Ahmet Taşgetiren


İktidarın sokak gruplarını kullanma politikası

AK Parti’nin hâlâ var olduğunu düşündüğüm “Akil kadroları”nın acaba bu “sokaktakiler ve Beştepe danışmanları” ile ilgili kaygıları var mı? Ve meselâ “iktidar neden zemin kaybediyor?” arayışında buralara da neşter vurulması ihtiyacı duyuluyor mu? Şuna inanıyorum: Yarınlarda bir gün Ak Parti, bu danışmanların Beştepe’ye nasıl girdiğini sorgulayacak.


“Devletin röntgeni çekilseydi” başlıklı, Hanefi Avcı röportajını konu aldığım Cuma günkü yazımda bir cümle olarak yer alan “Hükümet, sokağa ait bir grubun hep yanında olmasını istiyor” ifadesi, sizlerde nasıl bir karşılık buldu bilmiyorum, ama bu tespit, hem devlet için, hem Ak Parti için ve de şu an sistemin kalbi durumunda olan Tayyip Erdoğan – Beştepe için çok hayati bir riski not ediyor.

Mülâkatta bu ifadenin daha geniş bir açılımı var. Açılım olmasa, sorulması gerekirdi ama Hanefi Avcı gibi, yaşananların muhasebesini yapan istihbarat deneyimli bir kişi, kurduğu cümlenin altını doldurmayı da ihmal etmiyor.

Muktedir olmak için Cemaat gücü

Hükümet malum, önce Cemaat’le iş tuttu. Avcı o dönemi şöyle anlatıyor:

“…..cemaat döneminde devletin dışında bir grubun yönettiği bir emniyet mekanizması vardı. Cemaatin dışındaki yüzde 80’lik kısım normal çalışırken, o kesim siyasi soruşturmaları, muhaliflere yönelik operasyonları yaptı, hepsi cemaatin kontrolündeydi. Polis cemaatin kontrolünde, yargı cemaatin kontrolünde ama hepsi de bir sivil imamın kontrolündeydi. Bakanın varlığı çok önemli değildi. Savcı çok önemli değil, vali de çok önemli değildi. Emniyet müdürü de ikinci plandaydı. Bir emniyet amiri savcı ve hâkimi yönlendirebiliyordu. Öyle bir devlet vardı.”

Hanefi Avcı neden oraya gelindiğini set şöyle ifade ediyor.

“O zaman devletin genel ruhunda da bu vardı. Mevcut hükümet sayesinde oralara yerleşmişler. Mevcut hükümet niye bunları bu kadar şımarttı dersen mevcut hükümetin de yaşadığı bir süreç var işte. İktidara geliyor ama iktidar olamıyor, muktedir olamıyor.”

Cemaatle mücadele için kim lazım?

Peki sonra ne oldu? Ne oldu da bugünküler oldu? “Cemaat büyük tehlike, peki onunla mücadelede kim lazım?” İşte Hanefi Avcı’nın nutları:

“Bugüne döndüğümüzde ise hükümet bir anda kendisi için tehlikeli bir grupla karşılaştı. Cemaat var, baktı ki ciddi tehlike. Direkt kendine yönelmiş işte… Polisle, yargıyla darbe yapmış, olmamış ve en son askerle fiili darbeye kalkışmış. Ne yaptı hükümet? Bu adamlara karşı bir savaş açtı. Bunu yaparken de artık bu tehlikenin devam ettiğinin farkında. Ne yapacak? Bu sefer tüm devlet imkanlarını, gücünü kullanarak bu adamlara bir cephe oluşturdu. Dedi ki cemaatle mücadelede kim lazım?”

İşte kullanılanlar:

İşte “Hükümet, sokağa ait bir grubun hep yanında olmasını istiyor” cümlesi burada kuruluyor. “Sadece devletle olmuyor bu iş” Hanefi Avcı’nın iktidara yönelik okumasında. Şunları günü okuyan ifadeler:

“Daha önce cemaatin karşısında olmuş, cemaatin hedefi haline gelmiş kişileri kullanmaya kalktı. İşte ülkücü, milliyetçi insanlar o zaman cemaatin hedefi. Onları yanına almaya çalıştı. Farklı tarikatlar, cemaatler ve dini grupları yanına aldı ve onlar da bu cemaat gücüne karşı yapılan operasyon, çalışmaların tüm boyutunda yer aldılar. Hükümet halen o tehlikeyi kendinde var hissediyor. Diyor ki “Halen bir cemaat tehlikesi var, o zaman ne yapacağım, ben kendi etrafımla dayanışacağım.” Diyor ki “Sadece devletle olmuyor bu iş.” Kendi kurtulurken devlet dışındaki güçlerin de kurtardığına inanıyor. Onun için sokağa ait bir grup her zaman kendi yanında olsun istiyor. Adını duyduğumuz cemaatin dışındaki tüm diğer cemaatlerin, tarikatların ve dini küçük grupların yanında olduğu inancında. Onlarla böyle bir dirsek teması var. Siyasi temas, insani temas ama geri planda da daha sonra devlet teması, devletin imkanlarını verme, devletin kadrolarını verme, devlette her türlü nimet verme devam ediyor. Tercihini de o yönde kullanıyor. İmkânları varsa onların şirketlerini kullanıyor. Bu hükümetin tabiatından kaynaklanan bir şey. Bu böyle tavır aldığı için bütün devlet kademeleri de böyle olmak mecburiyetinde. Yani bir yönüyle hükümete bağlı siyasi olarak veya inanç düşünce olarak kendi grubuna kendi tarikatına bağlı bir yapı oluşturdu.”

Hanefi Avcı “Bu olduğu müddetçe devlet yapısı rayına oturamaz, çünkü devlet hiyerarşisi bozulur……… Siyasi iktidar buraya hem oy potansiyeli olarak hem de bir tehlike oluşursa yanında bir güç olarak bakıyor.”

Burada şu soruların akla gelmemesi imkânsız:

-Acaba Cemaat’e, bugünkü yapılara inandığı gibi inanmış mıydı iktidar?

-Acaba iktidarın elinde sokaktaki yapılara ilişkin bir envanter var mı?

-Sokaktakiler kendilerini iktidar karşısında ne zaman güvende hissedeceklerini biliyorlar mı?

-Beştepe danışmanlarının parmak sallayarak “Devlet not ediyor – kaydediyor – başları ezilir” gibi sözlerinin “sokaktakiler”e yönelik bir misyon bildirimi niteliği var mı?

--Ak Parti’nin hâlâ var olduğunu düşündüğüm “Akil kadroları”nın acaba bu “sokaktakiler ve Beştepe danışmanları” ile ilgili kaygıları var mı? Ve meselâ “iktidar neden zemin kaybediyor?” arayışında buralara da neşter vurulması ihtiyacı duyuluyor mu? Şuna inanıyorum: Yarınlarda bir gün Ak Parti, bu danışmanların Beştepe’ye nasıl girdiğini sorgulayacak.

-Pek çok kadim AK Partili Beştepe’ye ulaşma zorluğu yaşarken, bu danışmanların “Beştepe adına okunması kaçınılmaz” parmak sallama eylemlerinde bulunmalarını nasıl karşılıyorlar?

https://www.karar.com/yazarlar/ahmet-tasgetiren/iktidarin-sokak-gruplarini-kullanma-politikasi-1601038