Ahir zamandır, kötü zamanlardır, insanın insana kurt olduğu, kıskandığı, zulmettiği, sömürdüğü, yediği bir dünyada yaşıyoruz.
Ne zaman böyle olmadı ki? İnsanlık olarak trajedimiz bu değil mi? Dünyanın daha iyi ve daha kötü arasında salınıp gittiği bir sarkaç işliyor tarihte. Bu sarkaç insanlık tarihinin genelinde işlediği gibi bir toplumun kendi tarihi içinde de bir şahsın kendi bireysel hayatında da işleyebiliyor. Sarkacın kötü zamanlarına denk geldiğimizde ruhsuzluğunu, kalpsizliğini iliklerimize kadar hissedebiliyoruz dünyanın. Acımasız, kalpsiz ve ruhsuz bir dünyada bize kalp, bize ruh olacak bir ses, bir ışık, bir rahmet ararız.
İnsan mükemmel yaratılışta bir varlık. Mükemmel bir kâinat içinde, her şeyin yine kendisine göre tasarlanmış olduğu mükemmel bir çevre ve mükemmel bir donanımla, yazılımla yaratılmış. İnsan kendi yaratılışının ve bu yaratılışa adeta hizmet etmek üzere yaratılmış kainatla arasındaki uyumun her detayına dikkatle baktığında hayret etmekten kendini alamaz. İnsanın vücudunda kendisinden habersiz, kendisinin bilerek veya bilmeyerek gafil olduğu mükemmellikte bir akıl çalışıyor. Vücudu kendi iradesinin dışında kendisine hizmet ediyor. Eline...