İlk kez 2007 yılında kaleme aldım, bugüne kadar defalarca yazdım, televizyonlarda dilim döndüğünce izah ettim. Erdoğan Putin gibi olmak istiyor dedim.
Türkiye’yi Rusya yapmak niyetinde diye yazdım…
Ne demek bu?
Ülkenin kaderinin bir kişinin iki dudağı arasında olması demek… Tek adam yönetimi demek…
Önce gelin kuzeye çıkıp neler olmuş bakalım. Sonra ülkemize döneriz.
Putin iktidarının güçlendirince kurumsal kimliği, kurumsal aklı ortadan kaldırdı. Daha doğrusu kurum bırakmadı, hepsini kendine bağladı. Ülkede tek akıl vardı Putin’in aklı. Ona sorulmadan, danışılmadan, izni alınmadan hiçbir şey yapılamazdı.
Bilgi, beceri, liyakatin yerini itaat aldı. İnisiyatif kullanmak suç oldu.
Kuvvetler ayrılığı ilkesi çöp sepetine atıldı. Yasama ve yargı araçsallaştırıldı…
Eleştirel medya sindirildi, Kremlin medyası oluşturuldu. Bir sözünü iki etmeyen, her yaptığını alkışlayan gazeteciler (!) ordusu kuruldu.
Putin, kendi zenginlerini yarattı; oligarklarını…
Sivil toplum dümdüz edildi. Muhalefet eden düşman ilan edildi. Terörist muamelesi gördü…
Putin kendine rakip olacak tek bir siyasetçi bırakmadı. Ya hapse attı ya da sürgüne yolladı…
Kısaca korku imparatorluğu kurdu… İnsanlar sesini çıkarmaya, haksızlığa itiraz etmeye korkuyor. Bir araya gelmeye çekiniyor.
Dönelim mi ülkemize… Benzer bir durumu yaşamıyor muyuz?
15 Temmuz darbe girişiminden sonra iktidar sırtını OHAL yasasına dayayarak rejimi değiştirdi. Demokrasiden otokrasiye geçtik…
Rusya gibi tek adam rejimiyle yönetilmeye başladık… Ne kurum kaldı ne kural. Erdoğan’ın sözü, Erdoğan’ın fikri, Erdoğan’ın aklı, devletin aklı, fikri, sözü kabul edildi. Karşı çıkana düşman muamelesi yapıldı.
Kuvvetlerin uyumu altında yasama ve yargı tek merkezin sözünü dinler hale getirildi. Yargı siyasallaştırıldı.
Erdoğan da kendi medyasını yarattı. Kremlin Medyası gibi Saray Medyası inşa edildi… Ülkede yer yerinden oynasa Saray’ın izni olmadan yayın yapamayan medya düzeni kuruldu. Son beş günde yaşadıklarımız en somut en canlı belgesi değil mi?
Erdoğan da kendi zenginlerini yarattı. Erdoğan Putin gibi kaynak transferi yaparak adamlarını ihya. Putin’in elinde doğalgaz vardı, petrol vardı oradan gelen geliri dağıttı. Erdoğan’ın elinde böyle imkan yoktu. Kamu yatırımlarını sattı, imtiyazlı imkanlar sağladı, vergi aflarıyla kolladı. Kaynak tükenince fakirden alıp zenginlere vermeye başladı. Kur korumalı mevduat bunlardan biri…
Bu arada yasal düzenlemelerle otokrat rejimin alt yapısı da hazırlandı. Dezenformasyon yasası gibi sansür yasaları çıkartıldı. Devlet Denetleme Kurumu’na yargısız infaz hakkı tanındı.
Sivil toplum sindirildi. Eleştirmek suç oldu. Son örnek TÜSİAD’ın iki başkanının başına gelenler. İktidarın uygulamalarını eleştirdikleri için 5 yıl hapisle yargılanıyorlar.
Ülkede en hafif ceza adli kontrol e yurt dışına çıkma yasağı oldu.
İktidarın otokrat düzeni kalıcı hale getirmesi için önünde iki engel vardı. CHP ve İmamoğlu…
Erdoğan’ın rakibi oyun dışına atılırsa, CHP de sindirilip, etkisizleştirilirse işlem tamamdı.
Türkiye Rusya gibi dikensiz gül bahçesi olacaktı. Erdoğan da rahat rahat bir ömür boyu saltanatını sürdürecekti…
Evdeki hesap çarşıya uymadı.
Muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu kolay kolay pes edecek, başını öne eğecek, kaderine razı olacak biri değildi. En ağır iftiralar en ağır suçlamalar karşısında geri adım atmadı. Dik durdu…
Sadece o değil CHP Genel Başkanı da CHP yönetimi de dik durdu. Halkı mobilize etmeyi başardılar…
Halk zaten burnundan soluyordu. Baskıcı rejimden bunalmıştı, nefes alamıyordu. Yoksulluğa, açlığa mahkum edilmişlerdi. Gençler geleceklerini göremiyordu. Milyonlar mutsuzdu. Bu rejimin değişmesini istiyorlardı. Adalet istiyorlardı. Hakkaniyet istiyorlardı. Eşitlik istiyorlardı.
Ülkeyi değiştirecek siyasetçiyi bulmuşlardı, ona dört elle sarılmışlardı ki; kimilerinin sivil darbe veya yargı darbesi diye tanımladığı son hamle geldi.
Gözünün içine baktıkları, umut besledikleri, bel bağladıkları adam gözaltına alınmıştı, hapse atılıyordu…
Toplumsal patlama oldu. Toplum adete infilak etti. Saraçhane meydanında bir milyon ‘kişi kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz’ diye haykırdı…
15 milyon kişi İmamoğlu bizim cumhurbaşkanımızdır diye imza attı. Saray yönetimine rest çekti.
Demokrasi tarihi böyle muhteşem olaya ilk kez tanık oluyordu…
Saraçhane meydanında bir Cumhurbaşkanı doğdu: Ekrem İmamoğlu…
Saraçhane meydanında Türkiye’nin belki de gelecek 20 yılına damgasını vuracak bir lider çıktı: Özgür Özel…
Saraçhane meydanında dünyanın imrenerek baktığı devasa kitle çıktı… Demokrasiye sahip çıkan, otokrat rejimi kabul etmeyen, biat kültürünü reddeden, birey olma onurunu taşıyan halk çıktı…
Son kale olan muhalefet alaşağı edilerek Türkiye Rusya’ya çevrilecekti…
Yapamadılar, halk izin vermedi...
Saray yönetime şimdi ne yapacak merak ediyorum? Ön yoklamada 15 milyon kişi İmamoğlu dedi. Sandık konulsa demek ki 30 milyon belki 40 milyon olacaklar.
Saray bu sese kulak verecek mi yoksa baskıcı despot yönetimini sürdürecek mi?
Asıl soru bu…
https://halktv.com.tr/makale/halk-direndi-turkiyeyi-rusya-yapamadilar-924215