802-508-7352

Ahmet Taşgetiren


Papa günah çıkarır mı?

Mesela bizde tarikat şeyhleri var, müritlerin genelde arı-duru insanlar olduklarına inandıkları insanlar… İnanılır ki nefis terbiyesinde o kadar ileri gitmişlerdir ki, günah karşısında fiziki varlıkları bile duyarlı hale gelmiştir.


“İki Papa” filmini izledim. Bir sahne beni düşündürdü.

Papalardan birisi, Türkiye’ye de gelen ve Sultanahmet’i gezerken birden duaya duran 16. Benedikt. Diğeri de ondan sonra Papalığa seçilen ve halen Papa konumunu devam ettiren Papa Franciscus.

Doğum ismi Ratzinger olan ve Papa seçildikten sonra 16. Benedikt adını alan Alman kökenli Papa 2005 ile 2013 yılları arasında 8 sene papalık yapmış. Dönemi, kilise içinde çocuk istismarı ve Vatileaks skandalı ile ünlenmiş.

Sonraki Papa Arjantin kökenli, doğum ismi Jorge Mario Bergoglio, işçi hakları vs gibi sosyal meselelere duyarlılığı ile tanınıyor. Bir dönem ise, Arjantin’de diktatörlük uygulamaları karşısında zaaf göstermesi ile eleştirilmiş.

Benedikt bir gün bazı konularda kendisinden farklı düşünen Bergoglio’yu Vatikan’a davet ediyor ve konuşmalar arasında bir ara istifa etmeyi düşündüğünü açıklıyor. Şaşırıyor Bergoglio. Şaşkınlığı Benedikt’in “Benim günahımı çıkarsana” talebi karşısında daha da büyüyor. Bir papanın, bir kardinalden günah çıkarmayı istemesi… Papanın günah işlediğini düşünmesi ve bunu bir başkasına itiraf etmesi… Üstelik bir başkası denen insan, daha önceki Papa seçiminde rakip isimler arasında…

Bergoglio “Peki” diyor Benedikt’e ve günah çıkarma başlıyor. 8 yıldan beri Katolik dünyasının en zirvesinde bulunan ve teoride günah işlemediği kabul edilen bir papa, bir kardinal önünde son haftadan başlayarak günah olduğunu düşündüğü şeyleri sıralıyor.

Papa’nın günah işlediğine hükmetmesi, Hristiyanlık inancına göre “itiraf” ederek bu günah yükünden kurtulmayı istemesi, günah işlediğini bir başka insanın bilmesine razı olması…. Ve ardından muhtemelen bu kişilikle böyle bir görevin sürdürülemeyeceği kanaatiyle Papalık görevini bırakacağını açıklaması…

Çok ilginç buldum bunu.

Paralellikler kurdum sonra…

Mesela bizde tarikat şeyhleri var, müritlerin genelde arı-duru insanlar olduklarına inandıkları insanlar… İnanılır ki nefis terbiyesinde o kadar ileri gitmişlerdir ki, günah karşısında fiziki varlıkları bile duyarlı hale gelmiştir.

Ama insandırlar sonuçta. Müritlerdeki bu bakış, onların ruh dünyasının birebir karşılığı mıdır yoksa onlar da bir anlarında zaaf hali yaşarlar mı? O hali yaşadıklarında “Artık bu misyonu taşıyamam” gibi bir iç muhasebeye girerler mi? “Günah çıkarma” olmasa bile, birine bir sığınma ihtiyacı duyarlar mı, bir emanetse “Şeyhlik” o emaneti bir başkasına tevdi etmek isterler mi?

Benzeri durumu bir misyon hareketinin liderliği için de düşünmek mümkün. Yola çıktınız, çok ulvi hedefler belirlediniz, sizi lider gören insanlar oldu, ama bir gün geldi, liderliğin bedelleri oluştu ve siz onu taşımakta zorlanmaya başladınız. Ama liderliğin bir de cazibesi var, size kazandırdığı ve belki de ayrıldığınızda derin mahrumiyet yaşayacağınız durum söz konusu, ne yaparsınız? “Gittiği yere kadar gitsin” mi dersiniz, idare-i maslahatçılığa mı sığınırsınız? İnsanların güveni – fedakârlıkları sizi rahatsız etmez mi?

Siyaset alanında benzeri durumlar daha çok yaşanır. Bir “misyon”la siyasete başlamışsınızdır meselâ… Ulvi bir misyondur gerçekte de… Siyaset sizi “güç” ile buluşturmuştur. Sözünüzün tek kelimesi yere düşmemekte, her süzünüz emir telakki edilmektedir. İnsan üstü bir insan haline gelmişsinizdir. Tam da orada yola çıktığınız “misyon” ile mevcut gücün geliştirdiği kişilik farklılaşmasını görür müsünüz? Nesiniz siz, “misyon” için yola çıkan insan mı, bambaşka güçleri kullanan bir Leviathan mı?

“Ben kuru et yiyen bir kadının çocuğuyum.” Bunu diyen, Peygamberliğinin yanında artık devlet başkanlığı statüsünü de üstlenen Hazreti Muhammed (s.e.v.)dir. Mekke Fethi’nde devesinin üstünde şehre girerken mağrur bir komutan gibi başı yukarlarda değil, başı sanki secde halindeymiş gibi devesinin boynuna eğilen de O’dur.

Ülkesindeki bütün güç alanlarını kuşakmış hangi devlet başkanı, bir gün kendi kendisine “Bazı işler doğru gitmiyor ve bundan ben sorumluyum, ben yola çıktığımdan çok farklıyım” der ve kendisini “murakabe”ye açar?

Papa 16. Benedikt “Günahımı çıkar” diye talep ettiğinde kısa süre sonrasının Papası olacak olan Bergoglio şaşırır. Normalde de, böyle durumlar herkesi şaşırtır. Bir şeyh kime açılırsa, bir hareket lideri kimden yardım isterse, bir siyasi lider kimi sırdaş edinirse, o da şaşırır. Kimi kendi geleceğini ona bağlamıştır, yanlış varsa bile onun sürdürülmesine ses çıkarmaz, kimi içindeki imajın yıkılmasından tedirgin olur, kimi kurumun sarsılmasını önlemek için “Kraldan fazla kralcılık” yapar, kirlenmenin üstünü örtmek ister…

Papanın – Kilisenin günahını örtmek, Katolik dünyasında binlerce çocuğun istismarı ile sonuçlanmıştır. Bizde de “Destek – Murakabe dengesi”nin kurulamaması “Dâvâlar”ı da, örgütleri de, iktidarları da tükenişin dibine kadar sürüklenmekten alıkoyamıyor.

Doğru tanıklık insanca yaşamanın da garantileri arasındadır.

https://www.karar.com/yazarlar/ahmet-tasgetiren/papa-gunah-cikarir-mi-1602884