Murat Muratoğlu


Günde 5 kere “yargı bağımsızdır” dese bile…

Gerçekten haklı bir soru! Bu açıklamayı günde beş vakit ezanla birlikte minarelerden duyursalar yeridir. Gerçi yakındır o da… Zira yargının; hak hukuk ve adalet gibi kavramlarla pek işi olmuyor.


İktidar yetkililerinin dilinden düşmeyen bir cümle var ya hani… “Türkiye bir hukuk devletidir, yargı bağımsızdır!” İşte bu klasik replik Adalet Bakanı’nın da dikkatini çekmiş olmalı ki, önceki gün aynen şöyle dedi:

“Türkiye hukuk devletidir, yargı bağımsızdır dediğimde, insanlar ‘Adalet Bakanı bunu neden bu kadar sık tekrar ediyor?’ diyor.”

Gerçekten haklı bir soru! Bu açıklamayı günde beş vakit ezanla birlikte minarelerden duyursalar yeridir. Gerçi yakındır o da… Zira yargının; hak hukuk ve adalet gibi kavramlarla pek işi olmuyor.

***

Ben söylemiyorum, uluslararası bağımsız kuruluş Freedom House’un yazdığı raporu okuyorum. Sahi ne yazıyor?

Türkiye, geri kalmış, darbelerin yaşandığı, dikta ya da otokrasiyle yönetilen, yargının bağımsız olmadığı 57 ülke arasında yer alıyor. Nikaragua, Kolombiya, Umman, Kuveyt, Bahamalar gibi ülkelerin de gerisinde bulunuyor.

Üstelik bu tablo geçen seneye ait. Bu yılın uygulamaları hesaba katılsa, herhalde Kamboçya ile kafa kafaya geliriz. Hakkını yemeyelim, hâlâ Afganistan’dan iyiyiz!

***

Peki bu sıralama neden önemli? Ekonomiyle ne ilgisi var?

Çok ilgisi var! Bağımsız yargıya sahip ülkeler, ekonomik pastadan en büyük dilimi alıyor. Çünkü yatırımcılar üç şeye bakar: Güven, istikrar, adalet. Yani; “Sermayenin en sevdiği üçlü!”

Yabancı yatırımcı parasını getirecekse, önce şunları sorgular:

– Şeffaflık var mı?

– Hukuk çalışıyor mu?

– Denetim bağımsız mı?

– Kurallar herkese eşit mi?

Biz bile kendi ülkemizde yargıya güvenmiyoruz. Adamların kafası nasıl rahat olsun?

***

Ha sadece ceza hukukundan da bahsetmiyorum! Bağımsız olmayan yargı, vergi denetimlerini bile sopa gibi kullanır. Muhalif iş insanlarının ofislerine baskın üstüne baskın yapılır. Size de tanıdık geldi mi? Neyse canım, ne alakası var Türkiye ile?

Sonra ne olur? Vergi sistemi çöker, devletin geliri azalır. Sahneye Mehmet Şimşek gibiler çıkar, “Vergi alınmadık bir yer kaldı mı?” diye aranmaya başlar. Kulağımızın arkasına kadar bakar.

***

Buyurun size somut bir örnek… Başkentgaz, tam 7 milyon 925 bin doları Kızılay’a bağışladı. Ama şartlı! “Bu parayı Ensar Vakfı’na aktarın” dedi. Kızılay da bu “kargo hizmeti”nden ufak bir komisyon aldı tabii…

Niye doğrudan Ensar’a bağış yapılmadı? Çünkü Kızılay’a yapılan bağışın tamamı vergiden düşülüyor. Yani devlet kazıklanıyor. Başkanı çıktı durumu “vergiden kaçınma” olarak adlandırıldı. Eh tabii! Kazıklamayı kibarlaştırınca sorun kalmıyor!

***

Peki aynı şeyi Ekrem İmamoğlu’nun şirketi yapsaydı? Ne olurdu? Hiçbir şey olmazdı! Çünkü zaten şirketine el konuldu!

İlginçtir… Bizim haberimiz yok ama belli ki mahkeme görülmüş, dava sonuçlanmış, suç sabit bulunmuş! Aksi halde böyle bir ceza uygulanabilir miydi? Olmaz, olamaz… Çünkü burası koskoca bir hukuk devleti!

https://www.nefes.com.tr/yazarlar/murat-muratoglu/gunde-5-kere-yargi-bagimsizdir-dese-bile-27793