Hegemonya kelimesinin kökenine baktığımızda Antik Yunan’dan geldiği görülmektedir. Kelime lider manasındadır. Tanım olarak aralarında ilgi ve benzerlik bulunan bir grup içerisinde liderin diğer üyeler üzerinde üstünlük kurması, onları kontrol etmesi ve onlardan menfaat elde etmesi anlamına gelmektedir
Daha çok devletler arası güç ilişkilerini açıklayan bir kavram olan hegemonya, diğer devletler üzerinde doğrudan veya dolaylı tahakküm kurmayı açıklamaktadır. Herkesin bildiği üzere Otuz Yıl Savaşları’ndan sonra 1648’de imzalanan Vestfalya Antlaşması ile modern anlamda uluslararası ilişkiler sistemi kurulmuştur. Böylelikle, ulus devletler oluşmuş, devletler arasında resmî diplomatik ilişkiler kurulmaya başlanmıştır.
Ekonominin temelinde yaşanan değişimler uluslararası ilişkilerdeki güç ilişkilerini etkilemektedir. Bunun sonucunda, ekonomideki dönüşüm yeni ilişki ağlarını da gündeme getirmektedir. Ekonomik ilişki ağlarını yöneten devletler hâliyle hegemonyayı da ele geçirmektedirler. Geçmişten günümüze hegemonya sahibi devletlere baktığımızda sağlam ekonomik yapıları olduğu görülmektedir.
Bu lider ülkeler, kültürel ve ideolojik yaklaşımlarla ve yumuşak güce özgü enstrümanlarla hâkimiyetini pekiştirmektedir. Ekonomik desteğe ihtiyaç duyan ülkeler belli bir sisteme entegre olmak için lider devletin uygulamalarına rıza gösterebilmektedir.
Ülkeler arası ilişkilerde ekonominin yanı sıra kültür de hegemonyayı beslemektedir. Entelektüel yapı kullanılarak yeni kültürel kodlar üretilmektedir. Egemen ülke; inançlar, değerler, sosyal normlar, yaşam biçimleri aracılığıyla toplumun çeşitli katmanlarına bahse konu kültür ögelerini serpiştirmektedir.
Bir devlet istediği kadar zengin olabilir fakat fikir dünyasında kültürel fikirler kendine yer bulamıyorsa hegemonyanın kontrolünden çıkabilmesi biraz zordur. Sosyolojideki “McDonaldslaştırma” olgusu gibi ülkeler arası ilişkilerde hegemonyaya bağlı homojen yapılar meydana gelmektedir. Nasıl dünyanın her yerindeki McDonalds restoranları menü, mimari ve hizmet kalitesi bakımından birbirine benziyorsa, belli bir hegemonyaya tabi ülkelerde de ekonomik, kültürel ve sosyal bileşenlerde genel itibarıyla özdeşlikler vardır.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD ve Sovyetler Birliği’nin liderliğinde iki kutuplu bir dünyaya geçilmiştir. ABD Batı Bloku’nu; Sovyetler Birliği de Doğu Bloku’nu temsil etmiştir. Batı İttifakı kendi hegemonyasını yayabilmek ve güçlendirebilmek için uluslararası ölçekte siyasi, ekonomik, ticari oluşumlardan ve kuruluşlardan yararlanmıştır.
Dünya düzeninin tasarımında Birleşmiş Milletler, NATO, IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü vb. en önemli organizasyonlardandır. Ayrıca, bu dönem içerisinde dünya ticaretinin ve finansal sistemin geliştirilmesi için Bretton Woods sistemi kabul edilmişti. Dolar dünya çapında bir mübadele aracına dönüşmüştür.
Dünya siyasi konjonktüründe hegemonya açısından ABD ilerleme kat etmiştir. Amerikan hegemonyasının oluşmasındaki en etkili araçlardan biri dolardır. Bretton Woods sisteminin uygulamaya koyulduğu 1944’ten sonraki aşamada Merkez Bankalarının rezervlerindeki payı hızlı bir şekilde artmış, ticari işlemlerde dolar yoğun bir şekilde kullanılmıştır.
ABD hegemonya periferisini genişletmede doların gücünden yararlanmaktadır. Konuyla alakalı olarak Visual Capitalist internet sitesinin verdiği bilgilere göre, doların küresel rezervlerdeki oranı 2000 yılında % 71’e kadar yükselmiştir. ABD’nin dış politika ve ekonomi odaklı yaşadığı girift sorunlar nedeniyle oranın 2022’de % 58,4’e kadar düştüğünü gözlemledik. Bu sorunları kısaca yorumlamak gerekirse; ikinci Irak askerî müdahalesi, bütçe açıkları, Mortgage krizi ve küresel finans krizinin etkileriyle ilişkilendirebiliriz.
Son yıllarda BRICS ülkeleri, gelişmekte olan ülkeler ve Türkiye’nin uluslararası ticarette yerel para birimleri üzerinden ödemeler yapma girişimleri vardır. Türkiye; Çin, Rusya, İran ve diğer bazı ülkelerle ticaretini yerel para birimleri üzerinden yapmaya başladı. Bunun yanında, yerel para birimleriyle ticaret diğer gelişmekte olan ülkelerin aralarındaki ticarete de konu olmaktadır. Örneğin, Çin ve Brezilya karşılıklı ticaretlerinde yuan ve real kullanılmaktadır. Ülkeler dolara alternatif olacak şekilde yeni swap (para takası) anlaşmalarına ilişkin çalışmalar yürütmektedir.
“Amerika’yı tekrar harika yap”, “Önce Amerika” sloganlarıyla ikinci başkanlık dönemine hazırlanan ABD’nin 47. Başkanı Donald Trump’ın seçim söylemlerini anımsarsak doğrudan veya dolaylı şekilde ABD hegemonyasını canlandırmaya yönelik adımlar atması sürpriz olmayabilir. Hegemonyanın güçlendirilmesinde dolardan ne ölçüde yararlanılacağı, bir yaptırım aracı olarak kullanılıp kullanılamayacağının sınırını gelişmekte olan ülkelerin ekonomik, endüstriyel ve askerî potansiyelleriyle ilişkili olması muhtemeldir.