Sözlerini tutmadılar, hastaya bakamadılar, yanlış tedavi uyguladılar, küçük bir sorunu kontrol altına alamadılar, olay krize dönüştü. İş markaya zarar verir noktasına geldi, uzlaşma toplantısı talep ettiler. En üst düzeyde toplantı düzenlediler. Olayı anladılar. Çözüm noktası için süre istediler.
Çok mu kısa oldu? Peki açalım o zaman.
Yazdığım yazılar, yaptığımız savcılık başvurusu, yazılı ve görsel ulusal basında çıkan haberler, yurtdışında Azerbaycan, Mısır, Katar ve Libya’da yazılarımın yayınlanması İstinye Üniversitesi Liv Hospital Bahçeşehir Hastanesinin en üst yönetim kademesinin dikkatini çekti. (Rahatsız etti demiyorum)
Genel Müdür Fatih bey değil tabiki, Liv ve Medicalpark Hastanelerinin en üst kademesinden bahsediyorum.
Toplatıya en üst düzeyde marka çatısı altında bulunan tüm birimlerin koordinatörleri katıldı. Beni nasıl mı karşıladılar? Şöyle söylemek isterim. Ben ömrümde böyle çok az karşılanmışımdır.
Neden tüm birimlerin koordinatörleri katıldı. Bu tür kriz aşılma toplantılarında taraflar birbirlerine sublimal mesaj verirler. Tüm birimlerin koordinatörlerinin katılmasıyla bana verdikleri mesaj şuydu. KONUNUZU ÖNEMSİYORUZ. MARKA OLARAK SİZİ DİNLEMEK VE SORUNLARI ÇÖZÜM ÖNERİYLE MASAYA YATIRMAK VE HIZLI KARAR ALMAK İÇİN TÜM YÖNETİCİLERİMİZLE sizi karşılıyoruz. mesajınızı aldım.
Bende bu üst düzey toplantıya yalnız katılarak, tek başıma başlattığım haklı mücadelemde dimdik karşınızdayım mesajını verdim.
Her iki tarafta bu toplantı için iyi çalışmıştı. Önce ben kendilerini dinledim. Kurumlarını ve olaylara bakış açılarını anlattılar. Ardından da ben söz aldım ve neden bu tür bir mücadeleye başladığımı anlattım.
Aslına bakarsanız markaya yakın olduğumuz halde “neden bize bu tür bir muamele yapıldığını bende anlamadım” dedim.
Toplantıya katılanların hepsini toplantıya gitmeden önce tanıyordum. Hepsinin adını soyadını birimlerini ve bundan önceki mesleki yaşamlarını tıp dünyasından arkadaşlarıma sorarak öğrendim. Kimin neye tepki verdiğini, kimin sert duruş yapabileceğini ve kimin de sözcü olabileceğini biliyordum.
Ama onlar benim onları bildiğimi toplantı başlarken de toplantıdan sonra da anlamadılar.
Şöyle söyleyeyim hemen solumda oturan kişi Emine İnce hanımdı. Hemen karşımda en solda oturan kişi ise Nuray Çakmak hanımdı. Bu sanırım toplantıya girmeden hazırladığımı onlara da sizlere de ispatlamıştır.
Zaten bu tür stresi yüksek bir görüşmede poker oynar gibi hareket etmeniz gerekir. Karşı tarafa elinizi belli etmemeniz gerekir. Bende onu yaptım. Hiç blöf yapmadım. Masaya da rest demedim.
Benim hayatta hep bu tür sorunlar için yapılabilecek hamleleri artısı ve eksisiyle masaya yatırıp strateji yolu hazırladığımı herkes bilir. Benimle bu tür toplantı yapanlarda bunu görüşme içinde anlarlar.
Ben yalan konuşmam, iftira atmam ve kelimesel ya da şöyle söyleyeyim cümlesel tuzaklara çekilmem. Yani düşmem. Görüşmemiz pazartesi günü olacaktı. Ancak salı gününe ertelendi. Saat 11.00’e bende tamam dedim. Ancak onların bana karşı görüşme öncesi aba altından bir sopa göstermeleri gerektiğini biliyordum. Hukuki bir atak yapmaya çalıştılar. Toplantı başladığında da hukuki atak yaptıklarını bilmediğimi sanıyorlardı. Ancak masaya oturur oturmaz. Dün yapmaya çalıştığınız hukuki girişim artık yok hükmünde dedim. Ve durum şu anda 1-1 dedim. Ve bir daha da biriyle uzlaşma toplantısı düzenleyeceğiniz günden önce başkasına karşı atak yapmayın dedim. Usulde hata olur. Onlarda usulde yapılan hatadan haberdar olmadıklarını belirttiler.
Ancak takdir edersiniz ki bu tür masalarda suçlamalar masada olmayanlara atılır. Bende hukukçularınıza söyleyin dedim. Nazik bir dille. Ancak aba altından da sopa göstermek bu masaya yakışmaz diyerek köyden şehire bugün gelmediğim mesajını verdim. Ve İstinye Üniversitesi Liv Hospital Bahçeşehir Hastanesi Genel Müdürü Fatih bey gibi benim zekamla alay etmeyin dedim.
Evet ben karşı ataklara karşı hem hukuki hem de sorunsal tüm önlemlerimi aldım. Ve bende biliyorum ki karşımda çok büyük bir güç var. Ve tüm üst düzey yöneticileri masada. Hepsi çok zeki, hepsi mesleklerinden Number one ya da iki numara, sektörde takdir gören, transfer teklifierli alan, tırnaklarıyla kazanarak o makamlara gelen kişiler. Yani sadece ben zeki değilim, onlarda zeki. Ben sadece zekamla alay edilmesini sevmiyorum. :)
Onlara karşı dik durabilmek için benimde ana gündem maddesini kaybetmeden konulara sahip çıkmam gerekiyordu.
Toplantıda delilsiz, dedikodulardan uzak anlatmam gereken herseyi anlattım. Ve ispatı kolay konuları masaya yatırdım. Masadaki gerçeklerden uzaklaşmadan Eşim Gökçe’nin tedavisindeki hataları, Başhemşire Emine ve çetesinin yaptıklarını da yine iftiradan ve yalandan uzak anlattım.
Ha şunu da söyledim. Bu dediklerimi ispatlamak istiyorsanız tedbili kıyafet o hastaneye biz masadan ayrılmadan gönderin ve baktırın dedim.
Sonuçta ben kendimden eminim. Sosyal medya üzerinden ve sitemdeki WhatsApp ihbar hattından haber merkezime gelen tüm şikayetleri de detaylıca incelediğimizi, tek tek okuduğumuzu ve şikayette bulunanların ellerinde belge olup olmadığını sprduğumuzu da söyledim.
Onlarda benim anlattıklarımı dikkatle dinlediler. Anlattığım konu başlıklarını not aldılar. Sorular sordular. Bende sordum. Tabi ben onların rahatsızlığını biliyordum. Markalarını yazmam ve bunları yayınlamam.
Bende olsam rahatsız olurdum. Ancak çözüm basit Genel Müdürünüzü, Başhemşirenizi ve bahsettiğim kişileri kurumunuzdan atın bende sizi yazmayayım ve hukuki boyutta da konu onlarla sınırlı kalsın dedim. Sonuçta bu kişiler sizin kurumunuzun yöneticileri ve çalışanları. Ben her zaman davetinize icabet ederim dedim. Ancak sizlerde hastam hakkında yapılan yanlış tedaviyi, bundan sonraki tedavi sürecinin nasıl ilerleyeceğini araştırın dedim.
Arada çok sayıda dostumuz olduğunu da belirttim. Dostça oturduk, dostça kalktık. Beni binanın aşağısında kapıya kadar uğurladılar. Ben misafirperverlikleri için hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Sonuç ne mi? Cumaya kadar bekleyip göreceğiz. Tahminen ne olduğunu soracak olursanız. Bu saydığım isimler işten atılır. Genel müdür Fatih beyin gönderilmesi zamana yayılır. Tedavi hakkında da yapacakları araştırmalar aylarca bitmez. İşi soğutma çabasına girerler. Ben duracak mıyım? Tabiki hayır. Bize bunları yaşatanlar yaşattıklarını yaşayana kadar mücadeleme devam edeceğim. Hem hukuki, hem de kamuoyunu bilgilendirerek.
Cuma akşamı itibarıyla da whatsapp ihbar hattından gelen videoları ve belgeli konuları tek tek yayınlamaya başlayacağım. Bu videolu haberlerin ne olduğunu da Cuma akşamı öğrenirsiniz.
Şimdilik cuma akşamına kadar hoşçakalın.