802-508-7352

Çiğdem Toker


Yolsuzluğa sıfır tolerans diyebiliyor musunuz?

Türkiye neredeyse 20 yıl önce Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Özel Hukuk Sözleşmesi ve Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesi ile OECD Uluslararası Ticari İşlemlerde Yabancı Kamu Görevlilerine Verilen Rüşvetin Önlenmesi Sözleşmesi’ne taraf olmuştu.


Türkiye’nin eski Türkiye olmadığı çok doğru. Sadece Yolsuzluk Algı Endeksi’ndeki gelişmeler bile tespiti doğruluyor

ABD Başkanı Donald Trump, bundan tam bir yıl önce (ikinci kez başkan seçilmemişken) New York’taki emlak sektöründe dolandırıcılık suçu işlediği iddiasıyla açılan davada 354,5 milyon dolar ödemeye mahkûm edilmişti.  Trump, çocuklarıyla birlikte sahip oldukları şirketlerin değerlerini fazla göstererek sistemi yanıltmakla ve haksız zenginleşme sağlamakla suçlanmıştı.

Mahkeme kararında ayrıca -para cezasıyla birlikte- Trump’ın New York’ta şirket faaliyeti sürdüremeyeceğine de karar verilmişti.

Trump, bu kararın neredeyse yıldönümü sayılabilecek bir tarihte ve o mahkumiyetine nispet yaparcasına, Başkan sıfatıyla önemli bir kararnameye imza attı. ABD dışındaki ülke hükümetlerine rüşvet vermekle suçlanan Amerikalılar hakkında başlamış ve devam eden soruşturmaların durdurulmasına hükmetti. Gerekçe olarak da Amerikan rekabet gücünü teşvik eden uygulama rehberinin yenilenmesi gösterildi. 1977’den bu yana yürürlükte olan Yurtdışı Yolsuzluk Uygulamaları Kapsamındaki kovuşturmalar duracak.

Trump’ın kural yıkan yönetim anlayışının dünya ticareti kadar uluslararası hukuk alanında da nasıl sonuçlar üreteceği, merakla izleniyor

“Yabancıya rüşvet” sorunlu bir alan

Yabancılara rüşvet meselesi, uluslararası yaptırımlara tabi olmasına karşın, Türkiye için de sorunlu bir alan. Türkiye neredeyse 20 yıl önce Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Özel Hukuk Sözleşmesi ve Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesi ile OECD Uluslararası Ticari İşlemlerde Yabancı Kamu Görevlilerine Verilen Rüşvetin Önlenmesi Sözleşmesi’ne taraf olmuştu. Ancak aradan geçen onca zamana karşın, bu taraf olma halinin gerekleri yerine getirilmiş değil. OECD başta olmak üzere birçok uluslararası kurum, fasılalarla Türkiye’nin yükümlülüklere uymadığını raporlarına geçirdi. Özellikle devlet kontrolündeki kamu sermayeli şirketlere kurumsal yükümlülük getirilmediği, yaptırımların yeterince etkili, caydırıcı olmadığı da eleştiriler arasında yer alıyor.

Son olarak Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün açıkladığı 2024 Yılı Yolsuzluk Algı Endeksi de Türkiye ile ilgili iç açıcı sonuçlar içermiyor. Türkiye, geçen seneyle aynı puan olan 34 puanda kalırken, sıralamada sekiz puan yükselmiş görünüyor. 2023 Yılı Yolsuzluk Algı Endeksi’nde 115. Sırada yer alan Türkiye, son raporda 107. Sıraya çıkmış görünüyor. Bu sonucun ilk bakışta olumlu göründüğü söylenebilirse de bu geleneksel araştırmayı her sene yapıp açıklayan Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün (Transparency International) izahı farklı oldu. 100 tam puanın yolsuzluktan tamamen uzak kamu yönetimlerini temsil ettiği bu endeksi hazırlayan Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün yorumu şu:

Türkiye’nin sekiz basamak yükselişi, diğer ülkelerin puanlarındaki değişimden kaynaklanıyor. Asıl olan sıralama değil, puanın yükselmesiydi. Bu da gerçekleşmedi.

Öte yandan, adı açıkça yazılmasa da Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in göreve gelişinin ardından uygulanan program ve bu doğrultuda Türkiye’nin gri listeden çıkışının puan kaybını önlediği tahmin ediliyor. Ancak, Uluslararası Şeffaflık Örgütü gibi, bağlayıcılığı da bulunan uluslararası kurumların sıklıkla dile getirdiği Yolsuzlukla Mücadele Kurumu’nun bulunmayışı, puan artışını engelleyen en önemli somut gerekçe olarak ortada duruyor. Neticede 12 yıldır 16 puan kaybeden bir ülkeden, yani ülkemizden söz ediyoruz.

Hal böyleyken; dün TÜSİAD’ın Genel Kurulu’nda; yaşanan ağır hukuksuzluklarla birlikte yolsuzlukların da eleştirilmesi, iktidar kanadından ışık hızıyla tepki gördü. TÜSİAD Başkanı Orhan Turan’ın, “Yolsuzluk, dolandırıcılık, karaborsa haberlerinin ardı arkası kesilmiyor. Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, galiba artık şirket kurmaktan daha kolay” sözlerine Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, özetle “Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Hiçbir kurum, kuruluş veya çıkar grubu, milli iradenin üzerinde değildir" diye açıklama yaptı. Bakan Tunç’un sosyal medya hesabından yaptığı açıklama epeyce uzun. İçinde “Türkiye eski Türkiye değildir” cümlesinin de yer aldığı açıklamanın final cümlesine bakılırsa (Hukuk düzenine yönelik her türlü müdahale girişimine karşı, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hukuk çerçevesinde en güçlü şekilde karşılık vereceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın) çok sinirlenildiği anlaşılıyor.

Adalet Bakanı Tunç’un isabetle duyurduğu gibi, Türkiye’nin eski Türkiye olmadığı ise çok doğru. Sadece Yolsuzluk Algı Endeksi’ndeki gelişmeler bile tespiti doğruluyor.