Kent ile ilişkilendirilen, dış mekânlarda sanatseverlerin beğenisine sunulan bir sanat akımı olarak karşımıza çıkan “kamusal sanat” yüzyıllardır insanoğluna esin kaynağı olmaktadır. Akımın kökenine baktığımızda çıkış tarihi olarak mitolojik devirlerdeki heykellere, mozaiklere ve duvar resimlerine kadar götürebilmek mümkündür. İlgili sanat akımı geçmişte olduğu gibi günümüzde de şehirleri güzelleştirmeyi, şehirde yaşayanlar arasında bir diyalog kültürü oluşturmayı ve tekdüzelikten sıyrılmayı hedeflemektedir. Caddeler, sokaklar, parklar, sahiller, meydanlar ve bunlar gibi diğer kamusal alanlarda bu akımın örneklerini görmekteyiz.
Çağlar değişirken ilgili akım da kademeli şekilde kendini yenileyerek gelişme göstermiştir. Antik Yunan, Roma İmparatorluğu, Orta Çağ, Rönesans, Barok, Yeni Çağ ve Yakın Çağ… Görkemli yapılardan heykellere kadar tarihi ve modern formasyonda şehirlerin karakterleriyle bütünleşmiş birçok alanda bu akımın örneklerini görmekteyiz.
Şunu net ifade edebiliriz ki içinde bulunduğumuz yüzyılda kamusal sanatın erişilebilirliği arttı, daha fazla sanatçı bu akımda eserler vermeye başladı. Sanatçılar, eserlerinde kamusal sanatı modern dünya bakışıyla yorumladılar. Disiplinlerarası sanattan öğrendiklerini yeni metotlarla uygulamaya çalıştılar. Milenyum sonrası sanat anlayışının temellerinin atıldığı 20. yüzyılda enstalasyon, duvar boyama, sokak performansları gibi yeni sanat biçimleri ortaya çıktı.
Sokak sanatının ilk temsilcilerinden Keith Haring ve Jean-Michel Basquiat 1980’li yıllarda fikirlerini ve eleştirilerini şehirlerin görünen yerlerinde çizimleriyle ifade etmişlerdir. Sonrasında 1990’lı yıllarda İngiliz sanatçı Banksy, kamusal sanatın önemli temsilcilerinden biri olarak anılmış, sokak sanatına farklı bir stil katmıştır. Genç sanatçılar da bu akımda çalışmalar yapmışlardır.
Topluma fayda sağlayan, kapsayıcı bir sosyal bir fonksiyonu olan kamusal sanatın olumlu özelliklerinden bahsedersek:
Kişiler müzeye gitmeden, ödeme yapmadan sanat eserlerini izleme fırsatı elde edebilirler. Hatta bireyler caddelerde gördükleri eserler üzerinden yeni bir fikir yapısına bürünebilirler.
Kamusal sanat genel itibarıyla eser sunumunun yapıldığı yerlerdeki özelliklerden bağımsız hareket etmez. Mevcut yerin özelliklerini vurgulayan ya da bir bütünlük oluşturan eserler görülmektedir. Eserler yardımıyla bulunan yer daha çekici hale gelmektedir. Verilen mesajlarla, ilgili yere dair gözden kaçan hususlar sanatsal dokunuşlarla belirginleştirilir.
Sosyal diyalog ve kültürel çeşitliğe katkı fonksiyonu ile insanlar arasındaki iletişimi geliştirdiği öne sürülebilir. Kamusal sanat eseri artık o şehre özgü olur. Kent halkı tarafından ortak bağ kurularak eser sahiplenilir.
Ekonomik belirsizliklerin olduğu dünyamızda belki de kamusal sanatın en önemli etkisi turizmi geliştirebilme potansiyelidir. Sosyal medyanın yoğun kullandığı bir dönemde kamusal sanat alanında turizm rotası haline gelen ve bunu konaklama yatırımlarıyla destekleyen yerler turizm kazancı elde etmeye adaydır. Gelişecek olan turizm, kalkınmayı hızlandırabilir, yeni işler yaratılmasını kolaylaştırabilir.
Bu arada, kamusal sanatın gelişimiyle müzeler ve galeriler olumsuz mu etkilenecek sorusunu sizlerden duyar gibiyim. Müzelerin ve galerilerin sanatın omurgasını oluşturduğunu düşünüyorum. Yıllar geçse de ikisinin de öneminin azalmayacağını öngörüyorum. Değişen dinamikler sanatı müzelerin ve galerilerin dışına yani kamusal alanlara taşımış olabilir. Bahse konu durum sanatseverlere farklı bir alan açmıştır. Bu durum seçenekler arasında birbirini dışlar özellik yaratmamıştır. Aksine birbirlerini tamamlayan ve pekiştiren bir sürecin varlığını ortaya koymaktadır. Galeriler kamusal sanat projelerini fırsat penceresinden yorumlamaktadırlar. Birçok kişiye ulaşılmasında ve tanıtım yapılmasında bu platformlar galeriler için önemli bir rol oynamaktadır.
Kamusal alanda yer alan sanat eserlerini izleyen insanlar estetik duygular elde etmektedirler. Enstalasyonlarla fotoğraf çekilerek anı biriktirmektedirler. Burada çerçeveden dışarı çıkılabilirse, kişiler bu sanat eserleriyle etkileşim içerisine girebilirlerse asıl o zaman sanatseverlerin tecrübelerinin artırabilmesi söz konusu olabilir düşüncesindeyim.