Sınırlarımızdan girdiği andan itibaren her konu Türkiye’deki kutuplaşmanın karadeliğine düşmekten kaçamaz.
Suriye’nin Arap Alevi nüfusunun yaşadığı Lazkiye ve Tartus’ta 6-8 Mart tarihleri arasında yaşananlar da öyle oldu.
Böyle kutuplaşmış ortamlarda gerçek öksüzdür.
Hikayeleri çarpıtmak, abartmak, saklamak ise ayıp olarak görülmez. Tam tersine doğruya sadakat davaya sadakatsizlik olarak görülür.
Ama bu kez sadece Suriye için değil, Türkiye için de tehlikeli sonuçları olabilecek bir mesele var karşımızda.
6-7 Eylül pogromunun arkasında Kıbrıs’taki Türklerin yaşadıklarına yönelik tepkiler vardı. 50’lerin sonunda Kerkük’te yaşananlar Türk-Kürt gerilimini artırmıştı. 2014’de Kobani’de olan biten Türkiye’de 50 kişinin ölümüne neden olmuştu. Esad rejimi, Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesine karşı Reyhanlı’da katliam yapmıştı.
Dış Türkler, dış Müslümanlar, dış Kürtler ve son olayda dış Alevilerin başına gelenler bizim iç sorunumuz haline gelir.
Yanı başımızda potansiyel bir bomba olarak duruyordu bu mesele.
Son 10 yılda beş yüz binden fazla insanı öldürmüş, çoğunluğu Sünni olan bir ülkedeki 50 yıllık bir Nusayri aile diktatörlüğü yıkıldı, neredeyse her güne bir katliamın yaşandığı bu 10 yılın rövanş duygusu zaten en baştan büyük bir riskti, üstelik rejimi yıkanlar da mezhebi taassubları yüksek selefi silahlı örgütlerin mensuplarıydı.
Bugüne kadar Şara iktidarının az hasarla, aflarla, katılımcı mesajlarla iyi yönettiği bu potansiyel bomba haftasonu patladı.
Ne yaşandığına en baştan itibaren, itibarlı kaynaklardan bakalım:
Esad’ın devrilmesinden sonra, Şara hükümeti, büyük katliamlara karışmış eski askerler ve şebbiha komutanları dışında Suriye ordusunun askerleri için af ilan etti.
Eski komutanlar, şebbiha milisleri Suriye’de Arap Alevilerin kalesi Lazkiye ve Tartus’un kırsalına kaçtılar.
Zaman zaman burada saklanan büyük katliamlara katılmış eski askerler gözaltına alınmaya çalışıldı, infazlar yaşandı.
2012’de Humus'un Hule kasabasında, 49'u çocuk, 34'ü kadın 109 sivilin katliamının baş saorumlusu olan şebbiha komutanı Şucca Ali’nin Aralık 2024’de Lazkiye’de yakalanıp, işkenceyle öldürüldüğünü gösteren videolar, Türkiye’de Alevi Katliamı hashtagiyle gündem olmuştu.
https://x.com/arzella__/status/1872688365809942768
Suriye uzmanı Fransız araştırmacı Cédric Labrousse, Lazkiye ve Tartus’ta gerilimi artıran faktörleri şöyle sıralıyor :
“Eski Esad’a bağlı askerler, haklarında suçlamalar olmasa da kendilerini dışlanmış olarak görüyor.
Yeni yönetiminin kamuda on binlerce kişinin işine son vermesi Tartus ve Lazkiye'nin kıyı bölgelerinde çoğunluğu Esad rejiminde memur ve asker olan Alevileri etkiledi.
HTŞ'ye Lazkiye’ye bölgenin yerlisi olmasına rağmen fazla muhafazakar ve radikal olan selefi komutan Hasan Soufan'ı vali olarak atadı.
Dağlık alanda saklanarak yaşayan rejimin eski kadroları gerginlik ateşini körükledi.”
Bir de dış faktör var.
22 Aralık 2024’de Esad’ın devrilmesinden sonra ilkkez Tahran’da Cuma namazında konuşan Hamaney, "Suriye'de onurlu bir gücün ortaya çıkacağını öngörüyorum. Suriyeli gençlerin kaybedecek hiçbir şeyi yok; okullar, evler, sokaklar, hayatlar güvensiz. Bu güvensizliği tasarlayanlara karşı kararlı bir şekilde durmaları gerekiyor ve Allah'ın izniyle onları da yenecekler" demişti.
Bu gerilimde 6 Şubat 2025 günü eski Esad askerleri ve şebbihalardan oluşan bir grup silahlı isyancı Sahil Savunma Tugayı’nı kurduklarını resmen ilan etti.
https://x.com/CdricLabrousse/status/1888785317395648576
Grubun lideri, eski Esad rejiminden bir şebbiha (milis) olan ve Aralık 2024’de HTŞ tarafından affedilmesiyle Mukdad Fatiha’ydı. Mukdad Fatiha, eski rejim döneminde sivil katliamlara, gasp, adam kaçırma gibi suçlara karışmış kötü şöhretli bir askerdi.
https://x.com/CdricLabrousse/status/1898396825498890705
Grup, ilk eylemini 7 Şubat 2025'te Lazkiye'nin doğusundaki küçük bir kasaba olan El-Haffa'daki HTŞ kontrol noktasına yaptı.
https://x.com/CdricLabrousse/status/1888786988485980644
Eylemler ve çatışmalar bir aydır yer yer sürüyordu.
6 Mart günü bütün eski Esadçı isyancı milis gruplar Suriye’nin Kurtuluşu için Askeri Konseyi kurduklarını ilan etti. Bu ilan Türkiye’deki Esad yanlısı hesaplar tarafından da duyuruldu.
https://x.com/hasansvri/status/1897715290605339004
Esas büyük saldırı ise 6 Mart Perşembe günü öğleden sonra başladı. Silahlı gruplar, aynı anda Suriye’nin kıyı vilayetlerindeki hükümet güvenlik merkezleri ve kontrol noktalarına saldırdı. Lazkiye ve Tartus vilayetlerindeki geniş banliyö bölgelerini ve otoyolları geçici olarak kontrol altına aldı.
Bu eş zamanlı saldırılarda 130 resmi güvenlik görevlisi ve sivil öldürüldü.
https://x.com/Qidlbi/status/1898388090013511785
https://x.com/Qidlbi/status/1898388152219226194
Bu saldırı Türkiye’de Esad yanlısı gazeteciler tarafından da büyük bir ayaklanma olarak haber yapıldı.
https://x.com/musaozugurlu/status/1897724978167984369
Bu eşzamanlı saldırı haberi ve videolar hızla Suriye’de yayıldı. Şam, Halep ve İdlib’de halk sokaklara çıkıp “Alevi darbe girişimi” denen olayları protesto etti. Ve ülkenin her yerinden resmi silahlı gruplar ve ontrol dışı silahlı gruplar Sahil bölgesine doğru konvoylarla akmaya başladı.
https://x.com/Qidlbi/status/1898388307278491682
Silahlı takviye gruplar 7 Mart günü Lazkiye ve Tartus’a vardılar. Çatışmalar başladı.
https://x.com/Qidlbi/status/1898388450597843424
Güvenlik güçlerinin kayıp sayısı artmaya devam etti.
İşte, sivillere yönelik saldırılar da bu rövanş hissiyle 7 Mart Cuma öğleden sonra başladı.
Bölgeye gelen resmi ve gayri resmi silahlı grupların sivillere yönelik saldırılarında Suriye’nin en prestijli iki insan hakları örgütünden biri olan Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre şu ana kadar 830 sivil, 231 Suriye güvenlik görevlisi ve 250 silahlı isyancı öldürüldü
Suriye İnsan Hakları Ağı’na göre ise 125 sivil, güvenlik güçleri tarafından infaz edildi.
Öldürülen sivillerin çoğunluğu erkeklerden oluşuyor. Katledilenler arasında kadın ve çocuklar da var. Öldürülen sivillerin çoğunluğu Aleviler.
İsyancı milislerin öldürdüğü siviller de var.
https://x.com/CdricLabrousse/status/1898320447571136540
Bölgede yaşayan binlerce insan Tartus’taki Rus Üssü’nün önünde sığınma için toplandı.
Olaylar Cumartesi günü duruldu.
Sahil bölgelerine gidişler kapatıldı. Sivil katliamlarında katılan üç Şam yönetimine yakın grubun üyesi tutuklandı. Ahmed Eş-Şara, sivil katliamları araştırmak üzere bir bağımsız komisyon kurulduğunu açıkladı.
Sivil katliamlara katılan gruplar arasında Suriye Milli Ordusu’na bağlı gruplar da var.
Yine Cédric Labrousse’a göre “Çoğunlukla Orta Asya'dan gelen cihatçıların çoğu yeni iktidara boyun eğmeyi reddetti ve Ahmed el-Şara'yı hain olarak görüyor.
Güçlü bir İslam devleti kurmak için Esad'a karşı savaşan Suriyeli ya da yabancı bu adamlar, SDG ile görüşmeler yürüten, geçiş konseylerine laik kadınları yerleştiren ve Noel için iki resmi tatil veren (eski rejimde sadece bir gün) Ahmed el-Şara ile olan ilişkide kendilerini ‘ihanete ‘uğramış olarak görüyorlar.”
Yani ortada Suriye’deki yeni yönetimin karşı karşıya olduğu en büyük sınav var.
İsrail’in himaye mesajları verdiği silahlı Dürziler meselesi ise bir diğer potansiyel bomba olarak bekliyor.
SDG ile meseleler bu iki mesele içinde daha kolay çözülebilecek gibi duruyor.
Suriye’de olan biten olaylarda Türkiye, Suudi Arabistan, Mısır ve Körfez ülkeleri Şam yönetimine destek verdi.
Şam’a en süpriz destek ise Avrupa Birliği’nden geldi:
“Esad yanlısı unsurların saldırılarını ve sivillere yönelik tüm şiddet olaylarını kınıyoruz. AB, tüm dış aktörleri Suriye'nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne tam saygı göstermeye çağırıyor.”
https://x.com/serbestiyetweb/status/1898636540898660788
AB’nin dış faktörlere işaret ettiği hem isyanı hem katliamları kınadığı, Suriye’deki istikara vurgu yaptığı açıklamasına rağmen ABD Dışişleri ise doğrudan Şam yönetimini “İslamcı teröristler” diye suçlayan, Alevi, Dürzi ve Kürtlerin Hamisi olduklarını söyleyen bir mesaj yayınladı:
“Amerika Birleşik Devletleri, son günlerde Suriye’nin batısında insanları katleden radikal İslamcı teröristleri, yabancı cihatçılar da dahil olmak üzere, kınamaktadır. Amerika Birleşik Devletleri, Suriye’deki dini ve etnik azınlıkların, özellikle Hristiyan, Dürzi, Alevi ve Kürt topluluklarının yanında olduğunu vurgulamakta ve mağdurlar ile ailelerine başsağlığı dileklerini iletmektedir.”
https://x.com/serbestiyetweb/status/1898735273745195153
Benzer sert tepkiler de İsrail’den geldi:
https://x.com/israel/status/1898810611946992088?s=46
Halbuki daha bir ay öncesine kadar Türkiye’de birileri ısrarla Suriye’de Esad’ın devrilmesi ve HTŞ’nin arkasında ABD ve İsrail olduğunu söylüyordu.
Özetle dünyadaki bütün uluslararası medya Suriye’de olan bitene aşağı yukarı bu şekilde haberleştirdi.
Ama 900 km sınırımızın öte tarafında olanlar Türkiye’nin medyası ve sosyal medyasında yarım, eksik, provakatif, mezhepçi haberler ve yorumlarla dönüyor.
Alevi katliamı diyen, Esadçı silahlı gruplardan bahsetmiyor, “Nusayri terörist” diyen sivil Alevilerin öldürülmesini görmezden geliyor.
Şam yönetimi, Ahmet eş-Şara bile sivillere yönelik saldırıları kabul edip sorumlulardan hesap sorulacağı sözünü verirken Türkiye’de köşe yazılarında bu saldırıları haklı bulanlar çıkabiliyor ya da doğrudan katliamları Şara’nın emrettiği yazılıyor.
Son 10 yılda Suriye’de Esad rejiminin büyük katliamları için tek cümle kurmamış olanlar, hatta “Halep teröristlerden temizleniyor”, “Esad’ın sivil öldürdüğüne inanmıyorum” gibi mesajlar atanlar, “Bize ne Suriye’den, içişlerine karışmayalım” diyenler bir anda Suriye’nin komşumuz olduğunu, orada da hayatları değerli insanlar yaşadığını keşfetti.
Suriyelilere suyu bile çok gören Bolu Belediye Başkanı’nın aslında Arap ve Suriyeli düşmanı bir ırkçı değil, sadece İslamofobik olduğu ortaya çıktı.
Son 10 yılda Suriye’de yaşanan katliamlar için ağzını açmamış, hatta bunları inkar etmiş, son ana kadar Esad’la temas peşinde koşmuş, iktidarı Suriye’nin içişlerine karışmakla suçlamış CHP genel başkanı MİT müsteşarını aradı, CHP yöneticilerinden “Lazkiye’ye gideriz” diyen bile çıktı.
Tabii bu arada bir sürü yalan haber, fotoğraf dolaşıma girdi. Esad’ın yaptığı katliamların görüntüleri, Ukrayna’dan, Filistin’den fotoğraf kareleri, hatta bazen sadece Facebook’tan rastgele seçilmiş resimler katliam fotosu diye dolaştırıldı.
https://x.com/osa963/status/1898488540415042026?s=46
https://x.com/d79797979797/status/1898482981309669869?s=46
Bazı insanlar çıkıp ölmediklerini açıkladılar.
https://x.com/omar_alharir/status/1898526049547506083?s=46
https://x.com/VeSyria/status/1898464556042842501
Aylardır olmayan katliamı varmış gibi göstermeye çalışanlar da bu kez gerçekten katliam olduğunda yalancı çoban durumuna düştü.
Onlardan biri erkek sivillerin infazıyla ilgili onlarca görüntü varken, sırf ajitasyonun dozunu artırmak için Ukrayna’daki savaşta 3 yıl önce yaşanmış bir aile katliamın fotoğrafını Suriye’deymiş gibi paylaşırken bile çok iddialıydı.
https://x.com/hilalnesin/status/1898335493789491533
Bütün bu olaylar sadece Suriye’nin değil, Türkiye’nin de ne kadar kırılgan, kutuplaşma yüzünden kışkırtılmaya açık olduğunu da gösterdi.
Avrupalılar bile Suriye’deki Şam yönetimi başarısız olursa, milyonlarca göçmen Avrupa’ya akacak endişesiyle Suriye’deki istikrarı savunurken, Suriye’nin 10 yıldır çilesini çeken Türkiye’de sırf ideolojik nedenlerle Şam’daki yönetimin başarısız olmasını arzulayanlar, sadece haklı çıkmakla ilgilenenler acaba milyonlarca insan daha sınırlarımıza doğru yürüdüğünde ne diyecekler?
“Bunlar bizden alalım mı” mı?
Pusuda bekleyen İsrail, azınlıkları korumak için Suriye’yi işgale kalkıştığında peki ne diyecekler?
Üstelik şimdi Türkiye’deki çözüm sürecinin, PKK’nın silah bırakmasının kaderi de doğrudan Suriye’de olanlara ve Suriye’deki istikrara bağlı.
İnsanın sadece aklının değil, ahlakını da iğdiş eden bu tutarsızlıklar bir tarafa Türkiye’nin Suriye’ye gerilim, kutuplaşma değil sağduyu ihraç etmesi gerekiyor.
Suriye’den Türkiye’ye ithal edilecek yeni gerilimlere ise hiç ihtiyacımız yok.
https://www.karar.com/yazarlar/yildiray-ogur/suriyede-ne-oldu-ne-olmadi-ne-olabilir-1603124