CNN Türk muhabiri, 30 Ağustos Zafer Bayramı törenlerini canlı yayında anlatırken Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra bir yıllık hazırlık yapıldığını belirtti ve “Cephedeki mühimmat seviyesi, asker seviyesi ideal bir noktaya taşındıktan sonra, Büyük Taarruz bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkomutanlığında başladı.” dedi!
Bu, bir canlı yayın kazası değil, şartlı refleksin sonucudur ama aslında bireysel bir durum da değildir, toplumsal bir davranış bozukluğunun küçük bir yansımasıdır!
***
Bütün bakanlar ve kamu yetkililerinin, söze “Cumhurbaşkanımızın emir ve talimatları ile” diye başladığı ülkede, bir muhabirin de 103 yıl önce devletin kurulmasını sağlayan Büyük Taarruz’un, şimdiki Cumhurbaşkanı tarafından başlatıldığını söylemesine şaşırmamak gerekir. Bu, bellekte biriken ön kabullerin bir çıktısıdır. Yazıcıdan alınan çıkış gibi...
Bazı önyargılı kabuller, uzun süre kullanıldığında veya başkalarından etkilenerek içselleştirildiğinde, bir süre sonra dile dökülürken işte bu şekilde hatalara sebep olur...
İnsan beynine düşünmeden yüklenen her kayıt, bir süre sonra, saçmalamanıza sebep olabilir.
Medya mensupları, lideri övmekten başka bir yeteneği bulunmayan siyasilerin veya onlara akort edilmiş kendi yöneticilerinin yönlendirmesiyle bütün başarıların Cumhurbaşkanına mal edilmesine şartlanıyor. Sonuçta da böyle garip durumlar ortaya çıkıyor.
Bu şartlanma altında uzun süre bulunan herkes, düşünme yeteneğini yavaş yavaş kaybeder ve bir süre sonra algıların yönettiği bir insan haline gelir. İşte seçimler de insan beynindeki bu zaafı, acımasızca kullananlar tarafından kazanılır...
Tabii sonuçta insanı bu duruma düşüren, yani kendi beynini şartlandırmaya sevk eden de kendi kişisel ihtiyaçlarını en kolay yoldan sağlamak kurnazlığıdır.
Gerçeğin veya doğrunun peşinden gitmek ise zahmetli hatta sıkıntılı bir süreçtir. Gazeteciyseniz, başınız her zaman güç sahipleriyle dertte olur. En azından sık sık yargılanırsınız, tehditler alırsınız, hapse atılabilirsiniz.
Oysa güç sahiplerini överseniz, belli bir süreyle de olsa, para kazanır, mevki sahibi olursunuz.
***
Siyasette, devlet kadrolarında, medyada, iş dünyasında en iyi övenlerin, en iyi dalkavukluk yapanların öne çıkarıldığı bir kargaşa içinde, ülkeniz için doğru bir yol tutturmaya çalışıyorsanız her türlü iftirayla, kumpasla karşı karşıya kalabilirsiniz...
Türkiye böyle bir süreçten geçiyor. Uzun süredir insanların hayatı, vicdansızca karartılıyor. Ergenekon, Balyoz ve Askeri Casusluk davaları neydi? Sonunda siyasi iktidar bile Türk ordusuna kumpas kurulduğunu kabul etmek zorunda kaldı ama o dönemin uygulamaları aynen devam ediyor. Tarihin en büyük yolsuzluklarını yapanlar, şimdi en büyük siyasi rakiplerini yolsuzluk gerekçesiyle içeri attırıyor!
Gençler, ülkede hak, hukuk ve adalet olmadığı için yurt dışına kapağı atmaya çalışıyor. Çok çalışmanın, yetenekli olmanın değil yalakalığın ve düzenbazlığın prim yaptığı bir ülkede yaşamak istemiyorlar. Zaten nüfus artış hızı da bu umutsuzluk yüzünden düşüyor. Toplum kendi kendini yok etmeye doğru gidiyor...
Türk Milleti’nin kendini toparlaması için, Cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki gibi, yönetimi, dürüst liderlere ve idealist kadrolara teslim etmek gerektiğini görmesi gerekir...
***
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, son bir-iki ay içinde Türkiye’nin nasıl yönetilmesi gerektiği konusunda ayrıntılı konuşmalar yapan ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye temsilcisi Tom Barrack hakkında, “Bir büyükelçi, aynı zamanda Suriye'de de görevli. Eyalet valisi gibi... Oralara kendi kendine planlar kuruyor. 100 yıl önce gerçekleştirmek isteyip gerçekleştiremediklerini şimdi orada gerçekleştirecek şekilde eyaletlerden bölünmüş ülkelerden, milli devletlerinin çok kötü olduğundan bahsederek adeta buralarda küçük küçük devletçikler olunması gerektiğini savunmaya başlıyor. ‘İsrail'in güvenliği için buralarda güçlü kuvvetli milli devletler zararlıdır’ diyor. Bin yıldır burayı kanlarını döküp bize yurt edenlerin, bu cumhuriyeti bize emanet eden Mustafa Kemal Atatürk'ün izinden gitmeye kararlıyız, böldürtmeyeceğiz. Bu emellere izin vermeyeceğiz ve saçma sapan tartışmalarla da işimiz yok. Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi biz, doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz.” diye bir mesaj yayınladı.
İşte mesele, iktidarda veya muhalefette bulunan herkesin bu kişiliği gösterebilmesindedir ama içerde başlayan yalakalık, aynı alışkanlıkla dış politikaya da yansıyor.
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/ic-yalakalik-ve-dis-yalakalik-950148h.htm