Işıner Güngör

Yeni Zelanda Siyasetine Bir Bakış

Jacinda Ardern göreve gelmesiyle çocuk yoksulluğu ve konut sıkıntısını bitirmeyi önemli hedefleri arasına almıştı.


Işıner Güngör


Yeni Zelanda Siyasetine Bir Bakış

Jacinda Ardern göreve gelmesiyle çocuk yoksulluğu ve konut sıkıntısını bitirmeyi önemli hedefleri arasına almıştı.


Yurt dışında üniversitede bulunduğum dönemde Yeni Zelanda’yı detaylı tanıma fırsatı bulmuştum. Pazarlama dersinde ülkenin rüzgâr türbini firmasının dünyada bulunduğu ülkelerdeki faaliyetlerinin nasıl geliştirilmesi üzerine proje ödevi verilmişti. Ben ve proje arkadaşımın şansına Yeni Zelanda bize verilmişti. İskandinavyalı şirketin Yeni Zelanda’daki faaliyetlerini anlatmıştık.

Bizlere uzak coğrafyalardaki ülkeler ve yerler hakkında ister istemez bilgimiz sınırlı kalabilmektedir. Bilginin yoğun olmasında ülkeler arası komşuluk ilişkileri, ticaret ve kültürel yakınlık baskın rol oynamaktadır. 

O tarihlerde Yeni Zelanda ile ilgili ekonomik göstergeleri ve yaşam düzeyini incelediğimde doğal güzelliklerinin yanı sıra Avrupa standartlarında bir ülke olduğu dikkatimi çekmişti. Kişi başına düşen yüksek milli gelir seviyesi ve kaliteli eğitim ülkeyi gelişmiş ülkeler arasında yer almasını sağlamıştır. Bu arada, The Economist dergisinin güncel verisine göre ülkenin kişi başı GSYİH geliri 50.856 dolardır. Gözden kaçırılmaması gereken diğer bir nokta ise Britanya’nın geçmişten gelen etkisinin burada hissedildiğidir.

Pasifik Okyanusunda yer alan ve en yakın komşusu Avusturalya’ya 1600 km uzaklıkta bulunan yaklaşık 5 milyon nüfuslu ada ülkesi olan Yeni Zelanda’da geçen yıl seçimler gerçekleşmiştir. 2017 yılından 2023 yılına kadar ülkeyi yöneten Yeni Zelanda İşçi Partisi (NZLP) iktidarı Yeni Zelanda Ulusal Partisi’ne (NZNP) bırakmıştır. 

İşçi Partisi’nin iktidara geldiği 2017 seçimine baktığımızda siyasi atmosfer şöyleydi. İşçi Partisi uzun yıllardır muhalefetteydi. Partinin Genel Başkanı Andrew Little kendisine desteğin azaldığının farkındaydı. Seçimde anketler İşçi Partisi’ne pek şans vermiyordu. Seçimlere kısa bir süre kala Andrew Little, yardımcısı Jacinda Ardern’e partinin başkanlığını devretmiştir. Halk tarafından bu değişim olumlu karşılanmış ve Ardern 2017 genel seçimde partinin oyunu artırmıştır. Genel Seçimde ikinci parti olan İşçi Partisi lideri Ardern, Yeni Zelanda Birinci Partisi (NZFP) ve Aotearoa Yeşil Parti’nin desteği ile Başbakan seçilmiştir. 37 yaşında başbakanlık koltuğuna oturan genç lider dünyadaki kadınlara ilham olmuştur.

Jacinda Ardern göreve gelmesiyle çocuk yoksulluğu ve konut sıkıntısını bitirmeyi önemli hedefleri arasına almıştı. Ardern hükûmetinin vaatleri arasında çocuk yoksulluğunu yarıya indirmek ve 100 bin yeni konutun inşası vardı. Bu arada, çocuk yoksulluğu ile kastedilen çocukların büyüme ve gelişmeleri sırasında maddi manevi eşit koşulları elde edememeleri, var olan potansiyelleri aynı şekilde kullanamamalarıdır. O dönem ayrıca konut fiyatlarının yüksekliği nedeniyle halkın ev sahibi olması konusunda zorluklar yaşanıyordu. 

Emlak fiyatlarındaki balonun önüne geçmek için ortaya atılan sermaye kazancı vergisi bir türlü uygulanamamış, bunun yanında başka alanlarda da zenginlerin vergilendirilmesi mümkün olamamıştır. Ayrıca, 10 yılda 100 bin konut inşasının başarıya ulaşamaması hususuna da ayrı bir parantez açmak gerekir. Ülke genelindeki sosyal sorunlar devam ederken Ardern’in başbakanlığı döneminde ülke için kriz olarak nitelendirebileceğimiz Christchurch cami saldırısı ve pandemi baş göstermiştir.

Irkçı cami saldırısı 2019 yılında meydana gelmiş ve 51 Müslüman hayatını kaybetmişti. Ülke tarihinde böyle şiddet olaylarının olmaması Yeni Zelanda’da sosyal çalkantı yaratmış ve dünyada da büyük yankı uyandırmıştı. Dönemin Başbakanı Ardern, saldırı sonrası Müslüman topluluğun acısını hafifletecek şekilde verdiği destek ve söylemler dünyada takdir toplamıştı. 

Tüm ülkeleri etkisi altına alan 2020 Koronavirüs salgını sırasında sıkı izolasyon önemlerini hızlı bir şekilde başlatan Yeni Zelanda, virüs kaynaklı ölümlerin en düşük olduğu ülkelerden biri olmuştu. Diğer coğrafyalarda salgının en yoğun hissedildiği dönemde bile burada hayat normale dönmüştü.

Ülkede yaşanan bu önemli iki olağan dışı krize karşı Ardern’in verdiği çaba, yönetim kabiliyeti açısından ona iyi bir referans olmuştu. 2020 seçimleri sonrasında İşçi Partisi iktidarı devam etmişti. 

Koronavirüs sırasında iş dünyasına verilen destekler sermaye gruplarını gelir dağılımında avantajlı hale getirmiştir. Piyasaya enjekte edilen parasal destekler pahalı olan konut fiyatlarını da etkilemiş ve ciddi artışlar oluşturmuştur. Parasal destekler sonucunda ekonomide enflasyonist baskı meydana gelmiştir. Yeni Zelanda İstatistik Ofisi’nin verisine göre uzun yıllardır görülmemiş olan enflasyon oranı 2022 yılında % 7,3’e ulaşmıştır. Ekonomik zorluklar günlük yaşamda vatandaşlar üzerinde kendisini hissettirmiştir.

Halkın nezdinde etkisi azalan Ardern istifa ederek başbakanlık görevini İşçi Partisi’nden Chris Hipkins’e bırakmıştır. Yeni Başbakan Chris Hipkins’in söylemleri halkta tam istenilen desteği yaratamamış, 14 Kasım 2023’de gerçekleşen seçimde İşçi Partisi’nin oy oranı düşmüştür. Ülkenin yeni başbakanı Yeni Zelanda Ulusal Partisi’nden (NZNP) Christopher Luxon olmuştur. Muhafazakâr çizgide bulunan Ulusal Parti, sol politikalar izleyen 6 yıllık İşçi Partisi iktidarına son vermiştir.

Şu anki Başbakan Luxon, yemin töreninde en önemli hedefinin ekonomiyi iyileştirmek olduğunu belirtmiştir. İki yıl içerisinde vergi indirimleri sağlamayı ve kamu hizmetlerindeki bürokrasiyi azaltmayı istediğini de sözlerine eklemiştir. Kısaca Luxon Hükûmeti yeni dönemde yaşam maliyetlerini azaltarak vatandaşların refahını artırmaya yönelik politikaları uygulamaya çalışacaktır. Merkez Bankası yardımıyla enflasyonun düşük tutulması kilit nokta olacaktır. Ayrıca, 10 yıl içerisinde su altyapısının iyileştirilmesi projesinin 185 milyar dolar bedelle hayata geçirilmesi öngörülmektedir.

Küresel perspektiften baktığımız zaman 2023, jeopolitik belirsizliklere sahip, global ekonominin durağan seyirde izlediği bir yıldı. 2023’te var olan belirsizliklerin ve risklerin 2024’de ve sonrasındaki yıllarda da devam edeceğini şimdiden dile getirilmektedir. İşte böyle zorlu bir küresel atmosferde önümüzdeki yıllarda Yeni Zelanda Başbakanı Christopher Luxon’un başta ekonomi ve sosyal alandaki atacağı adımların sonuçlarını görmüş olacağız. 2023’ün son aylarında Başbakan seçilen Luxon’un başarısını tayin etmek için biraz erkendir. Ama daha önce Başbakanlık görevi yapan Jacinda Ardern’den yola çıkarak bazı şeyleri söylemek mümkündür. 

Uluslararası boyutta sevilen ve takdir edilen lider olmak gerçekten övgüyü hak eden bir durumdur. Unutulmaması gereken asıl nokta ise bir ülkedeki oylar vatandaşlar tarafından verilmektedir. Ülkeler arasında denge politikasını kurarken, uluslararası arenada var olmaya çalışırken vatandaşların günlük sorunlarına çözüm bulma konusu aksatılmamalıdır. Verilen taahhütler yerine getirildiği ölçüde liderlerin görev süresi devamlılık gösterir. Bu her ülkede değişmeyen bir gerçektir.