Gazze konusunda, Türkiye’de ideolojiyle yönlendirilmiş kitleler ve iktidar medyası, başından beri sağlıklı düşünemiyor ama toplumun tümünü etkiliyor.
Hamas saldırısına cevap olarak İsrail saldırıları sonunda Gazze yerle bir edildi, çoğunluğu kadın ve çocuk 67 bin silahsız Gazzeli öldürüldü, İsrail, soykırım yaptığı için bütün dünyada dışlanınca, ABD devreye girdi. Katar, Mısır ve Türkiye, Hamas’ı rehineleri teslim etmeye zorladı. Trump ateşkes ilan ettirdi ve şimdi buna “barış” diyorlar...
Lübnan merkezli Hizbullah’ı çökerten, Suriye’nin askeri alt yapısını yok eden ve Suriye topraklarının bir kısmını işgal eden İsrail, İran’a da saldırdı ama ABD’nin tam desteğine rağmen pek başarılı olamadı...
Şimdi Mısır’da Trump’ın başkanlığında toplanan Müslüman ülke liderleri, İsrail’in bütün yaptıklarının yanına kâr kalmasına onay vermiş oldu... Elbette soykırımın durdurulması önemlidir ama bunu, Gazze halkı için değil kendilerini kurtarmak için yaptılar.
Gazze, sonunda İsrail’e teslim edilecek! Bunu görmek gerekir... Gazze’de Filistinli bir otorite olmayacak!
***
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ise "Netanyahu ve çetesinin işlediği insanlık suçlarından, işlediği soykırım suçundan elini yıkayarak kolayca kurtulamaması gerektiği kanaatindeyiz. Evet, orada kalıcı bir barışın sağlanması arzumuzdur ama iki yıldır devam eden, yüzbinlerce insanın öldüğü, insanlara karşı açlığın bile silah olarak kullanıldığı bu insanlık tarihinin gördüğü en büyük soykırımın suçluları mutlaka Uluslararası Adalet Divanı nezdinde ve Uluslararası Ceza Mahkemelerinde hesap vermeli, hak ettikleri suçun karşılığını görmelidir.” dedi!
Oysa bu dilek ve temenni konuşması yapılırken, Türkiye dahil Müslüman ülkelerin liderleri, Trump’ın etrafında pervane olmak için Mısır’a koşuyor, böylece Netanyahu ve Trump’ı soykırımla suçlanmaktan kurtarmış oluyordu...
Gazze’ye yağan soykırım bombalarının çok büyük kısmını, İsrail’e, Trump’ın girişimleriyle ABD göndermişti... Netanyahu, resmen soykırımla suçlanırsa Trump da suçlanır. Trump da zaten İsrail parlamentosunda yaptığı konuşmada, İsrail’i aklarken aslında kendisini aklamış oldu!
***
Eski gazeteci, ajans sahibi Salih Karahan’ın “Kaybolan gerçeklik” başlıklı bir makalesi var. Konuya denk düşüyor...
Karahan diyor ki, “Günümüz dünyası artık gerçeğin kendisinden çok, onun nasıl algılandığıyla ilgileniyor desek yanlış olmaz. Sosyal medya, haber portalları, algoritmalar sayesinde insanlar artık kendi inançlarını pekiştiren bilgi baloncuklarında yaşıyor. Bu da objektif gerçekliğin önüne, ‘kişisel ya da grup temelli gerçekliklerin’ geçmesine neden oluyor.
Bilgi bolluğu içinde insanlar, doğruluğu değil; hoşlarına giden, inandıkları şeyi destekleyen ‘gerçekleri’ benimsiyor.
Görüntülerin, seslerin, hatta yazıların sahte olarak üretilebildiği bir çağdayız. Bu da ‘gördüğüm şey gerçektir’ algısını yıkıyor. ‘Benim gerçeğim’ kavramı giderek yaygınlaşıyor ve mutlak bir gerçekliğe olan inanç zayıflıyor.
Günümüz dünyası artık gerçekliğin peşinde olmaktan ziyade doğruluğu değil; hoşlarına giden ve inandıkları şeyi destekleyen ‘algıları’ benimseme eğilimine yönlendiriliyor. Yani günümüzde ‘gerçek’, nesnel bir hakikat olmaktan çıkıp, kişisel, dijital ve manipüle edilebilir bir şey hâline geliyor.
Asıl tehlike ise toplumun bilinçli olarak gerçeklikten koparılması ve istenilen doğrultuda istenildiği gibi yönlendirilmesi, İnsanın gerçeklikten koparılarak yalan söyleyen hayal dünyalarını gerçekmiş gibi sunmaya eğilimli bireyler haline getirilmeleridir.
Peki gerçeklikten koparsak ne olur?
Kişisel düzeyde, akıl sağlığımız zedelenebilir, dijital kimlik, biyolojik kimliğin yerini alabilir. Kendi bedeninden çok, avatarına bağlanan bir birey profili oluşur.
Toplumsal düzeyde, gerçeklikten kopmuş bir toplum, artık veriyle değil, duygularla yönetilir. Bu da kitlelerin kolayca yönlendirilmesine neden olur. Gerçek bilgiye ulaşmak neredeyse imkânsızlaşır. Herkesin kendi gerçeği olur, ama ortak bir hakikat kalmaz. Bilim, hukuk, adalet gibi sistemler çöker. Toplumsal çöküş hızlanır...”
***
Bu tespitler, Türkiye’de bilim, hukuk ve ekonominin neden çöktüğünü de gösteriyor.
Gazze’de olup biteni doğru değerlendirmek ise ideolojik saplantıların, siyasi çıkarların, medya yalanlarının, algı operasyonlarının dışında düşünmeye bağlıdır. Gazze olayıyla ilgili ideolojik ezbere dayalı tutumlar, Türkiye’de gerçeklik algısının tamamen kaybolduğunu göstermektedir. Bunu fark etmek, iç politikada ve ekonomide kendi gerçekliğimizi de bütün çıplaklığıyla görebilmeyi sağlar...
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/israilin-aklanmasi-ve-kaybolan-gerceklik-971482h.htm