Erdoğan’ın son on yıldaki siyasi çizgisi gösteriyor ki, anayasa kavramı söz konusu olduğunda öncelikle iktidarı tahkim etmeyi anlıyor.
Gündeme yerleştirmek istediği “yeni sivil anayasa”nın aynı amacı taşıdığına da şüphem yok. Çünkü CB sistemiyle elde ettiği yetkileri nasıl otoriterce kullandığı gözler önünde olduğu gibi, yeni anayasadan bahsederken iktidar gücünün sınırlanmasını, denetlenmesini ve dengelenmesini ifade eden hiçbir anayasal kavramı ağzına almıyor.
Başbakan Erdoğan, başkanlık sistemine geçişi, 2013-2015 dönemindeki “çözüm süreci”nde siyasi Kürt oylarını alarak gerçekleştirmek istemiş, Öcalan buna destek vereceğini söylemişti. Selahattin Demirtaş “seni başkan yaptırmayacağız” kampanyasıyla karşı çıkmıştı.
Sonra, MHP desteğiyle gerçekleşti.
Bugünkü konjonktürde MHP’nin Öcalan ve DEM konusundaki tavrı, yeni anayasanın bu defa DEM desteğiyle ele alınması ihtimalini gündeme getiriyor.
Meclis Başkanlığı seçiminde DEM’in Numan Kurtulmuş’a verdiği oylar önemli bir işarettir.
Bu konuda, Daha İyi Yargı Derneği Başkanı Av. Mehmet Gün’ün yazısı önemlidir.
NASIL BİR ANAYASA?
Erdoğan nasıl bir yeni anayasa istiyor olabilir? Evvela tabii kendisine dördüncü defa adaylık yolunu açması… Bunun “terörsüz Türkiye” sloganıyla bütünleştirilerek propaganda edilmesi ve DEM’in desteğini alması zor değildir.
İçeriğe gelince… Erdoğan’ın inisiyatifiyle getirilen CB sistemi, bu konuda net fikir verecek niteliktedir. 2017 referandumunda yüzde 51.4 oyla kabul edilen CB sisteminde Erdoğan demokratik bir başkanlık sisteminde görülmeyen yetkiler aldı. Bir misal vermek gerekirse, normal başkanlık sisteminde Başkan’ın atamaları üzerinde yasama organının denetim yetkesi vardır. CB sisteminde Cumhurbaşkanı’nın hiçbir ataması üzerinde Meclis denetimi yoktur.
Amerikan Anayasasının Senato’ya verdiği denetim yetkilerini, bizde AK Parti ve MHP, “Gazi Meclis”e vermediler! Bunu nasıl izah edebilirler?
Cumhurbaşkanı’na verilen yetkilerin Meclis grubunu ve yargıyı denetim altına almasına yol açtığı da Venedik Komisyonu raporlarına geçmiş bir gerçektir.
Bu yetkileri nasıl kullandığı da görülmektedir.
Hatta CB sistemi çalışmalarına MHP adına katılan Afyon Milletvekili Mehmet Parsak, Kübra Par’a yaptığı açıklamada, “cumhurbaşkanına istenen ucu açık bazı yetkileri” MHP olarak kabul etmediklerini söylemişti. (15 Aralık 2016)
Şimdi iki parti daha bir ‘kanka’ olduklarına göre o yetkiler “sivil anayasa” diye mi getirilecek?
ÖNEMLİ OLAN…
Burada önemli olan son on yılda yaşayarak gördüğümüz, CB sistemiyle anayasa ya konulmuş, sonra “halkı yanıltıcı bilgi” gibi kanunlarla pekiştirilmiş daha fazla güç politikasının, “fikr-i müdîr” haline gelmiş olmasıdır. Yani yönlendirici asıl düşünce…
Yeni yasanın “fikr-i müdîr”i hangi ilkeler olacak?
Yeni anayasanın “özgürlükçü, kapsayıcı” olması işin retoriğidir. Anayasa’da yargının “tarafsız” olduğu yazmıyor mu?
Önemli olan; adalet, bireysel özgürlük, bağımsız ve tarafsız yargı, hukukun üstünlüğü gibi değerlerin, nasıl bir yetki dağılımıyla, nasıl bir denetim ve denge mekanizmalarıyla sağlanacağıdır. Bunların başında “kuvvetler ayrılığı” gelir ki iktidar bu kavramı ağzına almıyor veya Mehmet Uçum’un yaptığı gibi “kurumsal değil, fonksiyonel” diyerek kuşa çeviriyor.
OTORİTER ANLAYIŞ
Dahası, AK Partinin, Cemil Çiçek’in Meclis Başkanlığı döneminde Uzlaşma Komisyonu’na verdiği taslaktaki otoriterizm dozudur: Yargıyı egemenlik yetkisi olarak tanımayan, sadece “görev” diye niteleyen, hatta “AYM kararlarının bağlayıcılığı” maddesine bile yer vermeyen bir taslak!.. Ak Parti’nin bu anayasa anlayışı konusunda benim “Atatürk’ün Anayasa 1924” kitabımın son bölümünde geniş bilgi vardır. Burada ayrıntılara girmiyorum.
Yargının egemenlik yetkisi olup olmadığını öğrenmek isteyenlere, Prof. Yusuf Şevki Hakyemez’in “Egemenlik Kavramı” adlı akademik eserini önemle tavsiye ederim.
Netice itibariyle, “biz” için değil, Türkiye’nin geleceği için istikrarlı bir anayasa istiyorsak, parti kavgalarına alet etmeden, konuyu tamamen anayasal kavramlarla konuşmalıyız.
https://www.karar.com/yazarlar/taha-akyol/nasil-bir-anayasa-1604214