Ahmet Taşgetiren


Trump’ın övgüleri-Buruk günler

Haberleri izlerken, Trump’ın zorlaması ile Netanyahu’nun zirveye katılma ihtimaline tepki gösterdiğini ve “O varsa ben uçağımı döndürüyorum” dediğini duyduğumda bunun yeni bir “Ona minute” jesti olduğunu düşünmüş ve mutlu olmuştum.


Trump adına tam bir “One men show” şeklinde geçen Mısır - Şarm el Şeyh günlerinde oraya katılan liderler adına içimi acıtan olaylardan birisi de, zirveye katılan 35 liderin Trump’ın durduğu platforma gelip onunla el sıkışması ve ayrılmasıdır.

Ben Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın böyle bir seremoninin parçası olmasını istemezdim. Ama o da katıldı Trump şımarıklığını besleyen bu seremoniye…

Haberleri izlerken, Trump’ın zorlaması ile Netanyahu’nun zirveye katılma ihtimaline tepki gösterdiğini ve “O varsa ben uçağımı döndürüyorum” dediğini duyduğumda bunun yeni bir “Ona minute” jesti olduğunu düşünmüş ve mutlu olmuştum.

Ama, açık söylüyorum, o Trump şımarıklığına da tavır koymak gerekiyordu ve gerçekten zirveye katılan liderler adına hiç de onurlandırıcı bir olay değildi o.

Eminim, herkesin içinde, Erdoğan’ın içinde de bir burukluk kalmıştır o manzaradan…
Trump’ın övgülerine gelirsek…

Yaşadığımız “Trump’lı günler”de, herhalde en dikkat çekici olgulardan biri de “Trump’ın övgüleri”dir.

Trump, bu geziye İsrail’den, Knesset’ten Netanyahu ve Gazze katliamına katılan komutanları överek başladı.

Sonra geçti Mısır’a… Sisi’yi övdü, Erdoğan’ı övdü, Temim el Sani’yi övdü…

Erdoğan’ı epey bir zamandır övüyor. Bazen “Ne zaman başım sıkışta onu yanımda gördüm” diye övüyor, bazen “Güçlü bir ordusu var” diye, bazen “Suriye’de iyi iş çıkardı” diye…

Ama biliyoruz ki Trump, Erdoğan’ı över.

Bir dünya gücünün liderinin, sizin liderinize karşı övgüsü – yergisi önemlidir. Ona “Dostum” demeyi önemsiyorsanız, onun övgülerini de “dostluk” ekseninde görebilir, önemli bulabilirsiniz.

Ama ülkeler, bu tür jestleri değerlendirirken, söz konusu liderlerin psikolojisini ve beklentilerini de göz önünde bulundururlar.

Eminim, bizim liderlik katmanımız da, bir “Trump değerlendirmesi” yapmışlardır, yapıyorlardır.

Medyada “Trump’ın övgüleri”ne dair bazı değerlendirmeler gördüm. Onları önemsedim. Burada paylaşayım da, “Devlet aklı”na katkı olsun istedim.

Birisi ODA tv’den Gözde Sula’dan. Gözde Sula, Trump’ın “övgüyü bir iletişim aracı olarak değil, bir atama stratejisi olarak kullandığı”ndan yola çıkarak şunları kaydediyor:

“Trump siyasetinde kamuya açık bir iltifat, genellikle perde arkasında bir görevlendirme hazırlığının habercisi……. Trump retoriği, isimleri överken onları sahneye sürmek üzerine kurulu; bu onun klasik “önce parlat, sonra görevlendir” yöntemi.” (ODA tv, 14 ekim 2025)

Bir “övgü” değerlendirmesi de iktidara yakın bir isimden. Yasin Aktay’dan. “Trump’ın övgüsüne mazhar olmak mı olmamak mı?” diye sorduktan sonra şöyle yazıyor:

“Doğrusu psikoloji ilmine müracaat ettiğimizde Trump’ın övgüsüne mazhar olmaya o kadar da büyük bir değer atfedilmemesi gerektiğini hemen anlıyorsunuz. Hatta onun övgüsüne mazhar olma karşısında şöyle bir “selamünkavlen” çekmek gerekebilir, çünkü burada övgüler bir noktadan sonra insanları yönetme biçimine dönüşebiliyor.“Her şeyden önce Narsisist kişi, başkalarını överken aslında kendini övmektedir. Övdüğü kişiyi, kendi ideal benliğinin bir uzantısı olarak görür. “Sen harikasın, çünkü seninle bağlantılıyım.” Bu, “Sen mükemmelsen, ben de öyleyim.” anlamına gelir. Yani övgü, karşıdakine yönelik gerçek bir takdir değil, benlik idealinin yansımasıdır.“Narsisistik ilişkilerde sık görülen bir döngü vardır: Birincisi İdealleştirme aşaması: Karşı taraf aşırı övülür, “benzersiz” ilan edilir. İkincisi, değersizleştirme aşaması: En ufak hayal kırıklığında kişi yerle bir edilir. Dolayısıyla övgü, sağlam bir bağın göstergesi değil, geçici bir manipülasyon aracıdır. Bu yüzden narsisistin övgüleri genellikle abartılı, ani ve bağlam dışı olur.“Bazı narsisistler ise övgüyü, karşısındakini bağımlı hale getirmek (duygusal borç duygusu yaratmak), onay ihtiyacını kendi elinde tutmak, ilerideki eleştirileri meşrulaştırmak için kullanır. Örneğin: “Seni gerçekten çok takdir ediyorum ama son zamanlarda eskisi gibi değilsin…” Bu tür cümleler, önce yücelterek sonra yönlendirme mekanizmasının tipik örnekleridir.” Yasin Aktay bu değerlendirmenin sonunu “Şükür ki, Erdoğan bu övgüye tav olacak biri değil” cümlesi ile tamamlıyor. (15 ekim 2025)

Yine Yeni Şafak’tan bir değerlendirme. Nedret Ersanel’den. Şöyle yazıyor:

“Kahire’nin öznesi Trump’tır ve ama bu yüzden normal gelmesin; herhangi bir ülke liderinin, diğer ülke liderlerini sırayla yanına alarak resim çektirmesi protokolde rastlanan bir durum değil. Şık da değil. Estetik de durmadı. Aile fotoğrafıdır bu işin gereği, eşitler arasıdır, ilişkinin gücünü belirtir, o da çekildi, kafidir…“Şunu da ekleyip bitirelim; Trump’ın üslubu berbat. Övüyor mu dövüyor mu belli değil. Müstehzi ve ağır aşağılamaları var. Ortadoğu’da buna ses çıkarılmıyor olması kötü. Ama kamuoyları görüyor. Pek çok lider bu sınavdan geçemedi. Onların konuşmaları, Trump’ın eziklemelerinden daha fazla iç burktu…” (15 ekim 2025)

Bir burukluk var herkesin içinde. Herkes, Trump’ı İsrail parlamentosundan Mısır’a kadar izliyor ve tamam, Gazze’de katliamın hiç olmazsa “şimdilik” durmuş olmasına “Tamam” diyor, ya sonra?

Sonrasında derin bir “meçhuliyet” var. Kaç Amerikan barışı gördü bu coğrafya… Kandan geçilmedi. Trump’la beraber imza atan liderlerin içi buruk değil mi?

https://www.karar.com/yazarlar/ahmet-tasgetiren/trumpin-ovguleri-buruk-gunler-1605544