Suriye’deki anlaşmanın nasıl şekillendiğini, “ABD'nin Suriye projesi Öcalan'dan!” başlıklı ve 7 Eylül 2018 tarihli yazımdan alıntı yaparak hatırlatmak istiyorum:
ABD derin devletinin unsurlarından biri olan “Uluslararası Kriz Grubu”, 5 Eylül 2018 tarihinde, “Suriye'nin Kuzey Doğusunu Stabilize Etme Anlaşması” başlıklı bir rapor yayınladı.
Raporda özetle şöyle deniliyordu:
“Başkan Donald Trump, 2018'in Mart ayında, ABD'nin Kuzeydoğu Suriye'den çekilmesi kararı aldığını açıkladı. Kuzeydoğu Suriye, iç savaş sırasında güvende ama ABD'nin askerini çekmesi durumunda, rakip güçlere yol açılmış olur. Bunlar arasında Türkiye ve Beşar Esad rejimi de var. Bunun yerine, Washington ve Moskova, Suriye ve bölgedeki müttefiklerini, Suriye'nin ademi merkeziyet içinde yönetilmesine dair bir anlaşmaya varmasına yardım etmeli. YPG'ye bu müzakereler için gereken zaman ve imkânlar sağlanmalı. Üstelik YPG ve Şam bir anlaşmaya varmış olsalar bile Türkiye, hızlı bir ABD çekilmesinden sonra Kuzeydoğu Suriye'yi kapmak için hızlı bir askeri müdahaleye başvurabilir.
YPG/PYD'nin siyasi hedefleri, Abdullah Öcalan'ın Türkiye'de hapsedilmesi sırasında geliştirdiği bir kavram olan 'demokratik konfederalizm' kavramı etrafında şekilleniyor. Demokratik konfederalizm, Türkiye, Irak, İran ve Suriye'nin devlet sınırları içinde Kürtlerin ve diğer dini ve etnik toplulukların haklarını güvence altına alabilecekleri araçları sağladıkları, savunma haklarını ve kapasitesini de içeren yüksek derecede yerel özyönetimin sağlandığı derin bir ademi merkeziyetçilik biçimi olarak anlaşılmaktadır.
YPG/PYD de bunu savunuyor. Şam liderliği, federalizm önerilerini tekrar tekrar reddetti ama özerk yönetimler olabileceğini kabul etti.
Şam ile bir YPG/PYD anlaşması, ABD ve Rusya'nın garantörlüğünde ademi merkeziyete odaklanmalıdır. PYD ise PKK'yı ikna ederek Türkiye'ye yönelik saldırıları durdurmasını isteyebilir. Böylece, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeydoğusuna saldırması riskini azaltabilir.’ ”
***
Abdullah Öcalan’a yapılan “Gelsin Meclis’te konuşsun, PKK’yı feshettiğini açıklasın” çağrısından sonra, Öcalan’ın “PKK kendini feshetsin” çağrısında bulunması, onu Meclis’e çağıran iradenin Öcalan’ı “PKK’nın kurucu önderi” statüsüne yükseltmesi ve kemen ardından Suriye’de SDG denilen PKK’nın ülkeyi yöneten HTŞ ile anlaşması, Uluslararası Kriz Grubu’nun, 5 Eylül 2018 tarihinde, “Suriye'nin Kuzey Doğusunu Stabilize Etme Anlaşması” başlıklı raporunun gereklerinin harfiyen yerine getirilmesi değil midir?
Bu arada, Binali Yıldırım’ın, rapordaki gibi sadece Suriye için değil, Türkiye için de “ademi merkeziyet”ten bahsetmesine de dikkat etmek gerekir!
***
Suriye Devlet Başkanı diye gezen HTŞ terör örgütünün başı Ahmed eş-Şara, terör örgütü PKK/YPG elebaşı “Mazlum Kobani” kod adlı Ferhat Abdi Şahin ile anlaşma imzaladı.
Anlaşmada, tüm Suriyelilerin dini ve geleneksel kökenlerine bakılmaksızın liyakate dayalı olarak devlet kurumlarında temsil edilme ve siyasi süreçlere katılım haklarının garanti altına alınacağı ve Kürt toplumunun Suriye devletinin asli bir parçası olarak tanınacağı, anayasal vatandaşlık hakları ve diğer tüm haklarının devlet güvencesi altında olacağı yer aldı.
Suriye'nin tüm topraklarında ateşkes ilan edileceği ve çatışmalara derhal son verileceği belirtilen anlaşmada, "Kuzeydoğu Suriye'deki sivil ve askeri kurumlar (sınır kapıları, havaalanları, petrol kuyuları ve gaz sahaları dahil) Suriye devlet yönetimine entegre edilecektir" denildi.
***
Biz Uluslararası Kriz Grubu’nın raporu yayınlandığı zaman bu sütunda ifade ettiğimiz gibi “Türkiye’de iktidara da muhalefete de Türk-Arap-Kürt konfederasyonu dayatıldı! Kabul edenler oldu! Yeni açılım süreci budur! ABD ve AB’nin Türkiye’den istediği taviz budur! Şimdi bu proje biraz değiştirildi. Önce Türk kamuoyunu kazanmayı esas aldılar! Bunun için de Türkiye’ye yol verdiler! Türk Milleti, ‘Osmanlı olacağız’ diye pazarlanacak bu zokayı yutarsa, elindeki devleti kaybeder, çünkü asıl proje, Türk devletini bu şekilde yıkmaktır!” görüşündeyiz...
PKK aslında Suriye’de elde ettiği hakları Türkiye’den de talep etmektedir. Daha doğrusu, Suriye’yi, bir konfederasyona dönüştüren Uluslararası Kriz Grubu, yani ABD, Türkiye’ye de ulus devletten vazgeçerek, Türk-Arap-Kürt Konfederasyonu’na dönüşmeyi dayatıyor! Çözüm süreci dedikleri başından beri budur. “Vaat edilmiş topraklar”da, önce ulus devletleri yok etmeleri gerekiyor ki Büyük İsrail’i kurabilsinler! Bunu da itiraf ediyorlar zaten...
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/suriyedeki-anlasmanin-analizi-894743h.htm