Arslan Bulut


Sami Selçuk’un mektubu: Rejim meşru değildir!

Bu konuda hukukun dediği şudur: Yüksek Seçim Kurulunun mühürsüz oyları geçerli sayan kararı, ne yazık ki, “yetki yağması”yla (salahiyet gaspı) sakat, bu yüzden de hukuk dünyasında hiç ama hiç doğmamıştır.


Eski Yargıtay birinci Başkanı, Eski Bilkent Ü. Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Sami Selçuk, “Meşruiyeti hiç olmamış bir iktidar varsa!” başlıklı son yazım üzerine bir mektup gönderdi. Önemli olduğu için aynen yayınlıyorum...
***
Sayın Arslan Bulut,
Son yazınızda çok önemli bir noktaya değiniyor; yazı içinde bazı noktalarda yanılsanız bile, önemli bir teşhise, özellikle de hukuk açısından çok önemli bir sonuca ulaşıyorsunuz: “2017 referandumu ile ilgili iddia doğru ise, iktidarın meşruiyetini kaybetmesi değil, gayrimeşru doğmuş olması söz konusudur. Zaten, CHP, gayrimeşru iktidar kurulmasına yeterince direnmiş olsaydı, o gayrimeşru iktidar, hiçbir zaman yargı eliyle hukuku çiğnemeye kalkışamayacaktı.”
Ulaştığınız bu sonuç hukuk açısından, bir bakıma yerinde, tutarlı ve doğrudur.
***
Bu konuda hukukun dediği şudur: Yüksek Seçim Kurulunun mühürsüz oyları geçerli sayan kararı, ne yazık ki, “yetki yağması”yla (salahiyet gaspı) sakat, bu yüzden de hukuk dünyasında hiç ama hiç doğmamıştır.
Çünkü mühürlü oylarla seçim yapılmasıyla ilgili yasa maddesi, yürürlükteki Seçim Yasası’nda, yani bir yasa maddesinde geçmektedir.
Yasa maddelerini ise hukuk açısından ya TBMM kaldırır ya da Anayasa Mahkemesi iptal eder. Bir yargılama organı bile olmayan, sadece yargıçlardan oluşan yönetsel bir kurul olan YSK ise, asla iptal edemez, fiilen ortadan kaldıramaz, dolayısıyla herhangi bir yasa maddesini asla geçersiz sayamaz.
Sayarsa, bu işlem hukuk dünyasında doğmaz. Doğamadığı için de böyle bir karar, yalnız yargıçlarca değil, hiç kimse tarafından asla kale alınmaz.
Sözgelimi, kaymakamın verdiği bir boşanma kararı, hukuk dünyasında doğmadığı için, bunu, yani amirinin verdiği bu kararı, nüfus memuru asla kayıtlara işlemez, işleyemez.
İşte 2017 referandumunda işlenen hukuksuzluk budur. Çünkü yetkisini aşan YSK, oylarla ilgili maddeyi fiilen yürürlükten kaldırarak seçim sonuçlarını duyurmuştur.
Hem de resmen! Bu bir hukuk skandalıdır.
İşte bu işlemin hukuktaki adı, “yetki yağması/gaspı”dır. Hukukta geçen yaptırımların en ağırıdır bu.
Bu yüzden sıradan ve başka işlemlere gerek duyulan bir “geçersizlik” yaptırımı değil, “yokluk”tur. (keenlemyekün, olmamış/yaşanmamış, inexistence, inesistenza).
Dolayısıyla günümüzde yaşanan rejim, hukuk açısından asla meşru değildir.
***
Tarihçi Ferrari’nin bu konudaki ünlü teşhisi şudur:
“Meşruluk, sitenin / devletin / toplumun görünmeyen barış meleğidir.”
Attığımız her adımda toplumsal barışı sağlamak için bu teşhise uymak zorundayız.
İşte ülkemizde bitmeyen tartışmanın nedeni budur. Çünkü meşruluk, yani barış meleği ülkemizde kovulmuş; Savaş Tanrısı da iç barışın sağlanmasına izin vermemektedir.
Bu konuda bir kitap bile yazmışımdır.
Aslında bu kitap, Türkçenin yanı sıra Almanca, Fransızca ve İngilizce dillerine çevrilerek Sayın Kılıçdaroğlu’nun yazdığı bir önsözle birlikte CHP tarafından o yıl bastırılmış; ancak ne yazık ki dağıtıma bile konmamıştır.
Bunun üzerine ben, bu kitabı ayrıca yayımlamış bulunmaktayım: “Hukuk Dünyasında Doğmayan Halk Oylaması, Ankara, İmge Kitabevi yayınları, 2018.”
***
Kısaca, şu anda yaşanan durum, dolayısıyla ülkemizin yaşadığı bunalımın teşhisi şudur:
Türkiye Cumhuriyeti hukuk içinde bir rejimle yönetilmemektedir.
Bu ise, elbette hepimizin sorunudur; ne iktidar partisinin ne de muhalefetin sorunudur.
Özetle kızmadan, öfkelenmeden soğukkanlılıkta hukukun içinde kalarak çözmemiz gereken salt bir hukuk sorunudur bu.
Ne yazık ki, ne iktidar ne de muhalefet bunu ayırımındadır.
Türkiye’miz, hukuk dışılıklar içinde bocalayan, siyasetçilerce gerektiğinde arada sırada anımsanan hukukla yönetilen bir ülkedir.
Esenlikler.

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/sami-selcukun-mektubu-rejim-mesru-degildir-953250h.htm