Şahsi düşüncemiz veya siyasi bir yorum değildir;
Kanaatimiz seçim stratejisi bu hükümler üzerinden yasal zemine çekilme gayretinde olacak ve seçim ile ilgili muhalefet bu minvalde oluşabilir.
Olağanüstü halde seçim hukuku mütalaası;
6 Şubat 2023 tarihinde merkez üssü Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesi olan 7.6 ve 7.7 büyüklüğündeki depremler ile 10 ilimizde büyük can kayıpları yaşandı. Depremin yarattığı yıkıcı sonuçlar, yaklaşmakta olan seçimlerin akıbetinin ne olacağı konusunda soru işaretlerini de beraberinde getirdi. Bir yandan, felaketin getirdiği olumsuz sonuçların seçimlerin yapılabilmesine engel olup olmayacağı konuşulurken, diğer yandan Anayasamızda seçimlerin yalnızca savaş sebebiyle ertelenebileceği tartışmaları kamuoyunun gündemine oturdu.
Siyasi gerilimler bir tarafa bırakılacak olursa, işin hukuki boyutunda kamuoyunun aydınlatılması tüm vatandaşlarımız açısından büyük öneme sahip. Hukuki açıdan cevaplanması gereken temel soru; yaklaşmakta olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin deprem (afet) sebebiyle ertelenip ertelenemeyeceğine yönelik olacaktır.
Anayasamızın 78. maddesinin birinci ve ikinci fıkrasına göre; "Savaş sebebiyle yeni seçimlerin yapılmasına imkan görülmezse, Türkiye Büyük Millet Meclisi, seçimlerin bir yıl geriye bırakılmasına karar verebilir. Geri bırakma sebebi ortadan kalkmamışsa, erteleme kararındaki usule göre bu işlem tekrarlanabilir." Görüleceği üzere, erteleme kararı verebilmek için "savaş nedeniyle erteleme", Anayasada öngörülen tek sebep olarak gösterilmiştir. Aynı hükümler 19.01.2012 tarih ve 6271 sayılı Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanunu'nun 5. maddesine alınmıştır (ilgili maddede "Cumhurbaşkanı seçimi bir yıl geriye bırakılır" şeklinde kesin bir ifadeye yer verilmiştir).
TBMM milletvekilleri tarafından Cumhurbaşkanlığı Seçim Kanunu'nun 5. ve sair hükümlerinin Anayasaya aykırılığı iddiasıyla iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi nezdinde dava açılmıştır. Diğer hükümlerin iptali isteminin yanı sıra, özellikle Cumhurbaşkanlığı Seçim Kanunu'nun 5. maddesinde yer alan "geriye bırakılır" ifadesinin millet iradesini yok saydığı gerekçesiyle hükmün iptali istenmiştir.
AYM, 15.06.2012 tarih ve E.2012/30, K.2012/96 sayılı kararında yaptığı değerlendirmelerde; "Anayasa'nın 102. maddesinde savaş sebebiyle seçimlerin ertelenmesine ilişkin bir hüküm yer almamaktaysa da savaş gibi milletin varlığının tehlike altında olduğu bir dönemde serbest seçimlerin yapılması imkânı bulunmasa da her durumda yapılması gerektiği söylenemez. Maddenin son fıkrasında yer alan Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin usûl ve esasların kanunla düzenleneceği hükmüne dayanarak kanun koyucunun Cumhurbaşkanı seçimine ilişkin diğer hususların yanı sıra savaş gibi bir mücbir sebep nedeniyle seçimin yapılmasına imkân bulunmayan hâllerde seçimin ertelenmesini düzenlemesinde Anayasa'ya aykırı bir yön bulunmamaktadır." şeklinde tespitlerde bulunmuştur.
Burada bir parantez açalım. Anayasanın 153. maddesine göre, Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organları ile idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayıcıdır. Dolayısıyla açıklamalarımızı bu bilgi üzerine inşa edeceğiz.
AYM bahsi geçen kararında, Anayasa'nın 102. maddesine atıfta bulunmaktadır. Maddede "Cumhurbaşkanı göreve başlayıncaya kadar görev süresi dolan Cumhurbaşkanının görevi devam eder." hükmü yer almaktadır. AYM, savaş harici bir sebeple seçimin ertelenebilmesini, "Dolayısıyla Anayasa koyucu yeni Cumhurbaşkanının seçilememesini bir boşalma hali olarak değerlendirmemiş ve bu nedenle de görev süresi bitmiş olsa bile yeni seçilen Cumhurbaşkanı göreve başlayıncaya kadar eski Cumhurbaşkanının görevine devam etmesini Anayasa'nın 102. maddesinde hüküm altına almıştır" şeklindeki yorumuyla karara bağlamıştır.
Ancak, karar 2012 tarihli olduğundan, 11.02.2017 tarih ve 29976 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 16. maddesi ile yürürlükten kaldırılan 102. maddenin ilgili hükmünün mevcut Anayasa'da karşılığının bulunup bulunmadığını incelemek gerekmektedir.
6771 sayılı Kanun ile değişik Anayasa'nın 101. maddesinin 7. fıkrasında "Seçimlerin tamamlanamaması halinde, yenisi göreve başlayıncaya kadar mevcut Cumhurbaşkanının görevi devam eder." düzenlemesi yer almaktadır. Kanaatimizce, AYM'nin savaş harici bir fiili imkansızlık veya mücbir sebep nedeniyle seçimlerin ertelenebileceğine yönelik yorumu, yürürlükteki hüküm ile ayakta kalmaktadır.
Dolayısıyla, AYM kararında atıfta bulunulan düzenleme lafzı itibariyle değişmiş ise de, mevcut Cumhurbaşkanının yenisi göreve başlayıncaya kadar görevine devam edebileceği hükmü ile seçimlerin savaş haricinde fiili imkansızlık veya mücbir sebep nedeniyle ertelenebilmesinde hukuki yönden bir problem bulunmadığı söylenebilecektir.
Ancak, ilgili hükmün lafzına dikkat edilecek olursa, "seçimlerin tamamlanamamasından" bahsedildiği görülmektedir. Buna göre, ilgili hükmün uygulama alanı bulabilmesi için başlamış bir seçim sürecinin olması gerektiği kanaatindeyiz.
Bu aşamada açıklığa kavuşturulması gereken husus, seçimlerin ne zaman başlamış kabul edileceğine yönelik olacaktır. Cumhurbaşkanlığı Seçim Kanunu'nun 3. maddesinin 3. fıkrasına göre, olağan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik oy kullanma işlemlerinin 18 Haziran 2023 tarihinde yapılması gerekmektedir. Buna göre, seçimin başlangıcı 26 Nisan 2023 tarihine denk gelmektedir. Bu tarihten itibaren seçim başlamış sayılacaktır.
Öte yandan, depremin yıkıcı etkilerinin seçmen listelerinin hazırlanması, envanterlerin düzenlenmesi ve benzeri gibi gerekli organizasyonun yapılması hususunda bir engel teşkil etmesi gündemimizin üst maddelerine oturmuş durumdadır. Ayrıca, ülke olarak yaşanan manevi elem ve keder de maalesef vatandaşlar nezdinde seçim psikolojisinin sıhhatini etkileyebilecek düzeye varmıştır (bu husus yalnızca fiili durumun açıklanmasına yönelik olup, hukuki açıdan seçimin ertelenebilmesi için tek başına yeterli bir sebep olarak değerlendirilmemektedir).
O halde, 26 Nisan 2023 tarihi itibariyle, seçimlerin olağan seçim takvimine uygun şekilde yapılmasının fiili imkansızlık dolayısıyla mümkün olmaması sebebiyle, yukarıda açıkladığımız gerekçelerle seçimlerin ertelenebilmesi yolunun açık olduğu düşüncesi hukukçuların tartışma konusudur.
Buna karşın, seçimlerin fiili imkansızlık hallerinin ortadan kalkmasına rağmen, makul olmayan bir süre ile uzak bir tarihe ötelenmesi halinde, böyle bir erteleme halinin Anayasanın ruhuna aykırı olacağını düşünen hukukçular da karşı savunma halindedir.
Biz sadece bu görüşleri aktarırken, tartışma zemininin bu mihvalde olacağını hissede tek okurlarımızın bu konuya dikkatlerini çekmek istedik.
Hem bilimsel çalışmalarımız hem de siyasi geçmişimiz gereği özellikle iktidarın hukukcu uzmanları ile muhalefetin hukukcu uzmanları bu seçimin ertelenip, ertelenemeyeceği hususunda hukuki dayanakları dediğimiz mihvalde oluşacağı kanatini taşımaktayız.
Tez varsa anti tez de vardır. Hukuki zemine ve anayasaya uygunluğu esas olandır.
Force Majör durum tanımı anayasada açıktır. Uluslararası hukukta da iç hukukta da mücbir sebeb savaş sebebidir, deprem mücbir sebep olarak doktrinde geçmemektedir. Sadece savaş kararı gibi mücbir bir sebep doğarsa mevcut Cumhurbaşkanı 1 yıl süreyle Meclis kararı ile ancak seçimi erteleyebilir hükmü anayasada daha sağlam durmaktadır.
Devletimizin deprem ile ilgili mücadelesi olağanüstüdür, devletimizin çalışmalarına destek verirken kifayetsiz yöneticiler olduğu takdirde eleştirilmesi demokratik hakken devlet yok, kurumlar yok demek ilmi siyasete yakışmaz, devlet var ancak yönetim zafiyeti yüksek demek demokratik hak iken devlet yok demek rejimle ilgili tartışmaya götürür ki bu tehlikeli bir yaklaşımdır.
Siyasi liderler bu zor şartlarda seçim stratejilerinde propagandalarını ayrıştırıcı değil anayasaya uygun milletin devlet algısını zedelememeye dikkat ederken yapılacak yanlış uygulama veya yönetimsel bozukluğa vurgu yapabilir ancak devlet yok, kurumlar yok, o yok, bu yok tartışması bu ülkenin geleceğine fayda sağlamaz.
Siyaset çare bulma, çare koyma sanatıdır yok diyerek toplumsal zemin yaratmak oldukça güçtür bu millet kan ile kurduğu devletini söylevler veya eylemlerle zafiyete uğramasına hiç bir zaman müsade etmedi, etmez de.
Muhalefetin çözüm üretici program dahilinde iktidara karşı söylev geliştirebilirse bu millet muhalefeti kesinlikle daha iyi anlayacaktır aksi takdirde halkımızın iradesi normalin dışında seyredebilir.
Siyasette liderler son sözü söylemesi gerekirken yardımcılar yoluyla kamuoyu oluşturma gayreti yardımcıların da üslubu ve mizacı gereği farklı mecralara çekilebilmektedir.
Özellikle muhafazakar laik partilerin seçmenlerinde bu tarz negatif söylevlerin seçmenlerini olumsuz etkilediğini sahada görmek mümkündür. Daha dikkatli söylevler geliştirilmesi elzemdir.
Son sözü liderler söylemeli ve net olmalılar.
Metroya gerek yok derseniz tepki alır oy kaybedersiniz ancak metronun maliyeti bir birim olması gerekirken fahiş bir ihaleyle on birime çıkmışsa veya rüşvet, ihaleye fesat karıştırmak gibi yasa dışı ihale söz konusu ise eğer onu ispat ederek eleştirmek oy kazandıracaktır. Hatta metro açılışında iktidar ve muhalefetin yan yana olabilmesi milletin toplumsal duyarlılığını artırırken devlet daha güçlenecektir.
Milletimize faydalı konularda usulsüzlük veya gayri yasal durumlar haricinde iktidar ve muhalefetin ayrı gayrı düşmesi inanın devletimizi de zafiyete sokabilecek sebeplerin içerisindedir.
Bu yüce millet devletini hep ve her an güçlü görmek ister bu da iktidar ve muhalefetin beka ve kalkınma konularında yapıcı muhalefeti olması elzemdir.