Suay Karaman, barış süreci denilen projenin, ABD tarafından yıllar önce nasıl yazıldığını açıkladı:
“ABD’nin dış politikasının etkin isimlerinden David Phillips, 2007 Eylül ayında Türkiye’de hükümet tarafından ağırlanmış ve yaptığı görüşmeler sonucunda ‘PKK’nın Silahsızlandırılması, Dağıtılması ve Yeniden Entegre Edilmesi’ başlıklı bir rapor hazırlandı. Raporda sivil anayasa hazırlanması, yargının dönüştürülmesi ve silahlı kuvvetlerin ‘demokratik bir ordu’ gibi işlev görmesi gerektiği ifade edildi.
ABD’nin Atlantik Konseyi isimli kuruluşu için 2009 Haziran ayında David Phillips tarafından “Türkler ve Irak Kürtleri Arasında Güven Tesisi” adında hazırlanan ikinci raporda ise sadece üç başlığa bakmak yeterli:
1-Teröre karşı çıkmanın ötesine geçin: PKK sorununun çözümü, güvenlik önlemlerinin ötesinde adımlar gerektirmektedir. Nihai çözüm Türkiye’nin sürdürülebilir demokratikleşmesinde ve gelişiminde, aynı zamanda PKK liderleri ve birlikleri için af organizasyonu yapmakta yatmaktadır.
2-Tutukluları serbest bırakın: Demokratikleşmeyi geliştirmek için DTP’li tutukluları serbest bırakın.
3-Düşmanla konuşun: Ankara, Öcalan’la konuşmayı reddedebilir fakat DTP etkin birer muhatap olabilir. Erdoğan’ın, DTP’yle görüşmesini ve geniş kapsamlı görüşmeler için bir kanal olarak görmesini sağlayın.
Şimdi de esas proje barış değildir, ulus devletin yıkılmasıdır. Büyük Ortadoğu Projesi’nin gerektirdiği gibi Büyük Kürdistan'ın kurulması, Güneydoğu Anadolu Dicle ve Fırat nehirlerinin Türk milletinin vergileriyle yapılan GAP projesinin Kürdistan’a verilerek bu yapılanma üzerinden İsrail'in toprak, petrol, doğalgaz ve su sahibi yapılması projesidir. Bu projeyi destekleyen açılım meraklıları ile tepki vermeyenler ve sessiz kalanlar da ihanetin birleştirici parçalarındandır.”
***
“Bir jandarma subayı” da şunları yazdı:
“Terör örgütü ve lideri aşağıdaki 4 gruptaki insan topluluğuna asla ve kat’a sempatik gösterilemez;
1-Babasını, eşini, çocuğunu, kardeşini bu vatan uğrunda şehit vermiş, acısı evlerinde hala ilk günkü gibi yaşanan şehit ailelerine; kollarını, bacaklarını, gözlerini kaybetmiş ve gazi olmuş hiç bir vatan evladına ve ailesine terörist başı ve güruhu sempatik gelmez.
2-Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde görev yapmış, önündeki, yanındaki, arkasındaki askerini, silah arkadaşını şehit vermiş, bacağı parçalanmış askerine moral vermeye çalışmış, olayların içinde bizzat yaşamış hiçbir Jandarma, TSK ve Emniyet personeli bu örgüte ve liderine sempatiyle bakmaz.
3-Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşayan ve devletinin bölünmez bütünlüğü için savaşan, ailesinin hayatıyla tehdit edilmesine rağmen devletini seçen ve bu uğurda binlerce şehit ve gazi vermiş olan korucular ve Kürt aşiretleri, bu örgüt ve liderine asla sempatiyle bakmaz.
4. Olayları kendi akıl süzgecinden geçirmeyi bilen, aklını, beynini, zekâsını kullanan, gösterilen resmin arkasındakileri de görebilen, durum muhakemesi yapmak için hacıya, hocaya, abiye, şeyhe, dervişe, bir siyasi parti liderine ihtiyaç duymayan, Atatürk milliyetçiliğini benimsemiş ve özümsemiş, Atatürk olmasaydı ülkenin İran, Afganistan ve Suriye’den farklı olmayacağını görebilen, analitik düşünebilen hiç bir vatan evladı, bu örgütü ve liderini sempatik görmez.”
***
Hasan Çakıroğlu ise şöyle uyardı:
“Yazınızda geçen, rahmetli Deniz Baykal’ın kullandığı ‘Ortadoğulaştırmak’ gerçekten de üzerinde durulması gereken çok önemli bir kavramdır.
Yapılmak istenen bir Türk-Kürt federasyonu ile tüm Kürtleri bir çatı altında birleştirip, Hatay ve Mersin’i de bu yapıya katarak büyük Kürdistan’ı kurmaktır.
Ancak bununla da yetinmeyecek emperyalist güçler Boğazları da kontrol altına almak için Trakya ve İstanbul’ da ‘Ekumenopolis’ adı altında emperyalizm kontrolünde bir din devleti kurulacak ve Türkler Anadolu’da önemsiz ve ufalanmış bir etnik kimliğe indirgenecektir.
Bugün bebek katiline ‘beyefendi’ demeyi normalleştirirsek, gerisi çorap söküğü gibi gelecektir. Durum vahimdir ve bu süreç hızlı bir şekilde sonlandırılmalı ve Türkiye Cumhuriyeti bir an önce kurucu ayarların geri döndürülmelidir.”
***
Zafer Partisi sözcüsü Azmi Karamahmutoğlu’nun açıklamasının son bölümü de şöyle:
“Görünen o ki, bir duvara toslandı. Sahiplerine, Batı’daki emperyalistlere hitabımızdır. Kuklacıya söyleyin, 1 Mart tezkeresinde yaşandığı gibi, kuklanın iplere direnç gösterdiği, senkronize olmadığı anlar da vardır. İşte bu an, o anlardan biridir.
Bu ikinci çözüm, ihanet süreciyle birlikte derin millet duvarına tosladınız ve bunun altında bir enkaz halinde kalacaksınız.”
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/sureci-planlayan-david-phillips-877500h.htm