Ahmet Taşgetiren


Sürece “Öcalan kilidi” mi?

Ne anlıyoruz bu cümlelerden? Sanki barış sürecinde kırılma noktası gibi bir yaklaşım değil mi? Şu ana kadar ilerlemedi barış süreci, geldi kilit noktaya dayandı, Öcalan ile görüşülürse ilerleyecek, görüşülmezse inkıtaa uğrayacak…


Bağışlasınlar beni, Bahçeli’yi çok idealize edemiyorum.

“Tekeden nasıl süt çıkmazsa Erdoğan’dan da cumhurbaşkanı olmaz” diyen oydu. Herhalde bunları inanarak söylüyor, Erdoğan’ı kategorik olarak dışlıyordu. Bir bildiği olmalıydı.

Sonra Erdoğan Cumhurbaşkanlığında normalde sembolik olan yetkileri “icranın başı” gibi kullanmaya başladığında “Fiili olanı hukuki hale getirelim” diyerek “Cumhur İttifakı”na giden bugünün “keskin muktedirlik” yolunu açan da o oldu. Herhalde burada da bir bildiği vardır.

Erzurum’da Öcalan’ın idam edilmesi için “Al as” diyerek kitlenin üzerine yağlı urgan atan oydu. Bir bildiği olmalıydı. Bugün “Üç kişi alır, Öcalan’la görüşmeye giderim” diyen de o. Mutlaka bir bildiği olmalı.
İlginçtir her durumda MHP grubu onu ayakta alkışlıyor. Sorgusuz sualsiz.

Öcalan’ı getirip DEM grubunda konuşturma ya da İmralı’ya gidip Öcalan ile görüşme…

Her iki eylemin mimarlığını Bahçeli yapıyor.

Keskin noktalarda seyrediyor. Grup konuşmalarındaki üslûbu, vurguları analiz edilmeye değer.

MHP grubunun Bahçeli’ye bağlılığı da analiz edilmeye değer.

Ama bu yazı bir Bahçeli analizi değil.

Bu yazı, süreçte “Öcalan kilitlenmesi”ni değerlendirme amacını taşıyor.

Ne dersiniz, sizler de süreçte bir “Öcalan kilitlenmesi” yaşandığını düşünüyor musunuz?

Bugün Cuma ve MHP Genel Başkan Yardımcısı ve komisyon üyesi Feti Yıldız “İmralı’ya gidilecek” dedi, ona göre “Komisyon bugün bu kararı alacak.”

Bahçeli de “Ben giderim” dedi ya, anlaşıldığı kadarıyla Öcalan ile görüşme süreçte “kilit” bir role dönüşmüş durumda.

Yoksa herkes biliyor Öcalan’ın hangi konuda ne düşündüğünü. DEM’in İmralı heyetleri Cumhurbaşkanı dahil her yere taşıdılar bunları, ayrıca bugüne kadar “devlet birimleri” de Öcalan’ın tüm röntgenini çıkarmamış olamazlar.

Zaten süreç, bunlar bilinmeden başlamış olamaz. Böyle bir işte “Göç yolda düzülür” mantığı işler mi?
Ama süreç getirildi, “Öcalan’la görüşme” noktasına odaklandı.

Dün DEM eş başkanı Tülay Hatimoğulları’nın t24’teki “Barış yolunda birlikte yürümeye çağrı” başlıklı makalesini okudum. Önce şunu yazmış:

“Cuma günü Meclis Komisyonu İmralı’ya gidiş kararını oylayacak. Bu karar, sadece bir prosedür veya gündelik siyasi manevra değil; 27 Şubat’ta aralanan barışın kapısının eşiğinden geçme şansıdır. Bu karar, barışın kapısını aralama gücü, cesareti ve iradesidir.”

Sonra “İmralı’ya gitmek neden önemli?” diye sormuş, ardından da “Bu soruyu soranlara en net yanıtı vermeliyiz. Çünkü kırk yılı aşkın çatışmayı sona erdirme fırsatı önümüzde duruyor” demiş.

Şunlar da Hatimoğulları’ndan:

“Bu ziyaret, “artık bu savaş bitsin” diyen milyonların ortak vicdanının sesini taşıyor. Komisyon üyeleri yapılacak oylamada yalnız kendilerini değil, bu topraklarda barış özlemi çeken herkesin umudunu temsil edecek. Her bir komisyon üyesi arkadaşımızın klasik ideolojik etkilere kapılmadan, basit oy hesaplarına düşmeden, onlarca yıldır bu topraklarda çekilen acılara son vermek için oylamaya katılacağına inanıyoruz.”

Ne anlıyoruz bu cümlelerden? Sanki barış sürecinde kırılma noktası gibi bir yaklaşım değil mi? Şu ana kadar ilerlemedi barış süreci, geldi kilit noktaya dayandı, Öcalan ile görüşülürse ilerleyecek, görüşülmezse inkıtaa uğrayacak…

Böyle mi bakıyor DEM’liler sürece?

Bu tavır açık ki, Komisyonu köşeye sıkıştırma niteliği taşıyor. Burada Bahçeli’nin tavrı, DEM’in dayanağı haline gelmiş durumda.

Yani “Öcalan’la da görüşelim, ne var ki bunda, sembolik bir şey” denmiyor. Hatta “Görüşülmese de bir şey değişmez, barış her şeyden önemli, süreci devam ettirmeliyiz” denmiyor. Hatta “Öcalan da bunda ısrar etmez, o nasıl olsa İmralı’dan çıkmayı bile talep etmedi, şimdi süreci sarsacak böyle bir görüşmede mi ısrar edecek?” denmiyor.

Öcalan’la görüşme talebinin “sembolik”ten öte bir anlamı olmalı bunda ısrar edenler açısından… Nedir o? Öcalan’lı bir yeni dönem kurgusu mu? Öcalan fiilen Kürt siyasetinin başına mı geçecek? Bir “Aksakal rolü” mü üstlenecek? Sürecin içinden bir “Öcalan liderliği” mi üretilmiş olacak?

Bahçeli ne kadarını görüyor bu gelecekteki oluşumların?

Erdoğan cenahı nelerde tereddüt sahibi?

Başından beri devrede olan devlet birimleri nasıl bir okuma yapıyor “Öcalan’ın ve Kürt siyasetinin geleceği” adına?

Süreç, bir yandan da “Kürt siyaseti”nin geleceğini belirliyor. Belli ki tüm Kürt iradesi, DEM’de ve Öcalan çizgisinde odaklaşmıyor. Bu süreçte Öcalan’a sağlanan her prim, bir gelecek kurgusu oluşturuyor.

Selahattin Demirtaş’ı cezaevinde ziyaret eden Bülent Arınç, “Demirtaş’ın siyaseti bırakacağını söylediğini” açıkladı. Demirtaş’ı devre dışı bırakan, Öcalan’a kredi açan bir “Üst akıl” söz konusu sanki. Bahçeli’nin “Öcalan ile görüşme ısrarı”nın aksine mesela Demirtaş’ın AİHM kararı ile hak edilmiş tahliyesi için canhıraş bir gayret gösterdiğine tanık olunmuyor. İlgi alanına giNiye? Niye Öcalan Demirtaş’tan daha yakın ilgi alanına girmeye layık görülüyor?

Son sözüm: Ben Meclis adına Öcalan’la görüşmenin DEM’i tatmin etmekten ve Öcalan’a kredi açmaktan öte bir anlamı olduğunu, barış sürecine de katkıda bulunacağını düşünmüyorum. Bahçeli üç kişiyi yanına alsın gitsin İmralı’ya… tarihi Bu, “Bahçeli kırılmaları”na eşi bulunmaz bir örnek olur.

https://www.karar.com/yazarlar/ahmet-tasgetiren/surece-ocalan-kilidi-mi-1605943