802-508-7352

Arslan Bulut


Kurucu önder ve yıkıcı önder!

Peki Öcalan neyin mücadelesini veriyor? Kendi konuşmasına bakalım... Prof. Dr. Nur Serter’in “Öcalan doktrini- Demokratik Konfederalizm” başlıklı yazısında, Öcalan’ın mücadelesi kendi ağzından şöyle veriliyor


“Terörsüz Türkiye” denilerek gidilen yolun ne olduğunu, terör örgütünün yöneticilerinden Cemil Bayık, net bir şekilde açıkladı. Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat'ta yaptığı çağrının başarısının Türkiye’nin atacağı adımlara bağlı olduğunu söyleyen Bayık, “Türkiye eğer sürecin gelişmesini istiyorsa Önder Apo’nun çalışma koşullarını düzeltmesi gerekiyor. Özgür çalışması gerekiyor. İmralı sistemin lağvedilmesi gerekiyor. İşte o zaman bu çağrının gerekleri yerine gelir." dedi.

Görüldüğü gibi Cemil Bayık da “Önder Apo” kavramı üzerinde duruyor! “Kurucu önder” diyen de var!

***

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan da, konu ile ilgili olarak Cemil Bayık’ın konuşmasını tamamlar nitelikte bir açıklama yaptı ve şöyle dedi:

“Siyasi ve hukuki düzenlemeler bir an önce hayata geçirilmelidir. Şimdi yeni bir hikâye yazma dönemindeyiz. Vatanseverim diyenler en fazla bu çağrıya sahip çıkmalıdır. Sayın Öcalan, demokratik mücadelesini özgür bir ortamda yürütmesi de artık bir zorunluluk. Bu süreç heba edilecek bir süreç değil. Kimsenin yendiği, yenildiği yok. Ülkenin yeneceği, kazanacağı, refah ve huzur içerisinde ülkenin kazanacağı bir süreç olarak düşünmek lâzım... Kimsenin lütuf yaptığı, kimsenin de kaybettiği bir süreç değil bu. Peki iktidar bu süreçte ne yapacak? O konuda da toplumun, bizim de beklentimiz var. Çağrı yapıldı, örgüt yanıt verdi. Şimdi ne yapacaksınız sorusu ortada duruyor. Erdoğan, 'Bu çağrıyı baltalamaya çalışanlara izin vermeyeceğini' ifade etti. En başta iktidar mensuplarına ve herkese çağrım var. Yeni bir süreçse bu, bir kandırmaca süreci değilse klasik laflarla muhataplarına hitap dili terk edilmelidir. Bu sürece engel olmak Türkiye haklarına yapılacak en büyük kötülüktür. Halkların ortak geleceğini esas alan bir çağrı alkışlanır, heyecanlandırır. Bu süreç heba edilecek bir süreç değildir, kağıt üzerinde bırakılmamalıdır. Çağrı yenme ve yenilme çağrısı değildir. Kimsenin yendiği ya da yenildiği yok. Bunu buradan çıkarıp ülkenin kazanacağı bir şekilde düşünmek lâzım. Çözümü Kürtlere lütuf, Türklere zül olarak görmemek gerekiyor.”

Kısacası, sürecin işlemesi için öncelikle siyasi düzenlemelerin yapılması ve “PKK’nın kurucu önderi”nin serbest bırakılması isteniyor.

***

Peki Öcalan neyin mücadelesini veriyor? Kendi konuşmasına bakalım...

Prof. Dr. Nur Serter’in “Öcalan doktrini- Demokratik Konfederalizm” başlıklı yazısında, Öcalan’ın mücadelesi kendi ağzından şöyle veriliyor:

“Demokratik Konfederalizm bir devlet sistemi değil. Devletin olmadığı halkın demokratik sistemidir.

Başta kadınlar ve gençler olmak üzere, halkın tüm kesimlerinin kendi demokratik örgütlenmesini yarattığı, politikayı doğrudan, özgür-eşit konfederasyon yurttaşlığı temelinde, yerelde kendi özgür yurttaşlık meclislerinde yaptığı bir sistemdir.

Öz güç ve öz yeterlilik ilkesine dayanır. Gücünü halktan alır. Ekonomi de dahil her alanda öz yeterliğe ulaşmayı benimser.

Klan ve aşiret sistemlerinden günümüze kadar uygarlık tarihi boyunca devletçi toplum merkezileşmesine girmek istemeyen doğal toplumun demokratik komünal yapısına dayanır.”

***

Serter’in yorumu ise şöyle:

“Yeni Proje, Türkiye’nin sadece bir toprak parçasını kaybetme tehlikesinin çok ötesindedir. Yeni proje bir kaos projesidir.

Öngörülen yeni yapısal değişim, ikili bir yapıdır. Sadece bir coğrafi bölge ile sınırlı olmadığı gibi, sadece Kürtlerle de sınırlı değildir.

Ülkenin her köşesine dağılmış farklı etnik, dinsel ve milli grupların, bir devlete bağlı olmaksızın, öbeklenerek, halk meclisleri aracılığı ile kendilerini yönetme talebidir.

Murat Karayılan ise, Türkiye bu modelde demokratik birlik temelinde kendileriyle uzlaşmazsa, bu demokratik konfederal sistemi bağımsız olarak da uygulayabileceklerini ifade etmektedir.

Bu meczup modeli’ ne PKK’nın, DEM’in ve diğer paydaşlarının umut bağlamış olması tehditin boyutlarını anlamak bakımından önemlidir. Ancak, daha da önemli olan İktidarın Öcalan’a bağladığı umutla nereye koştuğunu bilip, bilmediğidir.

Gündemi oluşturan medya, ona rotayı çizen de siyasettir. Son dönemde gözaltı, tutuklama ve teğmenler olayı, korku iklimini yaratarak sürçe tepki gösteren halkı susturmaya yönelik kasıtlı hamlelerdir.”

Dolayısıyla, süreçte, kurucu önderlikten ziyade yıkıcı önderlik öne çıkıyor...

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/kurucu-onder-ve-yikici-onder-897047h.htm