Suriye Cumhurbaşkanı Ahmet el Şara ile, YPG Komutanı Mazlum Abdi (Kobani) 8 maddelik bir anlaşma metnini imzaladılar. Suriye’nin üçte birine ve zengin petrol kaynaklarına hükmeden ve ABD tarafından desteklenen YPG, silah bırakıp Suriye ordusuna “entegre” olmayı kabul etti.
Son derece önemli ve elbette umut verici bir gelişme.
Tabii ki Öcalan’ın da kamuoyunda tepki çekecek şartlar ileri sürmeden “silah bırakma ve fesih” çağrısında bulunması ile başlayan sürecin Suriye ayağıdır bu.
Bu gelişmeler Bahçeli’nin ve Öcalan’ın açıklamalarıyla başlamadı. MİT ve Hariciye’nin bir yıl aldığı ifade edilen çalışmalarıyla bir zemin oluştu.
Bu zeminin sağlam ve netice alıcı olduğuna güvenen Bahçeli, Öcalan için nihayet “terörist başı” yerine “PKK’nın kurucu önderi” dedi.
Öcalan, PKK’yı yarım asır önce ayrılıkçı Pan-Kürt milliyetçiliği ile Üçüncü Dünya Marksizmini bulamaç yaparak ve gaddar bir terörizmi esas olarak kurmuştu. PKK’nın diğer esası “lider kültü”dür. Eğitim kamplarında PKK ve Öcalan flamaları dalgalandırılır.
KCK Sözleşmesinin 11. Maddesi şöyledir:
“KCK kurucusu ve önderi Abdullah Öcalan’dır. Ekolojiye ve cinsiyet özgürlüğüne dayalı demokrasinin felsefik, teorik ve stratejik kuramcısıdır. Her alanda bütün halkı temsil eden önderlik kurumudur... En son karar merciidir.”
Bu, körkütük bir totalitarizmdir. Ama inanmışları için “felsefik, teorik ve stratejik” bir siyasi itikat ve kayıtsız şartsız itaat yaratan bir ideolojidir. İtiraz edenler infaz edildi.
Öcalan’ın “silah bırakma ve fesih” çağrısına Kandil’in verdiği 6 paragraflık olumlu cevapta 7 defa “Önder Apo” denilmektedir!
Suriye’deki PYD’nin programında da “PYD, demokratik medeniyet ve demokratik ulus teorilerinin yaratıcısı Sayın Abdullah Öcalan’ı önder olarak görür” diye yazılıdır.
Şam’da imzalanan anlaşma için Salih Müslim “Önderliğin belirttiği noktaların dışına çıkmış değiliz” diye konuştu.
Öcalan “felsefik, teorik, stratejik” açıdan, elli yıl önceki ortamın kalmadığını, terörün miadının dolduğunu görüyor. 2013’teki çözüm sürecinde de böyle diyordu.
Evvela, kırk yıldır terörle kahramanca mücadele eden asker ve polis terörle sonuç alınamayacağını gösterdi.
Şehitlerin kanı asla boşa akmadı.
Bunun yanında, MİT ve Dışişleri somut planda istihbarat, iletişim, müzakere ve diploması yoluyla “zemin”i sağladı. Sadece Öcalan’ın talimatı değil, Kandil’in aklı kesseydi, 16 Ağustos 2015’te yaptığı gibi “devrimci halk savaşı” ilan ederdi. Hayır edemedi, silah bırakmaya “hayır” diyemediler.
Esat’ın devrilip HTŞ’nin ılımlı mesajlarla iktidara gelmesi, işe ivme kazandırdı.
Diplomasiye bir örnek; önceki ABD Dışişleri Bakanı Blinken, 9 Ocak’taki konuşmasında PYD/YPG konusunda “Meşru kaygıları olan müttefikimiz Türkiye ile yakın çalışıyoruz” demiş, YPG’nin “Suriye ulusal güçlerine entegre edilmesi”ni vurgulamıştı.
Şara-Abdi anlaşmasındaki 8 maddelik metinde de “entegre etmek” anahtar bir kavram.
PYD’nin Washington Temsilciliği Eş Başkanı Besam İsaq “ABD, Mazlum Abdi ve Ahmed Şara arasında arabuluculuk yaptı” diye açıklamada bulundu. (Rudaw, 11 Mart)
Fransa, İngiltere, Almanya da silah bırakılması yönünde açıklamalar yapmıştı. Arap ülkelerinin Suriye’nin toprak bütünlüğü ve Arap karakteri konusundaki hassasiyetleri bellidir. Teröristin önünü göremeyeceği bir çağda yaşıyoruz.
YPG’nin kendini feshedip “birleşik Suriye ordusuna katılması” elbette çok olumlu. Fakat
Şara ile Abdi’nin imzaladığı 8 maddelik anlaşma ile sorun çözülmüş değildir. Taraflar her maddeyi farklı yorumlayacaklar.
İşte, daha 24 saat dolmadan, Salih Müslim “Yönetimine, anayasasına, yaşamına, ekonomisine, her şeyine ortak oluyoruz” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Suriye için “üniter devlet” diyor fakat PYD adına Mazlum Abdi “özerlik” vurgusu yapmaya başladı. Doğal kaynaklardan, sınır kapılarında Suriye bayraklarının “sembolik” olmasından bahsediyorlar! Halbuki anlaşmada özerkliğin kelimesi bile yok. Aksine “Suriye'nin kuzey doğusundaki sivil ve askeri kurumların, sınır kapıları, havaalanları, petrol ve doğalgaz sahaları dahil olmak üzere Suriye devlet yönetimine entegre edilmesi” hükmü var.
Öcalan’ın açıkladığı metinde yer almayan taleplerin/şartların zaman içinde karşımıza çıkacağını da göreceğiz.
Elbette zor bir süreç yaşanacak ama silahlar gerçekten bırakılırsa bu bile herkes için büyük kazançtır.
Sevindirik olmamak, engelleyici olmamak, dikkatle, soğukkanlılıkla takip etmek lazım.
https://www.karar.com/yazarlar/taha-akyol/ypg-silah-birakacak-1603143