Merhaba. Yine ben. Yine konumuz misafir hizmetleri. Bir önceki yazımda İstinye Üniversitesi Liv Hospital Bahçeşehir Hastanesi Misafir Hizmetlerinde işten ayrılmak isteyen bazı çalışanların yaşadıkları “KASANDA AÇIK VAR” konusunu irdelemiştim. Konu hakkındaki muhattabımız olarak bu hastanenin misafir hizmetleri müdürü Başak Barutçu Öztürk’ü yazmıştım. Dünkü yazımdan sonra çok sayıda mesaj aldım. Hepside aynı sorundan muzdarip eski çalışanlardı. O konuya yeniden dönmeye niyetim yok. Ben sorunları ve kendime göre de yapılması gerekenleri yazdım. Bugün sizlere hastanede başlatılan MUHBİR KİM avını anlatmaya çalışacağım.
Biliyorsunuz yaklaşık bir aydır bu hastanede yaşadığımız olayları yazıyorum. Doğal olarak da hastaneyle ilgili bazı konuları da yayınlıyorum. Bunları yaparken belgeli ve doğru bilgileri köşeme taşıyorum. Bu durum hastane yönetimini çok rahatsız etmişe benziyor. Rahatsızlık kelimesinin de önüne geçmiş durumdalar. Durum öyle bir hal almışki beni tanıyan herkesi mercek altına almışlar. Bana yakın isimleri işten atma noktasına kadarda geldiler.
Neden? Çünkü yazılarımdan sonra kadrosuz doktor çalıştırdıkları kadın doğum polikliniğinin akşamdan sabaha olan kısımı kapattılar. Radyoloji bölümündeki kadrosuz doktorları yazdım. Sadece bir gün akşam belirli saate kadar hasta aldılar. Sonrasında eski sisteme devam ettiler. Ben yarın yazımdan sonra radyolojiye hangi kadrosuz doktorun geldiğini kaç hasta baktığını tek tek yazacağım. Bundan da kimsenin şüphesi olmasın. Haftaya da bu durumları anlatan bir klasörü belgeleriyle birlikte sayın sağlık bakanımıza bizzat kendi elimle teslim edeceğim.
Aynı dosyası YÖK’e ve SGK’ya teslim edeceğim. Çünkü bu kurumun bir denetimkorkusu yok. Ben korkularının canlanması için gerekli mercilerin en tepe isimleriyle bir araya geleceğim. Öyle insan sağlığıyla oynayıp sonrada hiçbir şey olmamış gibi ortada gezemeyeceklerini devletimizin ilgili kurumları kendilerine hatırlatacak. YÖK, SGK ve Sağlık Bakanlığı gerekli işlemleri mutlaka yapacaktır. Bu konuları küçük para cezaları ya da uyarıyla geçiştirmelerine engel olacağımdan da şüpheniz olmasın. Ben konuları her yönüyle takip ediyorum.
Şimdi bu hastanenin üst kademe yönetimi bana içeriden birilerin bilgi ve belge taşıdığını şüphesiyle beni tanıyan herkese şüpheyle yaklaşıyor dedim ya. Bu arkadaşlarımızın suçsuz insanları işten nasıl çıkarttığını yazmaya başlayalım.
Misafir Hizmetleri Müdürü Başak Hanım ile yaptığım telefon görüşmesinde kendisi topu üst kademe yöneticilerine ve genel müdür Yardımcısı Mehtap hanıma atmaya çalıştı. Ancak ben kendisine bu yaptıklarının yanlış olduğunu delilli bir şekilde anlatmaya çalıştım. Arada kendisinin bulunduğu seste kısılmalar ve nötr sessizlik oluyordu bu da benimle hoparlörden konuştuğunu ve sesimi kaydettiğini ve benimle konuşurken Yanımda başka birilerinin de olduğunu gösteriyordu. Tuzak sorularla beni biryerlere çekmeye çalıştı ancak bende onun kafasındaki tilkilerin 100 katı var. Beni eski genel müdür Yardımcısı Serdar Sarıbaş’a neden arattığını sorduğumda ise bir cevap veremedi.
Bakın bir insan bir şeyden rahatsız değilse araya kimseyi bırakmaz. Konumuzun birinci maddesi hastanenin misafir hizmetleri çalışanı Emine Yel oldu. Kendisine ve Yardımcısı Anıl Emre Yarar’a çok öncelerde o hastanede bizimle ilgilenen ve kurumunun adını verdiği hizmetle en üst seviyede tutmaya çalışan personellerinize biz hastaneden gittikten sonra mobing yapmayın ricasında bulunmuştum. Ancak onlar ne yaptı bana kimin bilgi verdiğini bulmak için başlattıkları muhbir arayışında ilk sıraya Emine Yel’i bıraktı ve ona en ağır mobingi yapmaya başladı. Bu baskı görevini ilk olarak Misafir Hizmetlerinde gelir şefi olan Büşra Güngör (bu arkadaşın 3 yıl önce yaptığı olayları da ayrı yazacağım. Fizik Tedavi Bölümünde) ’e verdiler. O ne yaptı. Emine Yel’i fırçaladı. Ona verilen evrakları almadı ve maaşından 1300 tl kasa açığını kesiyorum dedi. Cehennem zebanisi gibi bir duruşla orada birçok kişinin işten ayrılmasının sebebi de Büşra Güngör’dür bu konuyu da özel olarak yazacağım.
(Mobing yaptığı ve işten ayrılan kişilerle yaptığım röportajı Cumartesi günü yayınlayacağım.) neyse konumuz Başak hanımın başlattığı muhbir avına dönelim. Ben kendilerine hastanede çalışan hiçbir petsonelden bilgi ve belge almadığımı ve kimseden de bu yönde bir talepte bulunmadığımı dün anlattım. Hatta kendisiyle konuşurken bana whatsapptan gelen yazıları da okudum. Yani bir bilgi akışı var hem sosyal medyadan hem de whatsapp ihbar hattımızdan. Bende bu bilgilerin doğruluğu hastanede daha önce çalışanlar üzerinde teyit ediyorum ve yayınlıyorum dedim. Ve ne Emine Yel’den ne de orada çalışan başka bir personelden bilgi almadığımı anlatmaya çalıştım. Kendiside doğru konuştuğumu biliyor ama yapması gerekeni de yapmak zorunda. Yani kendisiyle konuşmak isteyen personellerine yaptığı gibi sert durmak zorunda. Yoksa müdürlük makamına zarar gelir ya da görevinden olur. Çünkü en yakın rakibi Anıl Emre Yarar. Bir sabah işe gittiğinde koltuğunda bir başkasını bulabilir. Ama hata da burada başlıyor. Hangi yönetici koltuğunu korumak derdine düşerse o makamını kaybeder. Ve orada çalışan tüm yöneticilere de bacım diye hitap ettiğim Genel Müdür Yardımcısı Mehtap hanım gibi olun diyorum. Koltuğunuzu korumayın markanıza zarar gelmemesi için çalışın diyorum. (Bu arada genel müdür yardımcısı Mehtap Hanım benim bacımdır. Merttir, dürüsttür)
Geçtiğimiz hafta Emine Yel rahatsızlığından dolayı endoskopiye giriyor. Ve sonucu yazması için bölüm doktoru İhsan Habiboğlu’nun kendisini çağırmasını bekliyor ve işine devam ediyor. Bu tetkikten bir gün sonra hastanedeki müdürü Başak Hanım, Emine Yel’i odasına çağırıyor. Bundan sonra ameliyathanede çalışmaya başlayacaksın ve bu talimatı veren kişinin de genel müdür Yardımcısı Mehtap hanımdan geldiğini söylüyor. Tabiki Mehtap hamımın adını neden kullandığını ben anlamadım. Duyduğumda da kesin öyledir Mehtap hanımın işi gücü bitti misafir hizmetlerinden kimi ameliyathaneye versem demiştir dedim. Bunu Başak Hanım neden söylüyor. Biliyorki bu durumu ben duyacağım ve kendisini aradığımda da topu bir başkasına atması gerekecek. Tabiki ben bu olayı çok sonradan duydum. Neyse konumuza dönelim. Emine Yel ameliyathanedeki görevini yapıyor. Mesai bitiminde de eksi 2 kattaki odasından çıkıyor ve Dr İhsan Habiboğlu ile koridorda karşılaşıyor. Ayak üstü sohbet ediyorlar. hoca rapor ister misin diyor Emine’de kendisine bir gün olur hocam diyor. Tam düzelemedim diyor. Oda kendisine bir günlük rapor almasını söylüyor kendisinin e imzasını kullanmasını ifade ediyor. Emine’de doktor beyin söylediği gibi raporu oluşturuyor ve Cumartesi günü işe gitmiyor.
Peki
Emine Yel hastanede yokken ne oluyor biliyor musunuz? Rezidansından hiç çıkmayan genel müdür Fatih Akpınar, Başhekim yardımcısı Gamze Keskin ve Başak hamım doktor beyin odasına gidiyorlar ve sen Emine Yel’e nasıl rapor verirsin diyorlar. Doktor beyde baskıdan korkarak ben rapor vermedim. Diyerek olaydan yırtmaya çalışıyor. (Kendisi eşim odasında muayene olurken ikinci poliklinik kaydı açıp bizden iki ücret almaya çalışan ve 4 mayısta bize bakmadan poliklinik yapmış gibi göstermeye çalışan kişi. Kendisinden de biz şikayetçi olduk.) neyse bu doktorun ne kadar doğru olmadığını anlatmaya çalıştım. Genel müdür Fatih Akpınar, başhekim Yardımcısı Gamze Keskin ve Başak hanım rezidans katına çıkarak kafa kafaya veriyor ve plan yapmaya başlıyorlar. Genel müdür hemen tutanak tutun savunmasını alın diyor (balık yakalamış sanki.
Görseniz savaş yöneten komutan edasında) Emine hiçbir şeyden haberi yok şekilde sabah işe gidiyor. Ona bugün acil polikliniktesin deniliyor. Kendisi de tamam diyor ve mesaisine başlıyor. Ardından insan kaynakları Müdürü Melike Hanım yanına çağırıyor ve rapor durumunu kendisine anlatarak savunmasını vermesini istiyor. Emine de raporu ben doktor beyin izniyle bilgisayarda yazdım diyor. Doktor beyle yüzleşebiliriz diyor ama kabul ederler mi tabiki hayır. Melike Hanım daha sonra disiplin kurulunun bu durum için toplanacağını söylüyor. (Bu disiplin kurulu eşime hemşire vermeyenler için toplanmadı. Varlığından da haberimiz yoktu. Bir hemşireyi işten atamadılar. Konu kendileri olunca demek ki toplanabiliyormuş) Sonra ne mi oluyor. Emine, Başak hanımın yanına gidiyor. İstifasını veriyor. Ve çıkıyor. Emine’ye disiplin kurulu kararı açıklanıncaya kasar 2 gün işe gelmemesi söyleniyor. Oda işe gitmiyor. Dün insan kaynakları müdürü Melike hanım ile Emine Yel telefonla konuşuyor. Ve istifa dilekçesini işleme koyduklarını söylüyor. Bir gün sonra da aynı hastanede hasta yatış bölümünde çalışan Dilek Aygün ve gece işletme müdürü Tolga Keskin işten çıkartıldı. Yani bize yakın olan isimleri işten çıkardılar. Bu gidişle hastanede çalışanların yarısını işten çıkarmaları gerekecek.
Ben Başak hanıma o hastanede hain arıyorsan bana sürekli bilgi belge vermek isteyen 2 çalışanını ismini vermeden fiziki hatlarını anlatarak tarif ettim. Size de söyleyeyim. İkisi de bayan. Yapışık ikiz gibi geziyorlar. Biri çok makyaj yapıyor. Biri az yapıyor. Misafir hizmetlerinde çalışıyorlar. Tuvalete bile birlikte gidiyorlar. Bana bilgi vermek için sürekli mesaiye kaldıklarının haberini bana gönderiyorlar. Ben onların tüm bu taleplerini ret ettim. Bana kadrosuz doktor konularını anlatanlar da bunlardı. Ama başak hanıma da söylediğim gibi size de söylemek isterim. Ben o kurumdan kimseden bilgi belge almıyorum. Orada çalışanlardan bu tür bir talebim hiç olmadı. Ve hastane yönetimi başta Emine Yel olmak üzere 3 çalışanının günahına girdi. Onlardan muhbir olmaz. Benimde o hastanede bir muhbirim yok. Başak Barutçu Öztürk bir muhbir arıyorsa tarif ettiğim kişilere baksın. İnsanların günahına girmek, ah almak iyi değil. İftira döner gelir sizi bulur. Benden söylemesi. Bu arada söylemeden geçmeyeyim KATİL UŞAK DEĞİL.
(NOT Misafir hizmetleri gelir şefi Büşra Güngör’ün çalışanlara yaptığı mobingleri isim isim ayrı kaleme alacağım. Cumartesi günü)