Bağımsız Maden İşçileri Sendikası’nın X hesabında sabitlenmiş mesajı gördünüz mü? Soma havzasında Fernas şirketinin madencilik yaptığı alandaki çalışma koşullarını belgeleyen videolardan söz ediyorum.
Günlerdir Soma’dan bu tarafa çıplak ayakla yürüyen ve dün de TBMM’ye gitmek için bir kez daha uzun bir mücadele veren işçilerin çalışma ortamı kabus gibi.
Videoları izlerken Orta Çağ döneminden sahneler sanabilirsiniz.
Yanılmanızı önleyecek ayrıntı ise elektrik kablolarında.
İşçiler yerin onlarca metre altında kesintisiz biçimde akan yer altı sularının oluşturduğu gölcüklerde, sırtlarına kadar su içinde elektrik akımı geçen kablo ve ekipmanlar ile çalışıyor.
Bu kadar tehlikeli bir çalışma ortamında, gaz kaçağı ve elektrik çarpma riskine karşın önlem alınmadığı belirtiliyor ki, zaten 43 işçinin bugün 47. güne giren direniş ve yürüyüş mücadelesinin temel gerekçesini de İSİG (İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği) koşullarının sağlanmayışı oluşturuyor.
Kimsenin bulunmaması gereken kimyasal alanda, gözlük, maske, tulum olmaksızın çalışıyor. Dahası Bağımsız Maden İş Sendikası’na göre ağır kimyasalların karıştığı yer altı sularının, o bölgede yaşayan insanların su kaynaklarına karışmaması için de önlem alınmıyor.
Binlerce insan kanserojen maddenin karıştığı sulardan dolayı zehirlenme riskiyle karşı karşıya.
Sendikacılar “çoğunuzun beş dakika dahi duramayacağı bu alanda madencilerin günde 10 saat çalıştığını, yemek yediğini” söyleyerek, patron ve AKP Batman Milletvekili Ferhat Nasıroğlu’nun milletvekili olmasına karşın yasalardan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediğini tekrar hatırlatıyor.
AKP Batman Milletvekili Ferhat Nasıroğlu
Nasıroğlu, geçen hafta TBMM’de bir basın toplantısı düzenleyerek, dezenformasyonlar yapıldığını söyledi. İş disiplinine uymayan bir grup işçinin akitlerinin feshedildiğini, yasal haklarının ödendiğini, bu işlemin sendikalı olmalarıyla ilgisi bulunmadığını, arka planda marjinal grupların işçileri işyerine karşı kışkırttığını söyledi ve ekledi:
“Burada beş yıldır çalışılmış bir tane ölümlü iş kazası yok. Sanki burada yer altına işçi kıyımı yapılıyor. Külliyen yalan.. Bu yalanlar üzerine sosyal medyada bizi sindirmeye çalışıyorlar. Bize parmak sallıyorlar. Biz o parmak sallayanlara boyun eğmeyiz.”
Nasıroğlu’nun yaptığı açıklamalar arasında işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda ayrıntılı beyanlara rastlayamadım.
Bağımsız Maden İş Sendikası, neden bu kadar zorlu bir çaba içine girdiklerini, “Bir Daha 301 Olmasın Diye” başlıklı kapsamlı bir raporla kamuoyuna duyurdu. Fernas işçilerinin bir bölümünün 10 yıl önce 301 madencinin öldüğü ocaktan sağ kurtulmuş işçiler olduğu vurgulanan rapordaki her satır, okunmayı hak ediyor. Sadece başlıkları bile, Fernas’ın Soma maden havzasındaki çalışma koşullarının ne kadar gayrıinsani, temel standartların çok uzağında olduğunu anlatıyor. 12 başlıkta özetlenen sorunlar, özetle şöyle sıralanıyor:
Tünel işleri ile yeraltı kömür madenciliğinde galeri açma işleri teknik ve güvenlik olarak birbirinden farklı çalışmalardır. Hazırlık faaliyeleri Fernas’ın asıl alanı olan inşaat sistemleriyle hazırlık faaliyetleri sürdürülmüştür. NATM (New Austrian Tunneling Method) olarak bilinen yöntemle ilerlenmektedir.
Kömür ve kükürt ocaklarında, benzinli lokomotiflerin ve benzinle çalışan araçların kullanılması yasak. Egzoz gazları tehlikesine karşı, uygun sistemler kullanılması zorunlu Fernas’a ait maden ocağında taşıma işlemleri konveyör bant sistemiyle değil; loder, kamyon vb. araçlarla yapılmaktadır. Bu araçlar mazotla çalışmaktadır ve yeraltında kullanılabilmesi ancak çok sıkı denetime tabi tutulması ile mümkündür. Ancak burada kullanılan araçlarda böyle bir filtre sistemi yok.
Toplu ölüm riski ortaya çıkaran etkenlerin başında, elektrik sistemleri ile yer altı suyunun bir arada bulunmasından dolayı gerekli tedbirlerin alınmaması gelmektedir. Yeraltındaki robot ve jumbo enjeksiyon makineleri 400 V elektrikle çalışmaktadır. Denetime gelineceği öğrenildiğinde bu bağlantı jakları, üstüne branda geçirilerek saklanmaktadır.
Galeride ilerlemenin yapıldığı noktada (en fazla10-15 metre uzaklıkta) olması gereken gaz algılama sensörleri (metan, karbonmonoksit) 250-300 metre geride yer almaktadır. Metan gazı ile ilgili risk metan sensörü üzerinden tespit edilene kadar çoktan iş işten geçmektedir.
Elektrikçi sayısı çok az olduğundan, trafo bağlanması ya da kaldırılması gerektiğinde elektrikçi olmayan işçiler bu işi yapmaya zorlanmaktadır. Sondajcılara monoray rayı döşetilmesi, enjeksiyon yaptırılması vs. gibi yalnızca elektrikçilerle ilgili değil her işçiye uzmanlığı olup olmamasına bakılmaksızın her işin yaptırılması olağan bir çalışma haline getirilmiştir.
Jumbo, loder, manito, GAM (Galeri Açma Makinesi) gibi araçların üzerinde yüksekte çalışılmaktadır. Püskürtme beton kullanıldığından açık iskele sistemi yoktur. İşçiler emniyet kemeri önlemi alınmadan çalışmaya zorlanmaktadır.
Yeraltı kazı tahkimat çalışmalarında kullanılan araçların üzerinde, toz emici bulunması, tozu çekmesi ve arkasında bulunan tankın içindeki suya verip ortamdaki tozlu havayı temizlemesi gerekmektedir. Ancak burada toz emici hiç yoktur. Daha önce görüntülerini paylaştığımız göz gözü görmeyecek düzeyde tozlu ortam bu tedbirsizlik sebebiyle meydana gelmektedir.
Burası aynı zamanda tehlikeli kimyasal madde ile çalışılan bir maden ocağıdır. Tehlikeli kimyasalın solunum, sindirim ve cilt yolu ile vücuda girmesi engellenmelidir. Ancak kimyasalcılara pahalı olması sebebiyle yeterli kişisel koruyucu donanım dahi verilmemektedir, verilenler de KKD standartlarına uygun değildir. Kimyasal eldiveni yerine bulaşık eldiveni benzeri bir eldivenle kimyasal işlemler yapılmaktadır. Kullanılan eldivenler yırtılarak kimyevi maddeleri sızdırmaktadır.
Çoğu zaman gözlük, tulum vb. ekipmanlar İş Sağlığı ve Güvenliği yöneticileri tarafından aynı gerekçelerle sipariş edilmemektedir. Kimyevi madde uygulanan alanın kapatılması amacıyla kullanılan malzemelerin kalitesizliği sebebiyle açılma yaşanmış, madde kimyasalı uygulayan işçinin üzerine dökülerek saçlarına yapışmıştır. Bu işçi, işyeri hekimine ve yöneticilere danıştığında “Gözünde bir şey yoksa devam.” cevabını almıştır ve iş kazası raporu düzenlenmemiştir.
Yeraltına insan nakli kamyonla veya pikaplarla yapılmaktadır. Araçların genelde fren sistemlerinde sorunlar olduğundan yeraltında trafik kazaları olmaktadır.
Bu araçları kullanan usta şoförler sırf kimseye zarar vermeden aracı durdurabilmek için sık sık duvarlara vurarak ve sürterek durmak zorunda kalmaktadır. Bu izler duvarlarda ve araçlarda rahatça görülebilir. Yeraltındaki trafiği düzenlemek için ise sadece hız tabelaları vardır, yön ve araç geçiş güzergahlarını gösteren tabelalar yoktur.
Yeraltında kullanılan bütün makine ve ekipmanların ATEX (alev sızdırmazlık) belgeli olması gerekir. Bu, metan ya da parlayıcı herhangi bir gazla temas halinde patlama olması riskini ortadan kaldırır.
Ancak burada kullanılan enjeksiyon makinelerinin motorları ATEX sertifikalı değildir. Örneğin sondaj yapılırken hangi zemin formasyonundan geçildiğini görüntülü kayıt altına almak gibi işveren vekilleri tarafından verilen görevler için telefon gerekmekte ancak bu görevlerin verildiği işçilere ATEX sertifikalı telefon veya kamera verilmemektedir, işçilere kendi telefonlarıyla yer altına inmesi söylenmektedir.
Yeraltında ilerleme sırasında galeride bazı noktalarda baskı ve kabarma olmaktadır. Bu noktada hızlıca ve daha kuvvetli bir tahkimat alınması gerekir. 7. irtibatın altında (2860. metrede başlayıp 2910. metreye kadar olan alanda) baskı, kabarma ve su sebebiyle tahkimat acilen dar kesit olarak alınmıştır. Bunun düzeltilmeden ilerlenmesi göçük riski doğurmaktadır. İşçiler bu konuda işveren vekilini uyarmıştır ancak sonuç alamamıştır.
Yumuşak zeminde açılan boşluğun tahkimatı hemen yapılarak (genelde 1 metre) ilerlenmesi gerekirken 5 metre tahkimatsız ilerleme yapıldığından göçük oluşmuş ve yoğun pasa (şlam) ve su geliri olmuştur. Buraya tahkimatın geç kurulmasından dolayı gelen pasa ve su, ocağı 4 kez su basmasına sebep olmuştur. İşçilerin tanıklığı ilerlemedeki bu tedbirsizlik sebebiyle, tahkimat
alınan yerde bir kişinin kalması halinde, o kişinin cenazesine dahi 3 ay sonra ulaşılabileceği yönündedir. Çünkü bu su baskınının temizlenmesi dahi 3 ay sürmüştür. Bu şekilde çalışmanın tek sebebi, işin hızlandırma arzusudur.
Nasıroğlu, 21/b ile birçok kamu ihalesi almış bir şirketin sahibi. Öte yandan Yap İşlet Devret modeliyle üstlendiği Aydın-Denizli otoyolunun inşaatı da bir kesimi açılmakla birlikte devam ediyor. Fernas Otoyol ile Karayolları Genel Müdürlüğü ile arasındaki sözleşme ile AKP milletvekilinin kurduğu şirkete. devletin taahhüt ettiği araç trafiğine göre 91 milyon 158 bin euro yıllık garanti sağlanmış durumda.
Fernas Otoyol şirketinin kurucusu olan Fernas İnşaat da son olarak geçen yılsonunda sermaye artırımına gitti. Ticaret Sicil kayıtlarına göre, şirketin o tarihe kadar 330 milyon TL olan sermayesi Aralık 2023’de 2 milyar 362 milyon TL’ye yükseltildi. Arttırılan sermayenin 1 milyar 163 milyon 521 bin 200 TL’lik kısmının Ferhat Nasıroğlu’na ait olduğu bilgisi de yine Sicil kaydında yer alıyor.
Devletten aldığı kamu ihaleleriyle bütçeden, Yap İşlet Devretli otoyoluyla Hazine’den, özetle toplamda uzun yıllardır kamu kaynaklarından bu kadar pay alan bir şirket (sahibi partili vekil), nasıl olur da maden şirketinde çalışan işçilerin cildini, saçını gözünü kimyasaldan tozdan koruyacak donanımı sağlayamaz, gaz alım sensörlerini doğru yerde tutmaz, tahkimat çalışması üzerinde bulunması gereken toz emici araçları bulundurmaz, ATEX sertifikalı kamera telefon almaz?
Hadi hep birlikte düşünelim.
https://t24.com.tr/yazarlar/cigdem-toker/fernas-in-iscileri-milletin-vekili,46721