Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, Kamu İhale Kanunu’nda reform yapılacağından bahsederken, kamuda tasarruf ve mali disiplin ile bağını kuruyordu. Ne var ki, kanundan kaçmanın aracına dönüşen istisnalar ile su yolu edilen pazarlık usulündeki yaygın usulsüz kullanımların önüne nasıl geçileceğine dair henüz bir ipucu bulunmuyor
Yılın son ayında, her kesim için ekonomide beklentiler yükseliyor. Bir yandan bütçe, diğer yandan asgari ücret görüşmeleri, söylenen sözler, kullanılan ifadeler, siyasi tansiyon üzerinde de belirleyici olur.
Sözden daha önemli olansa, sözün hüküm doğurabilme niteliğidir.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bütçe sunum konuşmasında birçok konuya değindi. Milyonların ortak sorunu enflasyon ve asgari ücret olduğundan Şimşek’in bu konulardaki sözünün altı çiziliyor: “Asgari ücret muhtemelen enflasyonun üzerinde seyredecek.”
Buradaki kilit sözcük “muhtemelen.” Şimşek’in bu sözcüğü seçerek bıraktığı ihtiyat payı, “muhtemelen” Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı adres gösteriyor. Öte yandan bu ihtiyat payı, milyonlarca ailenin de hayatı demek. Geçmiş deneyimler gösteriyor ki, yasal sürenin son gününe dek belirsizlik sürecek ve son sözü söyleyen, kullanacağı takdir yetkisiyle birlikte Erdoğan olacak.
* * *
Şimşek’in bütçe konuşmasında, uzun vadede asgari ücretten daha fazla önem taşıyan konu, sona bırakılmış ve satır aralarına gizlenmişti: Kamu İhale Kanunu’ndaki değişiklik. Şöyle diyor:
"Kamu İhale Kanunu'nda çok kapsamlı revizyona gittik. Buna ilişkin düzenlemeleri grubumuza gönderdik. KİT yönetişim reformu konusunda da yapısal reformu tamamlayıp yine taslağı partimizin yetkililerine ilettik."
Kamu İhale Kanunu’nda kapsamlı bir değişiklik yapılacağı yeni bir haber değil. Şimşek, sekiz ay önce, Nisan 2024’te Kamu İhale Kanunu’nun değişeceğini açıklamış ve şöyle demiş:
“Kamu ihale mevzuatı uluslararası norm ve standartlara uyumlu olacak şekilde güncellenecek. Kamu alımlarına yönelik harcamalar tasarruf odaklı olacak. Kamu alımlarında ortaya çıkacak zararların önlenmesi için her türlü adım atılacak. Yurt dışı ve yurt içi toplantılar, eğitim seminerleri veya konferanslar gibi talepler olduğunda, her kurum kendi binası içinde kendi bulunduğu yerde bunları yapacak. Yurt dışındaki bir toplantıya katılım zorunlu ise, personel sınırı olacak. Örneğin, Ankara’daki bir kamu kurumu Antalya’daki 5 yıldızlı otele para verip eğitim semineri düzenleyemeyecek. Ankara’da bunu kendi imkânları ile yapacak. Ayrıca, kırtasiye, temsil-ağırlama giderleri sıkı bir şekilde kontrol ediliyor.” (Ekonomim Gazetesi)
Haziran 2024’e geldiğimizde, Şimşek bu defa NTV’ye verdiği mülakatta söylüyor Kamu İhale Kanunu’nun değişeceğini: “Vergide adalet ve etkinlik noktasında bir reform yapacağız, kamu ihale reformu yapacağız.”
Yasadan kaçma ayrıcalığı
Kamu İhale Kanunu’nda 21 yılda 200’ün üzerinde değişiklik yapıldığı, artık kamuoyuna mâl olmuş bir bilgi. Bu değişikliklerin büyük bölümünün, kanundan kaçmak için yapıldığı da. Geçen yıllar içinde kanunun çizdiği sınırların dışına çıkılabilsin diye, bazen kurumlara bazen de ihale konularına yasa değişikliği yapılarak gerçekte rahat hareket edilebilecek imtiyazlar tanındı. Orijinal metinde yedi adet olan istisna sayısında alfabenin harfleri bittikten sonra “aa” diye çift haneli harflere geçildi.
Çok önemli bir yatırımcı kuruluş olan Karayolları Genel Müdürlüğü’nün genel müdürü (ve ulaştırma bakanlığı da yapmış olan) Cahit Turhan, ihale verdiği büyük müteahhitlik şirketlerin kurduğu şirkette maaşlı üst düzey yöneticilik yaptı. Kimse bir şey demedi.
TCDD eski genel müdürü İsa Apaydın şirket kurdu, devletten milyarlarca liralık yol, köprülü kavşak ihaleleri aldı. Kimse bir şey demedi.
Bu iki örnekteki “kimse bir şey demedi”, dile getirilmediği anlamında değil, hesap verilemezlik anlamındadır.
Bakın, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun “Hesap verme sorumluluğu” başlıklı 8. Maddesinde ne yazıyor:
“Her türlü kamu kaynağının elde edilmesi ve kullanılmasında görevli ve yetkili olanlar, kaynakların etkili, ekonomik, verimli ve hukuka uygun olarak elde edilmesinden, kullanılmasından, muhasebeleştirilmesinden, raporlanmasından ve kötüye kullanılmaması için gerekli önlemlerin alınmasından sorumludur ve yetkili kılınmış mercilere hesap vermek zorundadır.”
Bu madde uygulanmış olsa, ne eski bürokratlar ihale verdikleri şirkette bu kadar rahat çalışabilir, ne de görevden alındıktan sonra şirketlerine ihale verilebilirdi.
Hak ediş neyin karşılığı?
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, Kamu İhale Kanunu’nda reform yapılacağından bahsederken, kamuda tasarruf ve mali disiplin ile bağını kuruyordu. Ne var ki, kanundan kaçmanın aracına dönüşen istisnalar ile su yolu edilen pazarlık usulündeki (21/b uygulamaları) yaygın usulsüz kullanımların önüne nasıl geçileceğine dair henüz bir ipucu bulunmuyor.
Zaten, bitmiş ve partisinin grubuna gönderildiğini söylediği kapsamlı revizyondan da henüz bir ses çıkmış değil.
Kamu kaynakları söz konusu olduğunda, yolsuzluğa yolsuzluk değil, pay dağıtımı gözüyle bakıldığı, konuyla ilgili olanların malumu. Aynı mantıkla aceza yasalarının konusu olan rüşvetin de gerçekte bir ihale mevzuatı kavramı olan “hak ediş” adıyla anıldığını da zaman zaman duyuyoruz.
O nedenle Kamu İhale Kanunu’nda bir “reform” yapılsa dahi başarılı olacağına Bakan Şimşek eğer inanıyorsa, gerekçeleriyle kamuoyunu aydınlatması iyi olacaktır.
https://t24.com.tr/yazarlar/cigdem-toker/ihale-kanunundaki-manidar-gecikme,47699