802-508-7352

Ahmet Taşgetiren


İmamoğlu’na “Devlet” operasyonu mu?

Şimdi tabii bunu herhalde mesela Abdullah Gül için de Tayyip Erdoğan için de dikkate almak lâzım. O zamanlarda da “Devlet masası”nda bu tür değerlendirmeler yapılmış mıdır?


İşe “Ak Parti ve Külliye penceresi”nden bakmamak lâzımmış. Bir de “farklı kurum ve kuruluşları ile canlı organizma” olarak “Devlet” varmış. “Onlar İmamoğlu’na kuşku ile bakıyormuş…”

Bunlar yazıldı bu memlekette.

Sabah gazetesinde Okan Müderrisoğlu “mesleki tecrübemle gördüğüm bir başka hususu söyleyeyim” diyerek yazdı.

Onun “Ankara ve İmamoğlu” başlığı altında İmamoğlu’nun adaylık çalışmalarının bir anlamda sonuçsuz kalacağı imasını içeren yazısını birebir okumak en iyisi; şöyle yazıyor:

Ama Ekrem İmamoğlu, Ankara'ya güven vermiyor! Evet, evet... "Devlet" dediğimiz o canlı organizma, farklı kurum ve kuruluşları ile İmamoğlu'na kuşku ile bakıyor. Amaca ulaşmak için her aracı mubah gören tarzı, siyasal ikbali için girdiği girift ilişkileri, gözünü küresel odaklardan ayırmayan politik tutumu, itimat telkin etmiyor. Yani... Olup bitenlere Ak Parti ve Külliye penceresinden bakmayı alışkanlık edinenlerin, bu perspektifin çok ötesindeki "devlet ufkuna" da bakıp "Neden?" diye sormaları gerekiyor!” (Sabah, 15 mart 2025)

Ben bir CHP’li yetkiliye sordum böyle bir soru. “Acaba Devlet diye bir alan İmamoğlu’nu istemiyor olabilir mi?” diye?

Tabi böyle bir soru öncelikle Ankara’da veya başka bir yerde mesela iktidardan ayrı, hadi “Cumhurbaşkan’ndan da ayrı” demeyeyim, en azından onunla irtibatlı zaman zaman “Derin devlet” denen bir yapı bulunduğunu kabul etmeyi gerektiriyor.

Bu soruyu bu konuda bir şey söyleyebileceğine inandığım, devlet içinde kritik görevlerde bulunmuş pek çok insana sordum. “Evet var – Hayır yok” diye net bir ifadeye rastlamadım.

Çünkü “Var” dediğinde “Peki Cumhurbaşkanı neresinde bu yapının?” sorusunun cevabı gerekiyordu, “Yok” dediğinde de akıl almaz kimi olayların nasıl yapıldığının cevabı bulunmuyordu.

Bahçeli’nin başlattığı “Öcalan’lı süreç” vesilesiyle de sordum ben bu soruyu? Cumhurbaşkanı Erdoğan’dı, Bahçeli’nin herhangi bir sorumluluğu yoktu ama süreci o başlatıyor, o sahipleniyor, o sürdürüyordu. Cumhurbaşkanı’nı bile aşan bir “Devlet iradesi” mi söz konusu idi ya da “Devlet”te birileri Cumhurbaşkanı’nı bile böyle bir sürece ikna mı etmişti?

Zaman zaman süreçlere ayar veren Mehmet Uçum neresinde idi bu “Devlet”in?

Müderrisoğlu’nun yazdıklarına bakılırsa, Cumhurbaşkanı Adayına ilişkin “Devlet masası”nda kişilik, ilişki ağları vs değerlendirmesi yapılıyor. “Kuşku duyulan”ın da önüne bir biçimde takoz konuyor.

Şimdi tabii bunu herhalde mesela Abdullah Gül için de Tayyip Erdoğan için de dikkate almak lâzım. O zamanlarda da “Devlet masası”nda bu tür değerlendirmeler yapılmış mıdır? Onların Cumhurbaşkanlığı “Devlete rağmen” midir, “Devlet onayı” ile midir? Ve tabii şu anda İmamoğlu’nun önünü kesmek gibi bir “Devlet iradesi” var mıdır, bu iradede Cumhurbaşkanı’nın, Meclis’in, Ak Parti grubunun etkisi nedir?

Hakikaten anlamaya çalışıyorum.

Nasıl birileri oturur da “Şunun yolu açılsın, şununki kapatılsın” gibi bir karar verir? Sonuçta halkın değerlendirmesine sunulan bir siyasi rekabet söz konusu. Devlet, kendisi de bu rekabetin içinde olan Cumhurbaşkanı’na sorarak mı yapıyor İmamoğlu değerlendirmesini yoksa “Siz görmeyin, biz o işi hallederiz” yöntemi ile mi?

Anlamaya çalışıyorum.

Cumhurbaşkanı tarafından bilinmeyen bir “Devlet operasyonu” mevcut mu? Nasıl denetlenir bu yapı? Kime hesap verir? Kendi ifadesiyle “6 kere gidip 7 kere gelen” Demirel bir ara “Her devletin örtülü operasyonları olur” demişti. Tansu Çiller de “Devlet için kurşun sıkanlar”a meşruiyet alanı açmıştı. Kimse bilmez mi bunu halka hesap vermek için?

TRT’de, yani devletin televizyonunda yayınlanan iki dizi var. Biri “Teşkilat”, yıllardır yayınlanıyor. Apaçık MİT’le bağlantılı bir dizi. Diğeri yeni başladı “Bir Zamanlar İstanbul.” 90’lar İstanbul’u zemin olarak seçilmiş. O dizinin kahramanı olan genç üniversiteli Ali Tuna’nın yolu, üçüncü dördüncü bölümde “Serdengeçtiler” diye bir gruba çıkıyor. Paramiliter bir yapılanma bu. Belli ki “Devlet”le irtibatlı. Ali Tuna teşkilâta alınıyor, “Aşk meşk yok, vatan için bayrak için serdengeçeceksin, gözünü kırpmadan adam öldüreceksin vs...” telkinleri ile…

O kadar tabii ki bu konuşmalar…

Bilmem bunlar güvenlik birimlerinin, mesela MİT’in kontrolünden geçiyor mu? “Devlet adına” dendiğinde her şeyin meşrulaştığı bir durumdan mı söz ediyoruz? Bu son dizide mesela Emniyet Müdürü mafya gruplar ile iş birliği yapıyor. Nasıl bir iş bunun tv dizisi olarak sunulması?

Sabah gazetesi iktidara yakın bir gazete…Müderrisoğlu, meselâ Beştepe’de yadırganacak bir iddiayı ortaya atmaz. O zaman toplum, “Devlet adına” İmamoğlu’na karşı beslenen “kuşku”ları içine sindirmesi mi gerekiyor?

O zaman halen yapılanları bu kuşkuları halka mal etme amacına yönelik “Devlet operasyonları” gibi okumak mı gerekiyor? Paralel bir yapı varsa görünen statüler dışında o gerçekten kontrol edilebilecek nitelikte mi?

Vatandaş da memlekette özgür siyaset var zannediyor.

https://www.karar.com/yazarlar/ahmet-tasgetiren/imamogluna-devlet-operasyonu-mu-1603260

YAZARLAR