Cumhurbaşkanı’nın bahsettiği “turpun büyüğü” buymuş. Gezi soruşturmasında, olaydan 7 yıl sonra açılan Osman Kavala soruşturmasının sonucunu nasıl Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarından anladıysak… Bu olayda da “turpun büyüğü”nün geleceğini yine kendilerinden öğrendik.
İmamoğlu’nun diploması iptal edildi. Yüzden fazla polisle evi kuşatılarak gözaltına alındı. Aynı soruşturma torbasında İBB ve ilçe belediyelerinden 105 kişi gözaltına alındı.
Torbada neler yok ki?..
İmamoğlu’nun 1990’daki yatay geçişini o zaman İÜ İşletme Fakültesi uygun bularak onaylamış. İmamoğlu dört yıl süreyle fakültede okuyup sınavları vermiş, diplomayı almış. Diploma sahte değil, sahihtir. Aksine iddia eden yok zaten.
Sorun yatay geçişinin usûle uygun mu, usulsüz mü olduğu
AYM NE DİYOR?
AYM’nin emsal kararı var.
Bir üniversitede doktora sınavına girebilmek için, önceden “doktora semineri dersleri”ne devam etmiş olması şart. Fakat bir öğrenci, seminer derslerine girmemiş, buna rağmen nasılsa kabul edilmiş, doktora tezini yazmış, doktor unvanını kazanmış. Derslere girmediğini bir yıl sonra fark eden üniversite, öğrencinin doktora diplomasını iptal etmiş.
Bu doktora geçerli olur mu? Olmaz mı? AYM şöyle diyor:
“Gerek başvurucunun (öğrencinin) gerekse idarenin kusurlu hareket ettiği bu uyuşmazlıkta hatalı işlemden kaynaklanan tüm sorumluluğun başvurucuya yüklenerek -işlemin tesisinin üzerinden bir yıldan fazla zaman geçtikten sonra- diploma iptaline karar verilmesi… idarenin tutarlılığı prensibiyle de çelişmekte ve kamu menfaatleri ile bireysel yarar arasında kurulması gereken dengenin bozulmasına yol açmaktadır. İdarenin de yükümlülüklerini ihmal etmesinden doğan külfetin sadece başvurucuya yüklenmesi sonucu ortaya çıkmış ve bu durum başvurucunun eğitim hakkına yapılan müdahaleyi ölçüsüz kılmıştır. Hak ihlali…” (Karar tarihi 18 Ekim 2023, parg. 49)
Hukukun inceliklerini görüyor musunuz? Siyasetin kaba genellemelerinden ne kadar farklı?
TERÖR SUÇLAMASI
‘Kent uzlaşısı’ hukuken terörle işbirliği midir? İmamoğlu seçimlerde DEM tabanından oy almak için bazı DEM’lilerin Belediye Meclisi adayı gösterilmelerini sağlamış.
Bu adaylar savcılıktan temiz kağıdı almış, adaylıkları da resmen onaylanmıştı!
Hukukta “masumiyet” karinesi niye var? Kamu hukukunun temeli neden “eşit vatandaşlık” kavramıdır?
Fakat öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, HSK’nın on yıldır atamalarıyla oluşmuş Yargıtay, Anayasa Mahkemesi’ni bile “terör örgütlerinin söylemleri ile uyum göstermek”le suçladı, suçlayabildi! Hatta AYM üyeleri hakkında Başsavcılığa suç duyurusunda bulundu! (8 Kasım 2023)
Yerleşik içtihatlar, AİHM ve AYM kararları “bağlayıcı” sayılmayınca ceza hukukunun kavramları böylesine keyfi ve siyasi yorumlanıyor! Savcılık mesnetsiz suçlamaları daha kolay yapabilen bir kurumdur. Kaç iddianamesi beraatle sonuçlanıyor!
Ayrıca savcıların siyaset karşısında hakimler kadar bile bağımsızlığı yoktur. Zaten bu iktidar, soruşturma aşamasında savcı ve hakimlere emir ve talimat vermeyi suç olmaktan çıkarmıştır. (TCK, madde 277)
Adalet Bakanı bunun dünyada bir örneğini gösterebilir mi?
Dahası, Cumhurbaşkanı ile partisinin Meclis grubunun atadığı üyelerden oluşan HSK, hakimlerin bile üzerinde siyasetin elindeki “Demokles’in kılıcı”dır.
SİYASAL YARGI
Yolsuzluk suçlamaları hakkında genel anlamda bile bir şey söylemem. Bazılarında ciddi suç şüpheleri olabilir. Dosyalar açılınca konuşulabilir. Ancak şunu söylemek lazım: Bu iktidar İBB’de Ak Parti döneminde yapılmış olan yolsuzluklara ilişkin dosyaları İçişleri Bakanlığına çekerek üstünü örttü!
Bu iktidar zamanında “Yolsuzluk Algı İndeksi”nde Türkiye 115. sıraya düştü! (30 Ocak 2024)
Tek soruşturma açmadı, Meclis’e verilen yolsuzluk araştırma önergelerini reddetti.
Sorunun temelinde yargının siyasallaştırılması vardır.
“Turpun büyüğü”nün, normal bir hukuki soruşturma değil, muhalefeti “silkelemeye” dönük siyasi bir operasyon olduğu şeklindeki yaygın kanaat de zaten yargının siyasallaştırılmasından ve bağımsızlığına güvenin yerlerde sürünmesinden geliyor.
Hukuk üstün tutan bir iktidar ve bağımsız bir yargı, her yolsuzluk şüphesini soruştururdu, soruşturma işlemleri böyle güven sarsıcı olmazdı.
Ağır bir güvensizlik olduğu için, “turpun büyüğü” soruşturması piyasayı, borsayı, dövizi deprem gibi salladı. Merkez 10 milyar dolar harcadı, biraz tutabilmek için.
Yatırım güvenliği büsbütün hasar aldı, risk primi yükseldi…
Yazık oluyor ülkemize.
https://www.karar.com/yazarlar/taha-akyol/turpun-buyugu-1603261