Tayyip Erdoğan-Ahmed Şara görüşmesinden sonra Şara’nın konuşmasında bir cümle, canlı yayında "Kurtuluş Savaşı'nda Türk kanı ile Suriyelilerin kanı birleşerek başarı geldi." diye tercüme edildi... Sosyal medyada, konuşmanın bu bölümüne büyük tepki oluştu...
Milliyet gazetesinin haberinde ise Şara’nın, "Suriye halkı, Türk devleti ve halkının milyonlarca mülteciye kapılarını açarak gösterdiği tarihi duruşu asla unutmayacak. Bu dayanışma, son yıllarda kurtuluş mücadelelerinde Suriyeli ve Türk kanının birbirine karışmasıyla zirveye ulaştı." dediği ifade edildi.
***
Şara, herhalde, Türkiye’nin her türlü vasıtayla Esat yönetimini devirmek için harcadığı çabaları kastetmiş olsa gerek... Öyle ya Türkiye, ABD’nin finanse ettiği eğit-donat programında Suriyelilere askeri eğitim de verdi. Gerçi bunların Özgür Suriye Ordusu için yetiştirildiği açıklanmıştı ama CIA başkan adayı Tulsi Gabbard, daha birkaç gün önce Senato'daki görüşmelerde, “Savunma Bakanlığı'nın Başkan Obama dönemindeki Eğit ve Donat programı, ‘ılımlı isyancılar’ olarak adlandırdıkları kişilerin eğitilmesi için yarım milyar dolardan fazla para harcanmasıyla sonuçlandı. Gerçekte ise bunlar, Suriye'de El Kaide'nin bağlı kuruluşuyla birlikte çalışan ve onlarla aynı çizgide olan savaşçılardı. Suriye'de rejim değişikliği savaşı, El Kaide gibi İslamcı aşırılıkçıların iktidara gelmesiyle sonuçlandı.” demişti...
El Kaide’ye bağlı kuruluş El Nusra idi, sonradan HTŞ’ye dönüştü. Ahmet Şara da Colani, adıyla bu yapıların hepsinde yer aldı...
Şimdi Türkiye’nin Suriye Cumhurbaşkanı olarak kabul ettiği Ahmet Şara, CIA başkan adayı tarafından hâlâ terörist olarak kabul ediliyor!
Irak’taki örgütleri Obama döneminde organize eden de ABD’dir ama ileride Türkiye’yi suçlayabilirler!
Bir de HTŞ içinde 10 bin kadar Doğu Türkistanlı Türk bulunduğu biliniyor... Yalnız HTŞ, Şam’a kadar neredeyse tek bir kurşun atmadan geldi. Şara, herhalde El Nusra içindeyken, rejime karşı birlikte savaştıkları Türk kökenlileri ve Türkiye’den giderek IŞİD’e katılanları da kastediyor... Suriyeli ve Türk kanının birbirine karışması ancak bu şekilde olmuştur!
***
Türk İstiklal Savaşı’nda Suriyelilerin durumuna gelince...
İslam Ansiklopedisi’ne göre “I. Dünya Savaşı'na Almanya ile birlikte giren Osmanlı Devleti, Çanakkale Savaşı'ndaki başarılı savunmaya, Irak'ta Kût'ül-Amâre'de Britanya ordusunu kuşatıp esir almasına ve savaşın son aylarında Kafkasya Cephesi'ndeki başarılara rağmen savaşın son günlerinde Filistin Cephesi'nde Edmund Allenby komutasındaki Birleşik Krallık ordularına karşı Nablus Hezimeti'ne uğramıştı. Ardından 1 Ekim 1918'de Şam, 16 Ekim 1918'de Hama ve Humus, 25 Ekim 1918'de de Halep kaybedildi.
Suriye cephesinin çöküşü üzerine İttihat ve Terakki hükûmeti 8 Ekim 1918'de istifa etti. Talat, Enver ve Cemal Paşalar yurt dışına kaçtılar. Genel af ilan edilerek, sürgün ve hapisteki muhaliflerin İstanbul'a dönüşüne izin verildi. 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Mütarekesi ile Osmanlı hükûmeti yenilgiyi kabul etti.”
Osmanlı devletini yıkan son darbe, Suriye cephesindeki yenilgidir ve bunda ordunun sevk ve idaresindeki eksikliklerle birlikte Suriyeli çetelerin Türk ordusuna yaptığı cephe gerisi saldırıların ve İngilizlere verdikleri istihbaratın da rolü vardı!
***
Ahmet Emin Dağ’ın “Modern Suriye ve Halep Türkmenleri” başlıklı incelemesine göre ise “Hatay’ın anavatanla birleşmesi sonrasında bir kısım Arap asıllı grupların göç ederek Suriye tarafında kalmayı tercih etmeleri üzerine, mevcut yönetim bunların önemli bir bölümünü Halep ve çevresine yerleştirmişti. Bu gelişme sonrasında kentteki Arapçılık siyaseti ivme kazanırken, Hatay’ı bir anlamda kaybetmiş olmanın öfkesi, Halep’teki Türklere karşı olumsuz bir tutumla kendini hissettirmişti. Ayrıca Türkiye’nin Halep’i de işgal edeceği yaygarası ile bu ülkedeki Türkler hedef gösteriliyordu. Aslında Halep bölgesindeki Türkler, bağımsızlık süreci sırasında Antakya’daki direnişe maddi ve manevi olarak destek olmuşlardı. Bu nedenle yine de gerek manda idaresi ve gerekse milliyetçi Arap hükümeti nezdinde Suriye’nin kuzeyindeki Türkmenler, ikili ilişkilerde hep bir güvensizlik unsuru olmayı sürdürdü. Hatta 1941 yılında Halep’teki Türk kökenli gruplar ayaklanarak, kaleye Türk bayrağı çekmişler ve Türkiye’ye katılma isteklerini ortaya koymuşlardı...”
Şara’nın konuşması yanlış tercüme edildi ama tarihi gerçekleri de hatırlatmak gerekti...
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/htsnin-kurtulus-savasi-ve-turk-kani-1-884467h.htm