802-508-7352

Çiğdem Toker


Gerçekler baskıyla örtülemez

Türkiye çok ağır bir hukuksuzluk dalgası altında. Operasyonlar, soruşturmalar, gözaltı, tutuklama, güvenlik güçlerinin orantısız şiddeti, saat başı yağmur gibi toplumun üzerine boca ediliyor.


Adaletsizlikten soluk alamayan, sermayeyi kollayan ekonomi politikalarıyla satın alma gücü her saat düşen, beslenemeyen, sağlık hizmetine erişemeyen, iş bulamayan, gelecek hayali kuramayan milyonlarca vatandaşı sertlik dozunu arttırarak “uysallaştırmak” artık imkansız. Gerçekler baskıyla örtülemez. Gazetecilik ise hep var olacak

çağlayan polis

Türkiye çok ağır bir hukuksuzluk dalgası altında. Operasyonlar, soruşturmalar, gözaltı, tutuklama, güvenlik güçlerinin orantısız şiddeti, saat başı yağmur gibi toplumun üzerine boca ediliyor.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 31 yıllık üniversite diplomasının iptalinin peşi sıra baskınla gözaltına alınıp, yolsuzluk suçlamasıyla tutuklanması, toplumda giderek yayılan tepkilerle karşılık buldu.

Yüzbinlerce vatandaş altı gündür Saraçhane meydanı başta olmak üzere, ülkenin bir çok kentinde Anayasal protesto ve gösteri yürüyüşü hakkını kullanıyor. Kayıtsızlık ve tepkisizliğe teslim olduğu sanılan adaletsizlik ve yoksulluk kıskacındaki toplumun ne kadar “dolduğu”, kendisine yıllardır reva görülen koşullardan ne kadar hoşnutsuz olduğu alanları dolduran vatandaşların protestolarına yansıyor. Yansıdıkça da sertlik artıyor.

Sertlik dalgası, dün gazetecilik üzerine uzandı.

Saraçhane meydanındaki eylemleri izleyerek görüntüleyen, kayda geçiren, belgeye döken ve nihayetinde yaptıkları çalışmalarla halka aktaran gazeteciler, muhabirler foto muhabirleri önce yine sabah baskınları ile gözaltına alındı. Yedi gazeteci için önce savcılığın önce serbest bırakılmalarını talep ettiği bilgisi paylaşılsa da beklenmedik bir değişiklikle bu talep tutuklamaya dönüştü. Ve yedi gazeteci; AFP muhabiri Yasin Akgül, Now Haber muhabiri Ali Onur Tosun, foto muhabiri Bülent Kılıç, muhabir Zeynep Kuray, İBB foto muhabiri Kurtuluş Arı, Bakırköy Belediyesi foto muhabiri Gökhan Kam, muhabir Hayri Tunç, bir buçuk gün nezarette kaldıktan sonra tutuklama istemiyle çıkarıldıkları Sulh Ceza Hakimliği kararıyla tutuklandılar.

* * *

Tutuklanan gazeteci meslektaşlarımızdan Now tv Haber muhabiri Ali Onur Tosun ile uluslararası foto muhabiri Bülent Kılıç ile avukatlarının hakimlikte verdiği ifade ve savunmalara bakalım:

Ali Onur Tosun:  Önceki savunmalarımı aynen tekrar ederim. Ben görevim gereği oradaydım. Yürüyüş yapan gruptan hiçbirini tanımam. Haber yapmak için oradaydım. Yaptığım haber akşam yayımlandı. Serbest bırakılmamı talep ederim.

Avukatı: Müvekkili, kendisine verilen görev nedeniyle yürüyüşün basın ekibi olarak en önünde diğer kanal muhabirleri ve kameramanlarıyla çekim yapmıştır. Daha önce birçok kez savaş, deprem, sel gibi felaketler için buralarda çalışmıştır. Yürüyüşe katılmamıştır. Kameraman arkadaşıyla görüntüleri alıp kanala iletmiştir. Sabıka kaydı yoktur. İletişim Başkanlığı’nın verdiği basın kartı bulunmaktadır. Açıkçası bir yanlışlık olduğunu düşünmekteyiz. Sabit ikametgahı vardır, kaçma şüphesi bulunmamaktadır.

Bülent Kılıç: Önceki savunmalarımı aynen tekrar ederim. Ben uluslararası düzeyde çalışan foto muhabiriyim. 2015 yılında bir ödül kazandım. Time dergisinde 2014 yılında en iyi fotoğrafçılar arasına girdim. Aralık alında Şam’da görev yapıyordum. 2018 yılından itibaren burada çalışırım, Yaşadığım durum beni yaralıyor. Gördüğüm kadarıyla eylemci olarak değerlendiriliyorum. Ben gazeteciyim. Gösterilen fotoğrafta, ellerimde ve omuzlarımda fotoğraf makineleri vardır. Eyleme katılma durumum söz konusu değildir.

O gün orada bir gazete için fotoğraf çekiyordum. Ben çektiğim fotoğraf başına iş yapıyorum. 35 saattir gözaltındayım. Koşullar hiç uygun değildi. Serbest bırakılmamı talep ederim.

Bülent Kılıç’ın avukatı Veysel Ok,  Bülent Kılıç’ın turkuaz  basın kartına sahip olduğunu, eylemlerde basını temsilen bulunabileceğini, söz konusu kartın zor koşullarda alınabildiğini, bu durumun ne hukuka ne de etiğe uygun olduğunu ifade etti. Avukat Ok, müvekkilini Türkiye’nin sayılı foto muhabirlerinden biri olduğunu, bir gazetecinin, bir eylemi, toplumsal bir gösteriyi takip etmesinin eylemi desteklediği anlamına gelmediğini, sabit ikametgahı bulunduğunu, kaçma şüphesinin bulunmadığını bu kartın zor koşullarda alınabildiğini,  bu durumun ne hukuka ne etiğe uygun olduğunu söylüyor.

 Baskıda eşik atlandı

Türkiye Gazeteciler Sendikası açıklamasına göre, tutuklamalara delil olarak protestolar sırasında çekilmiş fotoğrafları gösterildi. Ancak meslektaşlarımızın yıllardır sahada gazetecilik yaptıkları, hemen her gün toplumsal olayları takip etmek üzere alanlarda oldukları, özellikle de saha takipleri ile bilinirlikleri apaçık ortadayken tutuklama kararı çıkması, baskıda yeni bir eşik geçildiğini gösteriyor. Tutuklama kararı, hukukla, adaletle, vicdanla bağdaşmadığı gibi mantıkla da bağdaşmıyor. Bülent Kılıç’ı fotoğraf çektiği için tutuklamak,  mimari proje çizen bir mimarın neden proje çizdiğini, doktorun neden hasta baktığını sorgulayıp işini yaptığı için cezaevine atmaktan farksız.

Gazetecilerin, haber takibi yaptığı için tutuklanamayacağını anlatmak durumunda kalmak, fazlasıyla geri bir nokta.  

Şiddet içermeden protesto eylemi yapan gencin yaşlının gaza boğulduğu, darp edildiği, avukatların adliyelere girmesinin yasaklandığı, parti yöneticilerinin sendika başkanlarının gözaltına alındığı bu günlerde, halkın haber alma hakkı için sahada bulunan ve hukuksuzlukları belgeleyen gazetecilere yönelik baskılar, haber alma hakkının üzerinde baskıdır.

Ama adaletsizlikten soluk alamayan, sermayeyi kollayan ekonomi politikalarıyla satın alma gücü her saat düşen, beslenemeyen, sağlık hizmetine erişemeyen, iş bulamayan, gelecek hayali kuramayan milyonlarca vatandaşı sertlik dozunu arttırarak “uysallaştırmak” artık imkansız. Gerçekler baskıyla örtülemez. Gazetecilik ise hep var olacak.