Cumhurbaşkanı Erdoğan zaman zaman “hepimiz aynı gemideyiz” diyor. Önceki gün de tekrarladı. Mesajının özü, sorunlara karşı anlayışlı ve sabırlı davranılması…
Kemer sıkma programı toplumca desteklensin ki ekonomi düze çıksın, ülke rahatlasın...
Doğru, fakat bu mesajın inandırıcı ve etkili olması için ortada ciddi bir soru var:
İktidarın kendisi de bütün vatandaşlara, ayırım yapmadan, ‘aynı gemideyiz’ diye bakıyor mu?
Böyle bakıyorsa sözü etkili olur, yoksa herhangi siyasi konuşmadan öteye geçmez, sorunlar sürüp gider.
Dünkü Karar’ın manşeti şöyleydi: “Sınav birincileri mülakatta elendi.” Merve Şişman haberinde, Defterdarlık Uzman Yardımcılığı Sınavı’nda iller itibariyle birinci gelen onlarca adayın mülakatta elendiğini, daha düşük puan alanların kazandırıldığını anlatıyor, isim isim liste veriyordu. Mesela Ankara’da 92 puanla il birincisi olan Berat K., mülakatta elenmişti. Böyle birçok genç…
Haberde, 89 puanla Iğdır birincisi olan Ali Ç şöyle diyordu:
“Ne yazık ki başarıyı cezalandıran sisteme karşı mücadele ediyoruz. Sonuncuyu ilk sırada atamışlar, adalet nerede?”
Türkiye’de en iyi okulları bitirdiği halde yurt dışında iş arayan birçok gencin de TV mülakatlarında söylediği buydu.
Türkiye’nin son yılarda artan oranlarda “beyin göçü” vermesinin sebeplerinden biri bu “mülakat” mekanizmasıdır. Sorun göründüğünden büyüktür.
Yargının siyasallaştırılmasında baş rol, bütün üyeleri ya da üye çoğunluğu iktidar partisinin genel başkanı olan Cumhurbaşkanı ile Meclis’teki iktidar bloku tarafından atanan HSK’ya aittir. Fakat hakim ve savcıların “mülakat”la alınması da çok ciddi bir sorundur.
FETÖ tasfiyesi üzerine ortaya çıkan hakim-savcı açığını kapatmak için 2017 yılında, yazılı sınav puanı 70’ten 50’ye düşürülmüştü.
50 puan üzerinden hakim ve savcı sınavında, kişi başına 45 saniye düşen “mülakat”larda 236 avukat hakim-savcı olarak atanmıştı, bunların 113’ü resmen AK Parti’liydi. CHP milletvekili Barış Yarkadaş, Mecliste bu isimleri ve AK Parti teşkilatındaki görevlerini açıklamıştı. (21 Mart 2018)
Partide resmi görevi olmayan ama parti kanalından sınav kazandırılanları tespit mümkün değil.
Yargıda iyileştirmeler yapmaya çalışmış olan Abdülhamit Gül yazılı sınav puanını 70’e çıkardı ama mülakat değişmedi. Aynen devam ediyor.
Yüksek yargının da kadrosunu değiştirmek için, 2011’den başlayarak üç defa kanun çıkarıldı. Önce Yargıtay ve Danıştay’ın üye sayısı artırıldı, yeni atamalar yapıldı. Sonra kanunla üye sayısı tekrar artırıldı, tekrar yeni atamalar yapıldı. Sonra yine kanunla üye sayısı yaklaşık yarıya indirildi... Sonra KHK ile üye sayısı artırıldı yeni atamalar yapıldı. Atamaları yapan, HSK!..
Bu konuda değerli anayasa profesörü Kemal Gözler’in “Türk Anayasa Hukuku” adlı eserine bakabilirsiniz. (2018 basım, s. 992-996.)
Hiçbir denetime tabi olmayan “mülakat” sistemiyle öyle bir “kamu bürokrasisi” oluştu ki, SWP adlı Alman vakfı CB sistemi hakkındaki araştırma raporunda, “kamu görevlisi ile parti üyesi arasındaki sınırlar belirsizleşti” diye yazdı. (Nisan 2021, s. 18)
Yatırım neden gelmiyor, açık değil mi? Moody’s, Fitch ve WEF gibi dünyada itibar gören kuruluşların raporlarında Türkiye’nin “kurumsal kalite” puanı niye düşüyor, belli değil mi?
Sorun o boyutlardadır ki, Erdoğan da seçimlerden önce mülakat sistemini kaldırmayı vaad etme ihtiyacı duydu ama iktidarın işine yaradığı için kaldırmıyor.
Tıpkı uluslararası raporlarda en önemli yolsuzluk algı kaynağı olduğu belirtilen Kamu İhale Kanunu’nun değiştirilmemesi gibi…
En vahimi siyasi kayırmacılığın, merhum hocamız sosyolog Prof. Mümtaz Turhan’ın deyişiyle “millet olma davası”na zarar vermesidir. Yani “uluslaşma”, yani ‘kavim’den, eşit vatandaşların oluşturduğu, kaynaşmış bir “millet” haline gelmek…
Elbette aynı gemideyiz, o geminin adı, Anadolu’daki bin yıllık tarihimizin eseri olan Türkiye Cumhuriyeti’dir! Ancak “millet” kavramının temelindeki “eşit vatandaşlık” esasını ve bunun gereği olan “liyakat” prensibini hayata geçirmeksizin “aynı gemideyiz” demek sözden öteye geçmiyor.
Ulus-Devlet sisteminde, “bizden” asabiyesi “millet” mefkuresine aykırıdır.
https://www.karar.com/yazarlar/taha-akyol/hepimiz-ayni-gemideyiz-1601039