Abdullah Öcalan’ın çağrısı ile PKK’nın ona cevabına neredeyse siyasi dokunulmazlık tanınmak isteniyor!
Teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın PKK’ya “kendini feshet, silah bırak” çağrısı yapması konusunda, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Sayın Bahçeli'nin cesur inisiyatifi ile başlayan, bizim kararlı tutumumuzla ilerletilen Terörsüz Türkiye çabalarında dün itibari ile artık yeni bir safhaya geçilmiştir” dedikten sonra, "Türk'ü ve Kürt'ü ile bu milletin hiçbir ferdi, geçmişte yaşandığı gibi ikircikli söylemler ve eylemlerle süreci çıkmaza sokan hiç kimseyi affetmeyecektir" uyarısında bulundu.
***
Sürecin mimar olan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de teröristbaşı Öcalan'ın yaptığı "silah bırakma" çağrısının ardından af talebinde bulunan PKK'nın açıklamasını "memnuniyet verici" ve "herkesin yararına" sözleriyle değerlendiren Bahçeli, duruma tepki gösterenlerin "bölücülüğün değirmenine su taşıdıklarını" ve "gayrı milli" olduklarını söyledi...
Bahçeli, “Medyaya yuvalanmış bazı art niyetlilerin 27 Şubat çağrısını karalamaya, barış ve huzur adımlarını baltalamaya çalışmaları sinsi bir tertiptir.” dedi.
Bahçeli, “Terörsüz Türkiye özlemini sulandırmaya, ihtiyatlı iyimserlik ortamını bulandırmaya çaba harcayanlar bilinmesini isterim ki, bölücülüğün değirmenine su taşıyan, terörün kanlı saldırılarının devamından çıkar ikmali yapan taşeronlaşmış gayri milli zihniyetlerdir. ‘Ne verildi? Ne alındı’ sorularını gündeme taşıyarak yüzlerini buruşturanların, pozitif iklimi karıştıranların masumiyetinden ve makuliyetinden bahsetmek mümkün değildir.” ifadelerini kullandı.
***
Açıkça görülüyor ki, süreçle ilgili eleştiri yapanlar veya yapacak olanlar, “PKK’ya ne verildi ne alındı?” diye sorgulama yapanlar, peşin olarak bölücü terörün değirmenine su taşımakla suçlanıyor.
Bahçeli, sürecin Türkiye Yüzyılını tesis edeceğini, karşı çıkanların ise tarih sayfalarında “vatan ve millet muhalifi” sayılacağını söylüyor!
Sürecin adına da “demokratikleşme” diyorlar.
Mesela, Yavuz Alogan gibi “Bunlar, Saray’ın Batı’ya oynadığı bir tiyatro, YPG/PYD’yi meşru bir güç olarak tanımanın ilk adımlarıdır. Sonuç olarak Saray, en zayıf anında en yükseğe sıçrayamaz. Türk milletini Arap-Türk-Kürt ümmeti olarak yeniden tanımlayamaz, üniter ulus-devleti kaldırarak federasyon benzeri bir yapı kuramaz, kendi anayasasını yapabilse bile onu toplumun tamamına kabul ettiremez. Başarması için gerekli şartların hiçbirine sahip değil. Güçsüzlük blöf kaldırmaz, bir yerde anlaşılır. Yirmi yıl süren bir dönemin sonuna gelindiğini anlıyoruz. Can havliyle yükselen son baskı dalgası ancak partiler üstü bir millî mutabakat/muhalefet cephesiyle, kurucu iradeyle aşılabilir.” derseniz, vatan ve millet muhalifi sayılacaksınız!
***
Peki gerçek nedir?
Gücünü Suriye’ye kaydırmış ve PYD/YPG’nin yönetimini üstlenmiş olan PKK, Amerikan koruması altında yine Amerikan silahları ile donatılarak, hava gücü de verilmek suretiyle, 100 bin kişilik bir ordu halinde varlığını sürdürecek...
Durum böyleyken, PKK’nın sözde silah bırakmak için başta Öcalan olmak üzere, hapistekilerin ve dağdakilerin affedilmesi şartını koyması, Türkiye’yi bir huzurevi olarak kullanmak içindir. Çünkü yaşlı teröristlerin gidecek bir yeri yoktur... İşe de yaramıyorlar... Genç teröristler ise başlarındaki yetkililerle birlikte çoktan PYD/YPG’ye katılmıştır.
Bizzat Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, daha iki gün önce "PKK'nın Türkiye'den, Irak'tan, İran'dan gelmiş 2 bine yakın kadrosu şu anda SDG yönetiminin tepesinde oturuyor. Mazlum, iki kişiye; PKK'nın askeri kanadı Suriye Komiseri Fehman Hüseyin ve sivil kanat Suriye Komiseri Sabri Ok’a hesap vermek zorunda... “ dedi...
***
Gerçi Erdoğan da "Çıkıyorlar ikide bir, 'İlk dört maddeyle işiniz ne?' Ya bizim ilk dört maddeyle işimiz filan yok. Anayasamızda ilk dört madde şu anda neredeyse biz de yanındayız. Yolumuza da öyle devam ediyoruz” diyor ama olan biteni sorgulamak, her Türk’ün birinci vazifesidir. Çünkü mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur!
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/ocalan-ve-pkkya-dokunulmazlik-verilmedi-ya-892017h.htm