Ferman Karaçam

Fatih Erbakan Kullanışlı Yeni Bir Aparat mı?

Mesela şu anda Orta Asya’daki mevcut altı devletçik bir ve beraber olsaydılar, Rusya onları tasallut altında tutabilir miydi? Ayrıca onların kolu kanadı kırık olur, halkları da fakru zaruret içinde yaşar mıydı?


Ferman Karaçam


Fatih Erbakan Kullanışlı Yeni Bir Aparat mı?

Mesela şu anda Orta Asya’daki mevcut altı devletçik bir ve beraber olsaydılar, Rusya onları tasallut altında tutabilir miydi? Ayrıca onların kolu kanadı kırık olur, halkları da fakru zaruret içinde yaşar mıydı?


Bundan önceki yazılarımızdan birinde Fatih Erbakan’ı anlamaya ve anlatmaya çalışan bir yazı kaleme almıştık.

Meğer ne çok ilgilenen varmış...!

O yazı vesilesiyle gelen iletilere bakarak bahse girebilirim ki bizim ülkemizde her yaştan, her eğitim seviyesinden ve her meslekten milyonlarca “bilge siyasetçi” vardır.

Kim bilir belki de bu sebepledir ki hemen her seçimde dünyanın en yüksek katılımlı seçimleri bizim memleketimizdedir.

Bundan şikayetçi miyim?

Elbette hayır.

Tam tersine bu ilginin faydalı olduğunu iddia edebilirim.

Bu konu için gelen mesajları üçe ayırabiliriz.

Birinci Gruptakiler: Her iki tarafa da aynı mesafede duran, mümkün olduğu kadar sabır ve teenni ile davranılması gerektiğini telkin eden mesajları içeriyor.

Sayıları az olmasına rağmen aralarında uzun tahliller yapan kardeşlerimiz her şeyin ilacının zaman olduğu kanaatindeler.

Bu okuyucularımız sağ olsunlar, bizim makalemizin de oldukça iyimser ve üzerinde durulması gereken önemli bir makale olduğunu söylemişler.

İkinci Gruptakiler: Fatih Erbakan'ın çok acele ettiğini, Cumhur İttifakı ile hareket ederek mütedeyyin camianın gönlünü kazanmasının gerektiği üzerinde durmuşlar.

Ayrıca merhum babası Necmettin Erbakan’ın hayali olan ne varsa onların hepsini Erdoğan’ın hayata geçirdiğini, bu bakımdan Fatih Bey’in hiç değilse bunları dikkate alarak, babasının hatırına Erdoğan’a karşı daha saygılı olması ve birlikte olması gerektiğini ifade etmişler.

Bunlar arasından bir okuyucumuz, Erbakan Hoca’nın, “Bir gün gelecek, başörtülü kızlarımıza rektörler selam duracak.” dediğini hatırlatarak, “Erdoğan bunu da gerçekleştirdi. Açıkçası Fatih Erbakan sadece Erdoğan’a değil, babasına karşı da saygısız ve vefasız davranmıştır.” diyor.

Bu grup içinde ileri giden, onun emperyalist güçler için yeni bir kullanışlı aparat olduğunu ileri sürenler var. Hatta daha da ileri giderek bana, makalemde bir önceki seçim dönemindeki davranışından dolayı Fatih Erbakan’ın liderliği imâsında bulunduğum için çok kızanlar, kendi aile sorunlarını çözemeyen birinden liderlik beklemenin safdillik olduğunu söyleyenler ve buradan hareketle beni yargılayanlar var.

İlginç olan ise bu grupta olanların sayıları diğer iki gruptakilerden daha fazladır.

Ayrıca birlik, beraberlik konusunda en çok ısrar edenler de bu gruptaki okuyucularımız olmuş.

Üçüncü Gruptakiler: Bu gruptaki okuyucularımız çok az sayıda da olsa Yeniden Refah Partisi’nin farklı bir parti olduğunu, istediği gibi hareket edebileceğini söylemişler.

Açıkçası ben de çok eleştirilmeme rağmen ikinci gruptaki mesaj gönderenlerin haklı olduğunu düşünenlerdenim.

Bu düşüncelerimin haklılığını görmemiz için ortaya şu soruları atıp, bunlara doğru cevaplar bulmamız lazım:

Mesela koskoca Hun İmparatorluğu’nda bizim iki grup birbiri ile savaşmamış olsaydı, Çin, bu taht kavgasını fırsat bilerek Hun devletini işgal edebilir ve bugün yaşadığımız Doğu Türkistan’daki acıklı halimiz ortaya çıkar mıydı?

Mesela şu anda Orta Asya’daki mevcut altı devletçik bir ve beraber olsaydılar, Rusya onları tasallut altında tutabilir miydi? Ayrıca onların kolu kanadı kırık olur, halkları da fakru zaruret içinde yaşar mıydı?

Ankara savaşı sonucunda Yıldırım Timur’a esir düşünce Osmanlı’da yaşanan Çelebiler arasındaki taht kavgalarında binlerce insanımız ölür, Haçlılar bu arada toparlanıp bize saldıracak kadar güçlenebilirler miydi?

Sahi biz birbirimizle küçük hesaplar için ve ille de ben baş olacağım uğruna kanlarımızı dökmeseydik, bugünkü İran olabilir miydi?

Mesela bugün Gazze’de resmi rakamlara göre 35 bin civarında Müslüman insan katledildi ve 57 irili ufaklı sözde Müslüman ülkenin, iki milyara yakın halkları bu vahşeti ve soykırımını hep birlikte izliyoruz. 57 ülke yerine sadece tek bir ülke, mesela nüfusu 300-400 milyon olan bir Osmanlı Devleti olsaydı, biz bu zilleti yaşar mıydık?

Yaşamazdık. Emin olun ki, yaşamazdık.

İster tarihe bakın ister günümüze bakın bütün mesele şudur:

Birlik ve beraberlik.

Karşı tarafta gördüğümüz hataları biz iktidara gelirsek bizim kadrolarımız yapmaz sanarak birlikte hareket etmemek, bizi bugünkü perişan duruma düşürmüştür.

Yanılıyoruz, hepimiz insanız, hepimiz nefis taşıyoruz.

İddialarımız bizi uçuruma götürüyor, bugünkü gibi zillete düşürüyor.

Kutlu kitabımız;

“Allah ve resulüne itaat edin, birbirinize düşmeyin, sonra zayıflarsınız ve zaferi elden kaçırırsınız. Sabredin, kuşkusuz Allah sabredenlerle beraberdir.” diyerek bizi uyarıyor.

Ama biz sabretmiyoruz.

Uyarılara kulak asmıyoruz.

Birbirimize düşüyoruz.

Bölünüp, dağılıyoruz ve gücümüz azalıyor, zayıflıyoruz.

Böyle olunca da zafer düşmanlarımızın oluyor.

Sonuçta biz de Bosna’da, Irak’ta, Gazze’de ve diğer yerlerde olduğu gibi düşmanın zaferini kahrolarak izliyoruz.

Kahrolarak izliyoruz paramparça edilen bebeklerimizin bedenlerini.

Alçalarak seyrediyoruz namuslarımıza uzanan zalim elleri.

Ufalanarak bakıyoruz işgal edilen topraklarımıza.

Acıyarak bakıyoruz yıkılan şehirlerimize.

İçimiz yanarak talan edilen beldelerimizi seyrediyoruz.

Gözyaşlarıyla izliyoruz aç, susuz bırakılan yüzbinlerce yavrumuza.

Akşam iftarı açarken boğazımıza düğümlenen lokmaları yutamıyoruz.

Sonuçta seçim dediğimiz şeyler, Ebu Ubeyde’lerin zaferi için secdelere kapanıp ağlayarak dua eden yüzbinlerce Yeniden Refah Partilimiz ve Ak Partilimize karşı, bu mübarek ayda HAMAS’ı terör örgütü ilan eden Özgür Efendi’nin CHP’sine oy veren ve Starbucks Cafe’lerde kahvesini yudumlayarak kahkaha atanların arasında oluyor. 

Ayrıca Fatih Erbakan da Saadet’in yaptığı gibi Ak Parti’yi bölse, CHP de önce önemli belediyelerde, ardından merkezi yönetimde iktidar olsa, baba Erbakan’ın hayali olan ve Erdoğan’ın gerçekleştirdiklerinin rövanşını almaz mı sanıyorsunuz?

Ahh bu sanmalar, bizi nasıl da yanıltıyorlar...!

Bana kalırsa birlik olmanın ahiretteki kalıcı sefası, dünyada baş olmanın geçici sefasından daha hayırlıdır.

Hayrın nerede olduğunu düşündürmeyen nefislerimiz, bize, sanmalarımızı basamak yapıp Gazze imtihanını kaybettirdi. Fakat hala akıllanmıyoruz.

Haydi balık hafızalıyız, tarihten ders almıyoruz, bunu bir parça anlıyorum da Allah’ın bizi defalarca uyarmasını da dinlemiyoruz, umursamıyoruz.

Umursamayınca, dinlemeyince O da bizi işte bugün olduğu gibi zillet içinde yaşatıyor, bize Hakk’ı ve Hakikât’i dinlememenin bedelini ağır bir biçimde ödetiyor RABB’ımız.

NOT: Sosyal medyada Türkiye’nin İsrail ile ticaret yaptığı konusu yoğun bir şekilde dolaşıma sokuldu.

Sayın Ticaret Bakanımız Ömer Bolat Bey, sizin bu konularda çok hassas olduğunuzu biliyoruz.

Lütfen çıkıp bir basın toplantısı ile bu ticaretin İsrail içindeki

Filistinli-Arapları ve Batı Şeria'daki Filistinlileri ilgilendirdiğini ve İsrail gümrüklerinden geçirme mecburiyetinden dolayı, Ticaretin İsrail ile yapılıyor şeklinde görüldüğünü açıklayın.

https://www.haber7.com/yazarlar/ferman-karacam/3410130-fatih-erbakan-kullanisli-yeni-bir-aparat-mi