Dünyanın gündeminden ne kadar koptuğumuzun farkında mısınız?
Başta etrafımız coğrafyası olmak üzere dünyanın dört bir tarafında, sınırları değiştirebilecek, ekonomileri alt üst edebilecek, temel kabul ve değerlerin sorgulanmasıyla sonuçlanabilecek gelişmeler almış başını gidiyor ve bizler siyaset alanında 100 yıl öncenin hesabını şimdi görmeyi amaçlayan girişimlerle meşgul oluyoruz.
CHP’nin içini karıştırmayı, mümkünse içerisinden yeni bir parti çıkartmayı hedefleyen ve bunun için de yargıdan himmet bekleyen çabayı başka nasıl anlayabiliriz?
Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden CHP’nin son -2023- kurultayının iptalini ve o kurultayda seçilmiş genel başkan Özgür Özel ile yönetim kadrosu yerine önceki yönetimin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile kadrosunu getirmesini bekleyenler olduğunu biliyoruz.
Eski koltuklarına oturma heyecanını erkenden duyanlar olduğunu da…
Mahkeme dün duruşmayı gelecek aya -24 Ekim tarihine- erteleyerek beklentileri hiç değilse şimdilik boşa çıkardı…
Yargı, başvuranların ‘tedbir’ istemine yüz vermeyerek siyasete müdahaleden yana olmadığını da belli etmiş oldu.
CHP’nin yasal yönetimi, arada olağanüstü kurultay toplayarak, kendilerini yerlerinden etmek isteyenlerin heveslerini kursaklarında bırakmayı amaçlıyor…
Yine de CHP’yi küçültücü veya bölücü çabalar devam edebilir…
Bir an için, Özgür Özel ve kadrosunu CHP yönetiminden uzaklaştırmayı hedefleyen girişimlerin sonuç aldığını, yargı marifetiyle siyasete müdahale edilerek partinin ‘kayyım’ a teslim edildiğini düşünelim…
Ne dersiniz, siyaseti dizayn etme girişiminde ısrar edenlerin o durumda arzuladıkları sonuca erişebilmeleri mümkün olur ve ülkeyi çeyrek asırdır yöneten iktidar seçmenden bir beş yıl için yeniden onay alabilir mi?
Hadi, seçmenlerin kafası karıştı ve sandık başına gittiklerinde bazıları kerhen de olsa iktidar cephesinin sevineceği tarzda oy kullandı diyelim…
Yeniden ülkeyi yönetme yetkisiyle karşı karşıya kalacak iktidar cephesi, 2017 sonrasında içte ve dışta ülkeyi düşürdüğü korkunç zaafların tekrarından başka ne yapabilir o beş yılda?
Bu soru şimdilerde iktidar cephesinin geleneksel seçmeninin başını zonklatıyor…
Gençleri kaybetti Cumhur İttifakı partileri, seçim tarihi yaklaştıkça o gençlerin anne-babalarını da -önce anneler ve sonra babalar olmak üzere- kaybederse şaşırmayalım.
Özgür Özel’in çağrısıyla gidilen mitinglere katılanların siyasi kimlikleri bunun göstergesi…
CHP’nin İstanbul kongresini iptal edip örgütü kayyıma teslim etme girişimi üzerine il binası önünde toplananlardan Emniyet’e götürülen gençlerin büyük bölümünün muhafazakar ailelerin çocukları çıkması şaşırtıcı değil.
Ankara’daki duruşma arefesinde yapılan Tandoğan Meydanı’ndaki CHP mitinginde tarihi bir kalabalık toplanması da…
Halk CHP’ye mi koşuyor, yoksa iktidar cephesinden mi kaçıyor?
Verilecek yanlış bir cevap, bu soruyu iktidarın kader sorusu haline dönüştürebilir…
Nasıl mı?
Şöyle: CHP’yi kayyım yönetimine terk ederek bölmek suretiyle seçimin garantiye alınmak istenmesi iktidarın esas kaçınması gereken bir sonucu doğurabilir: CHP’yi geçmişin siyasi bagajlarıyla baş başa bırakacak yeni bir partinin doğumuna yol açarak…
Tek parti döneminde bunu içinden ‘dörtlü takrir’ yoluyla yeni bir parti çıkartarak yaşamıştı CHP…
Celal Bayar ve Adnan Menderes ikilisi, kurdukları Demokrat Parti ile, tartışmalı 1946 seçiminde CHP’yi sarsmış, dört yıl sonra da -1950’de- iktidardan etmişti…
Dışarıdan müdahaleyle CHP’ye içinden yeni bir parti doğurtmak, günümüz iktidarına ‘1950 sürprizi’ yaşatabilir…
Tek parti döneminin ‘tek adamı’ olan İsmet İnönü, 1946 seçiminde karşı karşıya kalınan gerçeği fark edince, aradaki dört yılı -yani kaybedeceği ayan beyan belli olmuş bir sonraki seçime kadar geçecek zamanı- kendisine ve partisine zarar vermeyecek şartları oluşturmak için kullanmıştı.
Günümüz iktidarı için geçmişin 1946 seçimi, CHP’nin %37.81 oy oranıyla birinci parti olarak çıktığı 31 Mart 2024 yerel seçimidir ve bir sonraki seçime kadar geçecek zamanı iyi değerlendirmek de Cumhur İttifakı’na düşüyor…
Çatışarak değil, o ara zamanı sühuletle değerlendirmeye çalışmalı iktidar…
Yalnız kendisini ve kaderini kendisine bağlamışları düşünerek de değil, esas ülkeyi düşünerek…
Dünya daha önce hiç yaşanmadığı türden bir köklü değişimden geçiyor; yeni bir dünya düzeni oluşuyor ve oluşmakta olan düzen en çok ülkemizi test ederek biçimleniyor.
Bir önceki dünya düzeni tek partili dönemin son yıllarında oluşmaya başlamıştı ve dönemin tek adamı, bunun da bilinciyle, doğru tavır alabilmişti.
İktidar bu gerçeği unutmamalı.
https://www.karar.com/yazarlar/fehmi-koru/iktidar-cephesi-ulkenin-gelecegini-dusunmeli-1605213