Şu sıralar ekonomiyi açıklanan resmi verilere dayalı olarak ama farklı yönlerden irdelemeye çalışıyoruz.
Mesela önceki haftalarda GSYH’ya ve kişi başına gelire Türk-İŞ’in açıkladığı “Açlık Sınırı” harcamasına göre bakmıştık.
Orada ne gördük derseniz kısaca izah edelim: Kişi başına gelir (KBG) 2022-II. Dönemde 10.169 $ iken bir yıllık açlık harcaması 4.080 $ ediyordu. Yani açlık harcamasının 2,5 katı bir ulusal gelirimiz vardı.
Şimdi (2025-II. Dönem) KBG 17.195 $ seviyesine çıktı. Lakin bir yılda açlık için gerekli harcamamız ise 7.379 $ oldu. Artık açlık harcamamızın 2,3 katı bir gelirimiz var.
Daha özetle söylersek şöyle diyebiliriz. Açlık sınırı olarak ölçülen gıda fiyatlarına göre refah artışımız SIFIR… Hatta sıfırın altında.
Ulusal gelirimiz %69 artışla 10 bin dolarlardan 17 bin dolarlara çıkıyor ama ülkedeki gıda fiyatları aynı dönemde dolar bazında %81 artıyor.
ŞİŞME EKONOMİSİ
Bugün size çok farklı bir noktadan konuyu aktarmaya devam edeceğim.
2000 yılında aylık ortalama asgari ücret 135 dolardı. (Küsuratları yuvarlıyorum)
2001 krizinde ortalama asgari ücret 95 dolara düştü. Hatta yıl içinde asgari ücretin 76 dolara kadar indiğine şahit olduk.
Şimdi asgari ücret nedir?
Ağustos ayı itibariyle son 12 aylık (yıllık diyoruz) ortalama asgari ücret 550 $...
AK Parti asgari ücreti 100 dolardan alıp 550 dolara yükseltti. Muhteşem değil mi?
2001 yılındaki 100 doların bugünkü karşılığı 182 dolar ediyor. Yani ABD’deki enflasyonu arındırsanız bile 2001 yılındaki asgari ücretin karşılığı 182 etmeliydi. Ama biz 550 dolar asgari ücret veriyoruz.
Asgari ücrette dolar bazında reel artış %200…
Maalesef gerçek o değil.
Gelin bir de ulusal gelirle kıyaslayalım.
2003 yılında asgari ücret toplamda aylık 151 $ ediyor. Yani yıllık olarak 1.814 $.
Peki 2003 yılında kişi başına gelirimize bakalım: 4.757 $.
Bu ne demek biliyor musunuz? Asgari ücretli çalışan 1 kişi ulusal gelirin yüzde 38’i kadar bir pay alıyor.
Şimdi gelelim bugüne… 550 dolar olan aylık asgari ücret yıllık bazda 6.600 $ ediyor. Ulusal gelir 17.195 $ ettiğine göre asgari ücretlinin ulusal gelirdeki payı yine %38 etmektedir.
Kısaca elde var kocaman bir SIFIR.
Alttaki grafikte kişi başına gelir ile kişi başına asgari ücret geliri yıllık bazda verilmektedir. Ve ortada olan yeşil çizgi asgari ücretlinin payını göstermektedir.
Ücretli çalışanlara ulusal gelirden hiç pay verilmemiş. Hatta 2005’lerde yüzde 46’ya çıkan ücretli payı şimdilerde yine yüzde 40 seviyelerinde seyretmektedir. Kazanç değil kayıp vardır.
Not: Burada kişi başına gelir tüm bireyleri kapsarken asgari ücret sadece çalışanı kapsıyor. Mesela bir asgari ücretli eşi ve 2 çocuğuna bakıyorsa 4 kişilik KBG yerine 1 asgari ücret alıyor demektir. Böylece ailesinin ulusal gelirden aldığı pay yüzde 38 olmayacak, yüzde 9,6’ya düşecektir.
ZENGİN MİYİZ?
Sosyal medyada rastlıyorsunuzdur: Son model telefon için kuyruk oluştu. Lüks restoranda yer yok. Siyah lüks araç için 3 ay sonraya gün verildi.
Ülkemizde ciddi bir lüks kuyruğu olduğu her yerden görülmektedir. Bu zengin kuyruklarına bakarak 2 şeye karar verebilirsiniz:
1- Ülkede bir kesim diğerlerinin hakkını haddinden fazla alarak aşırı refah yaşamaktadır. Yani gelir dağılımı çok ama çok bozuktur.
2- Ülkede bir kesim aşırı fakirdir. Çünkü onların gelirini iktidar bir kesime aktarmıştır.
Şimdi kendimize şu soruyu soralım: Genel anlamda ülkemiz zengin midir?
Eğer genel halk düzeyi bu derece düşük gelire sahip olmasaydı bunu söyleyebilirdik. Mesela ülkenin ulusal geliri artarken bu refah bir kesime değil de genele yayılsaydı bu söylem doğru olurdu.
Kişi başına gelirin 17 bin doların üstüne çıkması gerçek bir zenginlik olsaydı muhteşem bir rakam olurdu. Fakat yukarıda değindiğimiz gibi ortada bir refah artışı değil, aşırı bir şişme yaşanmaktadır.
Bir lokantada lahmacunun fiyatına bakmadan kişi başına 5-10 bin lira yemek parası ödeyebilenler varken kenar mahallede lahmacunu 100 liraya yiyebilmek artık mucizelere kalıyor.
Şımarık zenginlerin şişirdiği aşırı fiyat düzeyi, fakirleri daha da çekilmez bir hayata sürükledi. O nedenle son model cep telefonu kuyrukları yerine beslenemeyen çocuklarımıza bakmamız daha akli bir sonuç verecektir. Gerçeğimiz budur.
Koca ülkede yıllarca sabit gelirlilere küçük de olsa bir pay verilmez mi? Emekliyi hiç saymıyorum… Onlar zaten bitti sayılır. Sıfırın altına eksi değerleri bu hesaba katmadık; bilesiniz.
https://www.karar.com/yazarlar/ibrahim-kahveci/elde-var-sifir-1605285