Yavuz Gezer


Ortaya karışık

Yukarıda örneklerini verdiğim şiir ve eserler gibi daha birçok eserin, duyduğumuz ya da dinlediğimiz bir hikayesi vardır. Hikaye araştırılıp ortaya çıkarılırken bir serüveninin de olduğu görülür.


Trabzon hurması ağacı yapraklarının gölgelediği penceremde gırtlak nağmesi sesine dikkat kesildiğimde; zarif boynunun üzerindeki güzel başının iki yanındaki yuvarlak gözleri tedirgin, ürkek ve çekingen  Kumru. Ağzında taşıdığı ince dal parçasını nereye koyacağını planlamış, etrafını kolaçan etmekte... kendisinin ve kendisinden sonra gelecek neslinin devamı için çalışıyor, mücadele ediyor... gayretle ve azimle. Bu mücadele, azim ve de gayretle kendi kaderini şekillendiriyor.

 

"Zorlayınca olmaz nasipse olur ama zorlamadan da nasip olmaz, çünkü Kader Gayrete Aşıktır."( Yunus Emre)

sözünün çektiği zahmetin, günü geldiğinde rahmete dönüştüğünün de şahidi benim.

Bir yıl önce diğer penceremin önünde yuva yapan kumrunun; yumurtalarını, kuluçka dönemini, yavruların yumurtadan çıkışlarını, anne ve baba kumruların sırayla yavrularına yiyecek taşıma ve onları besleme gayretlerini, yavaşça büyüyen yavrularına çok yakındaki incir ağacına kadar uçuş eğitimine nezaretlerini ve yuvayı terk edişlerine kadar olan safhayı gözlemlemiş biri olarak...

Bize göre daha kısa olan hayata hazırlık ve hayat süreçlerine benzer bir devinim geçirdiğimizi düşündüm bir an. Ali Rıza'nın;

Bir yaşında sürüm sürünür

İki'sinde ipek gibi örünür

Üç yaşında gayet tatlı görünür

Petekten bölünmüş ballara benzer.

                            ....

Yetmiş'inde kimse bakmaz yüzüne

Seksen'inde sızı iner dizine

Doksan'ında nazar etsem yüzüne

Viranede esen yellere benzer.

Dizelerinde olduğu gerçekliğinde geçen zaman içinde yaşanan gizli, aşikar sevdalar, aşklar ve bu aşklarda;

Gamın yıprattığı aşıkın hayatında, yarin yanağındaki gamze’nin hakkâkın  (ağaç oyma sanatkâr-usta)dahi delemediği sinesini  (göğüs kafesi) delip aşığı gam çeken biri haline getirdiğini Enver Demirbağ'ın; 

“Gam zedeler gam zedeler

Gam vurur gam zedeler

Sinemi hakkâk delemez

Delerse gamze deler." şiirinin dizelerinde hissediyoruz;

Hüzünleri, dertleri ve dahi nicelerini.

Hz Nuh gibi bin yıl yaşasan dahi ölümle sonlanacak hayat sürecindeki insan, hiç ölmeyecekmiş gibi hayata bağlılıklarıyla Karun gibi zengin olmalarına rağmen haksızca... Bindikleri insan sırtından inmemecesine.

"Kefene sardılar bu beyaz teni,

Ahiri böyledir pâk et seni ,

Bir karanlık yere koydular beni,

Melekler yanıma geldi pinhâne." Zahiri'nin dizelerinde anlattığı şekliyle sonlandığında hayatları geriye hatıraları kalır.

Rahmetle anılan ya da lanetlenen...

Yukarıda örneklerini verdiğim şiir ve eserler gibi daha birçok eserin, duyduğumuz ya da dinlediğimiz bir hikayesi vardır. Hikaye araştırılıp ortaya çıkarılırken bir serüveninin de olduğu görülür.

Özellikle de türküler ve şarkılar...

işte bugün size Ahmet Rasim'in yanına oturan kadının" bunu tabutun içine koy." dediği ve bir saat sonra defin işlemi yapılırken tabuta konan mektupta;

Gamzedesin devan benim .

Garip kuşsun yuvan benim.

Çektiğimiz yeter gayri,

Kaderimsin inan benim...

Ta'kat yetişmez eleme,

Bülbül imrenir çileme.

Şu bizim kara sevdamız,

Kalsın öteki aleme...

Elbet kadrini bilirim,

İste canımı veririm.

Küsme talihine Tatyos'um,

Çok durmam ben de gelirim... diye yazıyormuş.

Ortaköy'de kendi cemaatinden çocukluk aşkı olan ve ailesi ile birlikte aniden Erivan'a göçen ve otuz yıldır evlenmeyip kendisini bekleyen kadındır mektubun sahibi.

Ve kemani Tatyos Efendi'nin bir ay önce;

"Beyoğlu'nda bir meyhanede gece nihayete ererken birkaç müşteri ve sandalyeleri toplayıp yerleri süpüren bir kaç çocuktan başka kimse kalmamışken birlikte oturdukları Vasili ve Ahmet Rasim Bey de tam gitmeye hazırlanırken Tatyos Efendi kemana uzanmış sanki saatlerdir içen ve çalan o değilmiş gibi kemanı omuzuna yerleştirip, hafifçe başını kemana eğerek, dudaklarında acı bir tebessümle O ana kadar duyulmamış o Uşşak şarkıyı ilk defa söylemiş.

Gamzedeyim deva bulmam .

Garibim bir yuva kurmam.

Kaderimdir hep çektiğim,

İnlerim hiç reha bulmam...

Elem beni hiç terk etmiyor.

Hiç de fasıla vermiyor.

Nihayetsiz bu takibe,

Doğrusu ta'kat yetmiyor...

Ehl-i dilin yoktur kadri.

Uğraşma gel Tatyos gayri.

Eserin çok kıymetin yok,

Git talihine küs bari... Tatyos kemanı omuzundan indirdiğinde hiç kimsenin tek bir kelime edecek hali yoktur...

Vasili hıçkıra hıçkıra ağlıyor meyhanede kalanlar da gözyaşlarını birbirlerine sezdirmeden silmeye çalışıyorlar ." (Alıntı)

İşte tabutuna mektup konulmasını isteyen sevgili o gece Erivan'dan dönmüş ve onun dönüş haberini alan Kemani Tatyos Efendi bu dizelere hayat vermiştir.

Kim bilir kimler nerelerde... Kim bilir ilk aşklarının hasretini çektiler ya da çekmekteler...

Not: Gerçek mi? Kurgu mu? Her ne olursa olsun yüreğe dokunan bir hikaye.