Cumhurbaşkanı Erdoğan, son on yılda izlediği politikaların çıkmaza girdiğini gördüğü için, seçimlerde sonra yeni bakanlar arasında teknokrat nitelikli isimlere ağırlık vermişti.
Bilhassa Mehmet Şimşek ve Hakan Fidan.
Baştan beri bu ikisini destekliyorum. Çünkü “politikacı” gibi davranmıyorlar. Formasyonlarının gerektirdiği etik ve akademik değerleri koruyorlar.
Düşünün, on yıldır “faiz sebeptir” politikası yürütüldü. Emirle faiz indirmeyen Merkez Bankası başkanları, “vatanı satmak yüksek faizle de olur” denilerek ağır hakaretlere maruz kaldı.
Sonra, faizi yüzde 50’ye çıkaran Mehmet Şimşek ekonominin başına getirildi.
Üzerinde durulması gereken bir konu değil mi?..
Uzun süre, “küresel güçler”le mücadeleden, “dış güçlerin” oyunlarından bahsedildi. Siyasi lügatimize “üst akıl” gibi komplo çağrışımlı kavramlar girdi. Avrupa Birliği’ne “Haçlı İttifakı” denildi. “Avrupa Birliğine ihtiyacımızın kalmadığı” söylendi.
Mısır’la yıllarca kavga… Araplara “topunuz bir Türkiye etmezsiniz” diye hitap edildi. Araplar bunu “Neo Osmanlı” politikası gibi algıladılar, aramız açıldı
S-400’leri paketinde tutmak üzere satın aldık. F-35’leri elimizden kaçırdık. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu “Rusya stratejik ortağımız” dedi, ama bunu Lavrov reddetti!
Dış politikayı toparlamak için de Hakan Fidan göreve getirildi.
Trump “Türkiye Suriye’yi ele geçirdi” diye konuştuğunda, “hayır, Türkiye ele geçirmedi, Suriye halkı kendi yönetimini ele geçirdi” diye anında tepki gösteren Hakan Fidan...
Bu, Türkiye’yi yayılmacı görülmekten sakınan çok doğru bir tavırdır.
Şimşek ekonomide, Fidan diplomaside kariyerlerinin etik ve akademik değerlerini partizanlıktan üstün tutuyorlar.
Mehmet Şimşek 2018 Temmuzuna kadar önce Maliye, ardından Başbakan Yardımcısı olarak kabinede görev almıştı. Başbakan Erdoğan, Merkez Bankası’na her yüklendiğinde karşısında Ali Babacan ve Mehmet Şimşek’i bulmuştu.
Erdoğan’ın “AB’a ihtiyacımızın kalmadığını” söylediği dönemlerde Şimşek, “Avrupa’ya bağlılığı sürdürmeden başka seçeneğimiz yok” diye açıklama yapıyordu. (1 Kasım 2016)
Yaklaşan enflasyon konusunda uyarıda bulunurken, “dünyada Türkiye algısı bozul” diyor, reform fikrini savunuyordu. (16 Aralık 2017)
Hatta “fırtına yaklaşıyor” uyarısında bulunuyordu. (23 Mart 2018)
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Şimşek’i istifaya çağırdığı, onun da istifa ettiği ama bunu Başbakan Binali Yıldırım’ın durdurduğu şeklinde haberleri çıkıyordu.
Gerek de kalmamıştı, 9 Temmuz 2018’de CB sistemi uygulamaya geçince, Şimşek dışarıda bırakılacak, yeni kurulan Hazine ve Maliye Bakanlığı’na Berat Albayrak getirilecekti. O gün dolar 4.58 liraydı. Sonrası malum.
Şimşek bugün de tutarlı olarak aynı görüşlerde.
Hep diyorum ya, tarihe laboratuvara bakar gibi bakmak lazım diye… Bu açıdan ister Şimşek, ister Fidan veya genelde her hangi bir makam sahibi, kariyerinin etik ve akademik prensiplerine bağlı kalır ve göze girmek için bunları çiğnemezse, tarih mutlaka onun haklılığını yazıyor.
İşte Şimşek de görevden uzaklaştırılmasından beş yıl sonra, krizdeki ekonomiyi, hem de yüksek faizle tedavi etsin diye tekrar ekonominin başına getirildi.
Siyaset dünyanın her yerinde esnek, hatta kaygan bir yolda yürümektir. Özü, güç kavgasıdır.
Siyaset yolunda yürürken, doğru yani denenmiş bilgilere ve duruş sağlamlığına sahip olanlar, bir aşamada düşseler bile sonunda haklı oldukları ortaya çıkıyor. Bazen işleri düzeltsin diye tekrar göreve getirilerek, bazen de tarihin övgü sayfalarında yer alarak…
“Onlar da Kahramandı” adlı kitabımda Abdülhamid’e bağlı ama ona hayır diyerek haksız mahkumiyeti reddeden Adalet Bakanını ve ceza hakimini… Atatürk’e bağlı ama ona hayır diyerek Takrir-i Sükûn rejimini kabul etmeyen başbakanı… Menderes’e bağlı ama ona hayır diyerek Tahkikat Komisyonu’na karşı çıkan bakanı yazmıştım.
Şimşek’le de Fidan’la da yıllardan beri temasım yok. Yarın onları da eleştirebilirim. Şimşek’in sınırlı yetkiyle çalışmasını, yetkisini genişletmek için teşebbüste bulunmamasını eleştiriyorum zaten.
Değerli olan, siyasette prensip ve tutarlılıktır.
https://www.karar.com/yazarlar/taha-akyol/iki-bakan-1602278