İki gün önce, başkanlığını Danıştay eski başkanlarından Zerrin Güngör’ün yaptığı Kamu Görevlileri Etik Kurulu ile İçişleri Bakanlığı arasında bir imza töreni oldu.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde yapılan bu imza töreninde Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz da bir konuşma yaptı.
Bu anlaşmaya göre; İçişleri Bakanlığı bünyesinde çalışanların tümü Etik Eğitimi alacak.
Ayrıca Etik Eğitici Yetiştirilmesi konusunda da İçişleri Bakanlığı ve Etik Kurulu iş birliği halinde olacaklar.
Yapılan bu İş Birliği Protokolü İmza Töreninde konuşan Cevdet Yılmaz:
“Kamu hizmetlerinde güven ve liyakat, adalet ve eşitlik, hesap verilebilirlik ve şeffaflık, hukukun üstünlüğü ve demokrasinin güçlendirilmesi için etik davranış kültürünü güçlendirmeye devam edeceğiz." dedi.
Eğer içini doldurabilirsek Cevdet Bey, başka iyi şeyler de söyledi.
Mesela dedi ki:
“Görevleri sırasında kamu gücünü kullanan ve sorumluluk alanlarında devleti temsil eden personelin etik değerlere bağlılığı, devlet ile vatandaşlar arasında güven temelli ilişkiyi pekiştirecektir.
İçişleri Bakanlığının 600 bini aşkın personeliyle en büyük kamu kurumlarından biri olduğunu, bir taraftan kolluk kuvvetleri diğer taraftan mülki idare amirleri vatandaşla daima temas halindedir.”
Bilindiği gibi ‘etik’, etimolojik köken olarak Yunanca “ethos” sözcüğünden gelmektedir.
Anlamı da; “Çeşitli meslek kolları arasında tarafların uyması veya kaçınması gereken davranışlar bütünü.”
İsterseniz biz buna tam olarak “İnsanların ve kurumların uyması veya sakınması gereken Ahlak Kurallarının tümü” diyebiliriz.
Türkiye’de devletin 2004 yılında kurduğu ve başkan dahil 11 üyeden oluşan bir Etik Kurulu olduğu gibi, hemen bütün üniversitelerin ve birçok başka kurumların da Etik Kurulları vardır.
Hayır hayır, aklınıza gelen şu soruyu sormayacağım: “ Ee pekâlâ son yıllarda Türkiye’de en çok şikâyet edilen konuların başında ‘ahlak’ konusu geliyor, madem bu kadar etik kurul var da bunca ahlaksızlık, nereden kaynaklanıyor. Eskiden hiç etik kurulu yoktu, ama ahlaksızlıktan bunca şikâyetimiz de yoktu?
Dedim ya, bu soruyu sormayacağım.
Cevdet Bey imza töreninde konuşunca, konu da “etik” olunca benim aklıma başka şeyler geldi.
Mesela vefat etti, toprağı bol olsun ünlü fizikçi Stephen Hawking ölümünden önce Portekiz’de yaptığı bir konuşmasında, şöyle demişti:
“Yapay zekanın hızlı gelişimi sıkı ve etik olarak kontrol edilmedikçe felaket olabilir.
Eğer insanlık galaksi içindeki tek akıllı yaşam formuysa hayatta kalmayı güvence altına almalıyız.”
Bu konularla içli dışlı olan bazı kişiler daha da ileri giderek Yapay Zekanın nükleer silahlardan da tehlikeli olduğunu söylüyorlar.
Yine birkaç ay önce, teknoloji ile yakın ilgisini bildiğimiz eski adı Twitter olan X’in ve Tesla’nın sahibi Elon Musk yanına, Apple’ın kurucularından Steve Wosniak ile İnsancıl Teknoloji yöneticisi Tristan Harris’i de alarak bin 100 kişi ile birlikte bir “açık mektup” yayımladılar.
Bu mektupta özet olarak Elon Musk ve teknolojinin diğer devleri Yapay Zeka ve onun marifetiyle yapılan tüm çalışmaların durdurulmasını, en azından bir süreliğine ertelenmesini istediler.
Bu isteğe uyanlar oldu mu, bilemiyoruz ama insanlarla robotların konuşması programı yani, bir Yapay Zeka ürünü olan ChatGPT tüm dünyada son hızla yayılıyor.
İnsanın yerini alarak her türlü yalanı, dezenformasyonu internette dolaşıma sokabiliyor.
En önemlisi insanlar arasında oluşmuş güven ortamını tamamen yok edebiliyor.
Bu sebeple; ticari ahlak, tüm kişisel bilgi ve tıbbi veriler güvencede olamayacak.
Diyelim siz bir hikâye anlatmak istiyorsunuz, ilk birkaç kelimeyi verip çekiliyorsunuz, tüm hikâyeyi o yazıyor.
Davranışlarında, yapıp ettiklerinde; doğru, yanlış, günah, sevap, helal, haram, ahlaklı, ahlaksız, yasal, yasadışı ve benzeri hiçbir kurala tabii değil, istediğini yapabiliyor.
Görüntü üzerinde sahtekarlık yapabilen yapay zekâ teknolojisi, aynı şekilde ses ve benzeri dosyalar üzerinde de manipülasyon yapabilmektedir.
Diğer taraftan çığ gibi insanlığın üzerine gelen bu teknolojinin benzeri görülmemiş bir işsizliğe sebep olacağı da öngörülüyor.
2019’da yapılan bir araştırmada, “Perakende satış ve pazar analizinden, üretim ve depo işçiliğine kadar” birçok görevin en az yüzde 70’inin çok geçmeden yapay zeka tarafından yapılacağı sonucuna varılmıştı.
Yani yapay zekâ robotları daha akıllı ve daha hünerli hale geldikçe aynı görevler daha az insan gerektirecek.
Demem o ki: insan tarafından üretildiği halde insanın kontrolünden çıkan, ortalığı kasıp kavuran bir heyula ile karşı karşıyayız.
İnsan soyu varoluşsal bir tehdit ve korku kaynağı ile karşı karşıya.
Cevdet Yılmaz Bey’in sözünü ettiği etik değerler elbette son derece önemli. Fakat gelişen teknoloji ile birlikte hızla yayılan yapay zeka, sosyal medya marifetiyle ortalığı kapladığında son yaptığımız ama gecikerek yaptığımız dezenformasyonla ilgili yasal düzenlemeler yeterli olacak mı, düşünmek lazım..!
Bana kalırsa yeterli olmayacak, hatta bir adım daha ileri atarak şunu söyleyeyim: Stanford Üniversitesi’nde olduğu gibi Heartificial Intelligence yani “İnsan Merkezli Yapay Zeka Enstitüleri” kurmak ve bu meseleyi ciddiye almak lazım, aksi halde işin içinden çıkmak zor olacak.
Elon Musk’ın dediği gibi; “Potansiyel risklere nasıl hazırlanacağımızı ve bunlardan nasıl kaçınacağımızı öğrenemezsek, yapay zekâ uygarlığımızın tarihindeki en kötü olay olabilir.”
https://www.haber7.com/yazarlar/ferman-karacam/3430607-yapay-zeka-etik-kurullar-ve-otesi