Cengiz Holding, bu defa Kazdağları Halilağa Bakır Madeni’nde kesmesine izin verilen ağaçlarla, toplumsal ve doğal hayatımızın içine girdi.
“İzin verilen” diye özellikle vurguluyorum. Holdinge bağlı Truva Bakır Maden, kaç hektarlık bir alanda ağaçları hangi hakla ve nasıl keseceğini, sayfasında zaten açıktan ilan ediyor:
“Çalışma başlangıcında ihtiyaç duyuldukça OGM’den orman izni alınarak, kademeli olarak ağaç kesimi yapılacak ve işin sonunda projesine uygun şekilde rehabilitasyon çalışması yapılarak saha ağaçlandırılacaktır.”
OGM kısaltması, Orman Genel Müdürlüğü demek. Madencilik yapmak için ağaç kesen şirketlere bu izni Orman Genel Müdürlüğü veriyor. OGM, Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı. Onun bu izni vermesi ise Cengiz’in maden ruhsatını Enerji Bakanlığı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nden (MAPEG) almasına dayalı.
Özetle, bizlerin sahnede gördüğü, özel bir şirketin hızarları ve kıyıma engel olmaya çalışan köylüleri darp eden güvenlik güçlerinin ardında, içiçe geçmiş izinlerle, tabiri caizse “kapı gibi” devlet mekanizması var.
Haliyle memleketin, toplumun ortak varlığı olan güzelim bir orman; çıkarıldığında yurtdışına gönderilecek bir maden potansiyeli için katledilirken ortaya çıkan manzaraya biraz daha farklı bakılması zorunlu:
Güvenlik güçlerinin, orman köylüsünü, aktivisti, yurtseveri itip kakarken o işi yapan şirket çıkarlarını korur gibi göründüğü her alanda, gerçekte devlet aygıtı, kendi verdiği izni ve yetkilerini savunuyor! Tabii ki neticede vatandaşın copla fazla püskürtülmesi “koruma” işi şirkete yarıyor o ayrı. O da “işlerini” yürütüyor.
Kazdağları Halilağa Bakır Madeni’nde manzara farklı değil. Cengiz’e bağlı Truva Bakır Maden, resmi kuruluş MAPEG’den aldığı ruhsatı, yine kendi sayfasında şöyle anlatıyor:
Buradaki faaliyet 2 yıl arazi ve hazırlık inşaat dönemi, 15 yıl işletme dönemi ve 2 yıl da kapatma dönemi olmak üzere 19 yıl olarak planlanmış.
Şöyle anlatmak da mümkün: Bugün doğan bebekler, üniversiteyi yarıladıklarında, Cengiz Holding’in Kazdağları’ndaki bakır madenciliği işi de bitecek. ABD’li iş insanlarının deyişiyle “good deal...” İyi iş çıkarılıyor yani, devlet ile Cengiz el ele.
İstihdamın anlamı
Devam edelim… Projenin hazırlık ve inşaat aşamasında 2 bin kişi, işletme aşamasında ise 1000 kişi istihdam edilecekmiş. Vahşi madencilikte yahut emperyal madencilikte (Dr. Ümit Akçay, “ekolojik emperyalizm” başlığıyla kaleme aldığı yazı) kırılma noktalarından biri de bu istihdam meselesidir.
Doğanın katledilmesi, mutlaka tepkiye yol açacağı için, tepkilerin bir bölümünün, yöresel “istihdam” ile soğurulması öngörülür. Şirket sayfalarına bazen yazılan bazen de yazılmayan diğer bir tolere yöntemi ise, ahşi madencilik uygulanacak yerde, kreş, kadınlara yönelik ekonomik faaliyet, okul yaptırma vs. gibi, yoksulluğun ortasındaki vatandaşlardan destek toplanabilecek “sosyal sorumluluk projeleri” dir. Vahşi madenciliğin yapıldığı alanın kalıcı olarak çorak, bitik bir hale sokulacak olmasına dair realite unuttturulur ya da bulandırılır.
Truva Bakır Maden A.Ş, iki hafta önce 24 Ekim’de sermaye arttırımına giderek sermayesini 135 milyon TL’den 2 milyar liraya çıkardı. 135 milyon TL’nin tamamı ödendi. Arttırılan1 milyar 865 milyon TL’nin 1 milyar 531 milyon 487 bin 691 TL’sinin de nakden ödendiği Ticaret Sicil kayıtlarına geçti.
Yeni sermaye tutarının paylara göre dağılımı şöyle ilan edildi:
Mehmet Cengiz 400 milyon TL, Ahmet Cengiz 400 milyon TL, Ekrem Cengiz, 400 milyon TL, Şeref Cengiz 400 milyon TL, Asım Cengiz 200 milyon TL, Kazım Cengiz 200 milyon TL.
Çünkü bu sermaye artırımı, Kazdağları’ndaki maden yatırımın agresif ilerleyeceğinin karinesi olarak kabul edilebilir. Öte yandan Şirket’in Ankara’daki merkezini geçen yıl ağustos ayında Çanakkale’nin Çan ilçesine taşıdığı yine Sicil kayıtlarına yansıdı.
Vergi rekortmeni avukat Gönenç Görkaynak’ın da sosyal medya hesabında vurguladığı gibi Kazdağları bir kez daha tehdit altında.
Hem de ekolojik sömürü için. Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği’nin açıklamasında önemli bir kısmı dikkatinize getirmek isterim. Şirkete verilen işletme izni haritası ile dava konusu revize ÇED raporundaki haritaların karşılaştırıldığı belirtilen açıklamada şu vurgu yer aldı:
“İşletme izni sınırlarının ÇED İzni sınırlarından daha büyük olduğu ve ÇED alanı dışındaki alanların da dahil edildiği, Bayramiç İlçesi, Hacıbekirler ve Muratlar Köyleri 106/1 ve 229/6 nolu parsellerde yer alan 1. derece sit alanının İşletme izni haritası içinde yer aldığı görülmüştür.”
Ayrıca Künk Tepe’deki f. derece sit alanının maden sahası içinde bırakılması nedeniyle Kültür ve Turizm Bakanlığı da uyarılıyor.
İktidarın, şirketlere yol verdiği ve doğanın katledildiği bir çok yatırım projesinde mahkeme kararları genellikle arkadan geldi ve bu nedenle uygulamadı. Dileriz bu defa ÇED olumlu kararının iptali için açılan idari yargıdaki dava, çok geç olmadan sonuçlanır.
https://t24.com.tr/yazarlar/cigdem-toker/truva-bakir-maden-in-sermayesi-2-milyara-cikti,47140