Neden böyle bir başlık attım. Birazdan yazacağım. Ama şunu bilin çok insan mağdur ve çok insan hakkının yenildiğini düşünüyor. Ben empati yapmayı severim. Kendimi hep başkasının yerine korum ve anlamaya çalışırım. O zaman karşı tarafın anlatamadığını da içsel olarak bilirim. Ancak kardeşim sosyal medyadan, telefondan yazan yazana. Herkes abi işten çıktık evimize icra geldi. Abi maaşımı aldım kasandan açtık var deyip maaşımdan kestiler. Gibisinden onlarca derdini anlatmaya ve sesini duyurmaya çalışan kişiyi dinliyorum günlerdir.
Konularında haklı oldukları yönleri çok fazla. Kurumdaki müdürlerinin de haklı olduğu yönleri var. Herkes bu yazımda ilgili kurum ve müdürüne orantısız yazacağımı sanıyor ama öyle olmadığımı okuyucularım bilir. Ben masaya gerçekleri serip, gerçekler ölçüsünde de konuyu dağıtmadan anlatan bir gazeteciyim.
Bahse konu adresimiz yine İstinye Üniversitesi Liv Hospital Bahçeşehir Hastanesi. Konunun muhattap olduğu birim ise misafir hizmetleri. Oranın müdürü de Başak Barutçu Öztürk. Bu yazıyı kaleme almadan önce kendisiyle bir saatten fazla da telefon ile konuştum. Kendisini yazacağım için rahatsız olduğunu ve kurumla alakalı konuların kendisine mal edilmemesi gerektiğini söyledi. Bende kendisine bu konuyla ilgili muhattap sizsiniz ve cevap hakkınız var dedim. O yazma demeye çalıştı, ben yazacağımı söyledim.
Bu böyle uzun uzun sürdü. Mesleki olarak kariyerinin zirvesine emin adımlarla giden birinin bu tür konuyla gündeme gelmesi tabiki kendisi için zor bir durum. Haklı. Ama maaşları kesilen, evlerine icra giden çalışanlarda haklı.
Konumuza dönelim hemen. Bu hastanenin misafir hizmetleri verilen hizmetin yüzde 30’luk, mali alt yapının da tamamını karşılıyor. Yani hastanenin finans alt yapısının kurulduğu yer. Hastayı ilk karşılayan bölüm.
Burada çalışan sirkülasyonu çok varsa. Oryantasyon süreci uzun ve zor bir alan. Sorun ne peki diyeceksiniz? Sorun şu. Bir kurum, çalışmak için kendisini seçen bir çalışanına işten ayrılırken hesap çıkartır mı? Çıkartmaz. Onlar zaten işlerini en iyi şekilde yapmak için çırpınan insanlar. Öyle olmasa asgari ücret karşılığı orada neden çalışsın değil mi? Burada hastaları karşılayan vezneler polikliniklere gelen hastaların girişlerini yapmak ve onların tedavisini başlatmakla görevli. Hasta olarak gelenler ya SGK’lı ya da özel sağlık sigortalı. Bu çalışmalar sisteme girdikleri kişilerin bu kurumlar dışında oluşan maddi farklarını alıyorlar.
Yani bu arkadaşlar sisteme hastanın kimlik bilgilerini giriyor, sistemin izin verdiği kadar parayı o kurumlara karşılamadığı para miktarını ise hastadan ya da hasta yakınından alıyor. Bazı durumlarda sistemden alınan onaylar bir süre sonra o vezneye ret olarak dönüyor. Ama burada hasta tedavisini yaptırıp gitmiş oluyor. Bu veznedeki çalışanın buradaki yeni görevi ise oluşan evrakı o kişinin sağlık masrafını karşılayan kurumdan yeniden talep etmek. Ve ödemeyi tam olarak almak. Bu ret durumları çözülmeyince de kurum bu tahsil edilmemiş görülen kısmı çalışandan talep ediyor. Çalışanda maaş almak için girdiği işyerine ya maaşının bir kısmını bırakıyor. Ya da kendisi adına oluşan bu borç miktarından korkuyor ve işten ayrılıyor.
İşten ayrılan o kişinin evine ise icra yazısı gidiyor. Ayrıldığı kurum kasada açık olduğunu iddia ettiği parayı eski çalışanından istiyor. İşte sıkıntıda burada başlıyor. O çalışan, ailesine mahçup bir şekilde annesinden, babasından, kardeşinden, arkadaşından borç para alarak evime icra gelmesin diyerek ödemeyi yapıyor. Burada kazanan kurum, kaybeden ise para kazanmak için orada işe başlayan çalışan o kişiye oluyor. Burada parayı çalışanından isteyen kurumun o kasa açığı dediği miktarı tedavisini yaptırıp evine giden kişiden alması gerekiyor. Hukuka uygun olanda bu. Paranın tahsilini personelinden yapmak Liv Hospital Bahçeşehir Hastanesinin kolayına geliyor. Garanti çözüm. Neden gidip hastayı icraya versin, değil mi?
Ben bu durumu kendi avukatlarıma da sordum. Bana gelen evrakları onlarada gönderdim. Başka hukukçulara da sordum. Hukukçuların dediği tek şey var “Evlerine gelen icraya itiraz etsinler. Böyle bir borcum yok desinler. Eve icra gönderen kurum dava açsa dahi o alacağın eski çalışanının borcu olduğunu ispatlayamazlar. Ve mahkemeyi kaybederler” dediler. Yani orada çalışan ve oradan ayrılıp evine icra yazısı gelen çalışanlara sesleniyorum. Ne çalışırken ne de ayrıldıktan sonra sizlere gelen bu tür borçlanmaları kabul etmeyin. Ve bu borç miktarını hastadan alınması gerektiğini savunun. Ya da böyle bir durumla karşılaşırsanız avukatınızı çağırın ve sizden haksız yere alınmak istenilen bu parayı ödemeyin. Öyle icra evrakları geldi ki bana kendimi “işten ayrılmak isteyene pavyon hesabı çıkarmışlar” demekten kendimi alıkoyamadım. Benden tavsiye isterseniz ben şunu derim ÇOK ZORDA DEĞİLSENİZ BU KURUMUN MİSAFİR HİZMETLERİNDE İŞE BAŞLAMADAN ÖNCE BİRAZ DAHA DÜŞÜNÜN derim. Çalışmayın demem.
Bu konumuzun ana gündemiydi. Ben bu durumu daha önce de duymuştum. Hatta bazı hastane yetkililerine “neden böyle yapıyorsunuz, sonuçta bu adam kasadan para çalmamış, önceden alınan bazı onayların sonradan ret olması var ortada. Buradaki alacağınızı özel birim kurarak tedavisini olan hastalardan rahatlıkla alabilirsiniz” dedim.
Onlarda bana şunu söyledi, bazı vezne arkadaşlar onay almadan hastaya tedaviyi açıyor, hasta tedavisini olup gidiyor. Sonra da diyor ki sistem ret verdi. Şimdi biz ne yapalım. Hatayı kendisi yapıyorsa parayı da onun vermesi gerekiyor. Biz onlara sistemden onay almadan tedaviyi ücretsiz yapmayın diyoruz dediler. Poliklinikler için. Baktım onlarda da haklılık payı var. Var ama o zaman sizde bir birim kurun önce hastanın bağlı olduğu resim kurumu ya da özel sigorta ile iletişime geçin, gerekli onayları alın. Ya da hastaya ulaşarak parayı isteyin dedim. Orada da bir ses vermediler. Burası market değil sonuçta. Bu yazımdan sonra bu duruma hastane yöneticilerinin bir çözüm bulacağını ümit ediyorum. Aksi halde bu hastanenin misafir hizmetlerinde ne çalışan kalır ne de çalışmak isteyen bulabilirler. Benden demesi.
NOT BU KONUYLA ALAKALI İSTİNYE ÜNİVERSİTESİ LİV HOSPITAL BAHÇEŞEHİR HASTANESİ MİSAFİR HİZMETLERİ MÜDÜRÜ BAŞAK BARUTÇU ÖZTÜRK’ÜN CEVAP HAKKI VARDIR. BU KENDİSİNE DE YAZILI OLARAK İLETTİM