Çocuktum ufacıktım
Top oynadım acıktım
Yerde buldum bir erik
Kaptı bir Ala Geyik
Geyik kaçtı ormana
Bindim bir Akdoğan'a
Gözlerim kapalı, kulaklarımda çınlayan çocukluğumun dizeleri, dudaklarımda tebessüm...
7’den 66'ya film şeridi gibi aktı zaman...
Annemin soluk yüzü, çökük avurtları fakat sevgi ışıltılı kocaman kara gözleri...
Sokak kapısından çıkarken salça, zaman zaman yoğurt kaymağı sürülü ekmek bir elimde diğer elimde ise futbol topu...
Başım arkaya dönük gözlerim annemin gözlerine takılı...
Yanında gülen yüzüyle babaannem.
Evde tatlı bir telaş... Yünler çırpılıyor (halaçlanıyor) şilteler ve yorganlar dolduruluyor. Sırınması için yorgancıya gönderilecekler.
Yorganlar saten ya da Atlas örtüyle kaplanacak ve ustalıkla işlenerek sahibine teslim edilecek.
Cibinlik(sineklik) li taht benzeri pirinç karyola üzerinde yerini alacak. Sünnet yatağı hazır...
"Mutluluk bazen küçük anlarda saklıdır" Ebeveynlerin yüzünde bir gülümseme ve huzur hakim haneye...
Çocuklarda endişe... Sünnet kıyafetleri albenili ve asaya sahip olmanın gizli merakı.
Sonra, kirvenin sıkıca kavraması sonucu kısmi felce uğrayan çocuk ve bağırmasın diye ağzına tıkılan bir avuç lokum...
Sünnetçi Kerim ile tanışma, bir turla erkekliğe ilk adım.
"Oldu da bitti maşallah" sonra sarı penisilin tozlu ve vazelinli tedavi...
Anahtar kelime! şükretmeyi bilmektir mutlu olmak daha doğrusu yanlış kesilmediği için...
Tavuklu veya kavurmalı pilav, ev yapımı tatlılar ve şerbet...
Tıpkı bayram ve düğünlerde olduğu gibi.
Yaşam; acısıyla sevinciyle, üzüntü ve mutluluklarıyla, varlık ve yokluklarıyla aktı durdu...
Üzüntüler paylaştıkça azaldı, mutluluklar ise paylaştıkça çoğaldı...
Sahip olduklarımızla yetinmeyi bildiğimiz sürece mutlu olduk.
Mesleklerimizin zorluklarını, çocuklarımızın eğitim hayatlarını anlatmaya gerek yok sanırım. Üç aşağı beş yukarı benzer şeyler...
Ve sonra Türk ve Türkiye'nin tartışıldığı yıllar... Türkiyeli olma sevdalısı milliyetçi liboşlar.
İşte böylesine karmaşada Ziya Gökalp; (Atatürk başta olmak üzere fikirleri benimsenen Türkçülük akımının önde gelen şahsiyeti) Türk milletinin en zor döneminde Türklere moral aşılamaya ve onları harekete geçirmeye çalışan, Türklük bilinci ve Türkçe şiirlerinde Türk vatanını anlatıp sahip çıkılması düşüncesindedir.
Büyük şair;
"Vatan ne Türkiye'dir Türklere ne Türkistan”.
Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir, Turan!" diyerek Turan ülküsünü 6 yüzyıldan itibaren Türklerin (veya Türk ya da Türk halkının) mekân tuttuğu ülke olarak tanımlamıştır. (İran halkı ile Turan halkının kıyasıya savaşlarından bahsedilir tarih sayfalarında. Ayrıca Karahanlılar devri eserlerinde de geçer Turan).
Yukarıda birkaç mısrasını alıntıladığım "Alageyik" şiirinde şair Türk halkının geçmişini anlatır. Biz de geçmişe gidelim şairin dizeleri ile,
Doğan, yolu şaşırdı,
Kaf Dağından aşırdı.
Attı beni bir göle;
Gölden çıktım bir çöle,
Çölde buldum izini,
Koştum, tuttum dizini.
Geyik beni görünce,
Düştü büyük sevince.
Verdi bana bir elma,
Dedi, dinlenme, durma.
Dağdan yürü, kırdan git,
Altın Köşke çabuk yet.
Seni bekler ezeli,
Orda dünya güzeli.
Bin yıllık çile doldu!
Bunu dedi, kayboldu.
Yedim sırlı elmayı,
Gördüm gizli dünyayı.
Gündüz oldu, geceler;
Ak sakallı cüceler,
Korkunç devler hortladı,
Cinler, cirit oynadı.
Kesik başlar yürürdü,
Saçlarını sürürdü.
Bir de baktım, melekler,
Başlarında çiçekler.
Devlere el bağlıyor,
Gizli gizli ağlıyor.
Kılıcımı çıkardım,
Perileri kurtardım.
Kurtardığım periler,
Adım adım geriler,
Kanadını açardı,
Selam verir, kaçardı.
Az, uz gittim, dolaştım,
Altın Köşke ulaştım.
Bir kapısı açıktı,
Öteki kapanıktı.
Kapalıyı açarak,
Açığa vurdum kapak.
At önünde et vardı,
İt, ot yemez ağlardı;
Otu ata yedirdim,
Eti ite yedirdim.
Açtım bir elmas oda;
Dev şahı uykuda
Gördüm, kestim başını,
Dedim, Ey dev nerede?
Nerede Dünya Güzeli?
Dedi, Elinde eli!
Döndüm, baktım. Bir Kırgız
Elbiseli güzel kız.
Durmuş, bakar yanımda,
Şimşek çaktı canımda.
Güldü, dedi, Türk Beyi!
Tanıdın mı geyiği?
Kimse, beni bu devden
Alamazdı. Ancak sen,
Kaya deldin, dağ yardın,
Geldin, beni kurtardın.
Ah o imiş anladım,
Sevincimden ağladım,
Dedim, Turan Meleği!
Türkün yüce dileği!
Yüz milyon Türk bu anda
Seni bekler Turanda.
Haydi, çabuk varalım,
Karanlığı yaralım;
Sönük ocak canlansın,
Yoksul ülke şanlansın
İndik, iti okşadık,
At sırtına atladık.
Geçtik nice dağ, kaya,
Geldik Demirkapıya.
Kapanması, çok yıldı,
Açıl! dedim, açıldı.
Yol verince gizli yurt,
Aldı bizi Bozkurt,
Kaf Dağından geçirdi,
Türk Eline getirdi.
ZİYA GÖKALP