Ahmet Taşgetiren

Tarih: 14.08.2025 14:01

24’üncü yıl - Farklar

Facebook Twitter Linked-in

Hiç kimse (kurucular dahil) kurulduğundan bir yıl sonra yüzde 34.29 oyla ve Meclis’in nerede ise üçte ikilik çoğunluğunu elde ederek (365) iktidara geleceğini ve 23 yıl süreyle iktidarda kalacağını tahayyül etmiş olamaz.

Toplumdaki karşılığı zamanla daha da büyüdü, oy oranının yüzde 49’lara kadar çıktığına tanık olundu. Yani ülkedeki iki kişiden birisinin oyunu aldı.

2015 - 7 Haziran’ında bir sarsıntı yaşadı, oyları yüzde 40’a düştü, ancak 1 Kasım’daki seçimde yeniden yüzde 49’a çıktı.

2015- 7 Haziran’ında kendisine baktı, “Neden?” diye sordu, düşüş nedendi? Masalar kuruldu, muhasebe yapıldı. 7-8 puan birden düşüşün sebebi neydi?

Bugün kutlama törenleri yapılacak. Partiye iltihaklar olacak, aynı zamanda Partinin genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçmiş 24 yıl için de gelecek için de parlak değerlendirmeler yapacak.

Ancak bugün partisinin oyları, farklı kamuoyu yoklamalarına göre (iktidara yakın olanlar dahil) 23 yıl öncesinin üstünde mi altında mı tartışması yapılıyor.

En azından 2024 - 31 Mart’ındaki yerel seçimlerde Birinci parti niteliğini ana muhalefete kaptırdığı kesin.

Meydanlarda da ana muhalefet lideri Özgür Özel’in sesi kitlelerin öfke – isyan çığlığına eşlik ediyor.

Hükümet sistemi değişti. Parlamenter sistem olsaydı ve 31 Mart’ta bir genel seçim yapılmış olsaydı, hükümeti kurma görevi herhalde Özgür Özel’e verilecekti.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi var ve Ak Parti, ancak MHP, BBP, Hüdapar ile ittifak yaparak yüzde 50 artı 1’i yakalamış ve Erdoğan (o da ikinci turda) Cumhurbaşkanı seçilmiş durumda.

Erdoğan dahil tüm parti camiasında “gelecek seçimler kaygısı” çok bariz. Kimi yargı operasyonlarının gelecek seçimler kaygısı ile bağlantılı olduğunu da ülkedeki herkes biliyor.

Ak Parti’nin 24 yılında iki farklı görünüm sergilediği kanaati bizzat Ak Parti içinde de kabul gören bir yaklaşım. 2012 – 2013’e kadar olan süre ve sonrası… İlk dönem kendini topluma ve dünyaya sunan ve “kabul arayan” çizgi, sonrasında özgüven patlaması ile “kendini dayatan” çizgi.

İki çizgi arasında, parti bünyesinde gerçekleşen fark ise, “Ortak akıl” yönetiminden ve “Lider”in “Eşitler arasında birinci” pozisyonundan “Tek belirleyici” hale gelmesinin oluşturduğu farkı anlıyoruz.

Siyaseti okuyanlar, “iktidardaki partilerde üçüncü dönem”in çarpılmalarına, Demokrat Parti, Adalet Partisi ve Anavatan Partisi’ni örnek göstererek işaret ederler.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Ben ekonomistim” dediği ve ekonominin dibe doğru sürüklenmeye başladığı dönemler… Böyle bir iddiaya gerek var mıydı? Bunu bugün Ak Parti’de sorabilen var mı? “Lider her şeyi bilebilir mi?” Bu soru sorulabilir mi Ak Parti’de, 24’üncü yılda?

Niye soralım ki?” itirazını duyar gibi oluyorum.

İşte topluma sorduğunuzda partinin kuruluştaki iki iddialı alanında dibe vuruş algısını gözlemliyorsunuz.

Adalet ve Kalkınma… “Ak Parti” bunun kısaltılmışı… Sorun bakalım insanlara, “Adalete güven”in oranı ne, “Ekonomiden memnuniyet”in oranı ne?

Yargı operasyonlarını “Bakın muhalifler nasıl enterne ediliyor” havasında kıs kıs gülerek izleyen bir topluluk var kuşkusuz. Bir de altta kalanlar… tutuklanıp unutulanlar…

Toplam mevduatın yüzde 80’ini kontrol eden bir eli yağda bir eli balda yüzde 2’lik bir kesim de var elbette… Sonra? Sonrası bozgun… Ekonomi politikasını belirleyenler ve bunun için “Lider”den onay alanlar açısından en kestirme operasyon, milyonları “Daha az harcar” hale getirmek… Asgari ücret düşük olsun, yüksek olursa harcama yapılır, enflasyon yükselir, işçi – memur maaş artışları düşük olsun, yoksa dezenflasyon projesi çöker… Emekli falan… artık onlar dertlerine yansınlar…

Yargıda ne halde olduğumuzu MHP anlatmaya çalışıyor. Yukarıya duyurabilirse…

Ekonomide ne halde olduğumuzu da “Biraz daha sabır” tavsiyesinde bulunanların hal dilinden anlıyoruz.

Acaba 24’üncü yılda “Partimizi kimler neden destekliyor?” sorusunun sorulduğu bir araştırma yapmak düşünüldü mü? Gençler, kadınlar, işçiler, memurlar, çiftçiler? Ve neden?

Bir tespitimi söyleyeyim:

Muhafazakâr kitlelerin bulunduğu bir ortamda ülkede yaşanan olumsuzluklar dile getirildiğinde “savunma cephesi”nin çok sıkıntıda kaldığı ayan - beyan görülüyor, yoo, insanlar savunmak istiyorlar ama işin kendisi çok zor. Geriye keskin bir cevap kalıyor: “Ne yani bunlar gitsin de CHP mi gelsin?

Özgür Özel’in her hafta iki ayrı yerde yaptığı ve oldukça coşkulu geçen mitinglere katılanlar içinde hem “Muhafazakâr” olup hem de “Bu olumsuzlukları yaşayacağımıza kim gelirse gelsin” diyenler var mı bilmiyorum. Bunu söylemek, muhafazakâr muhitlerde hâlâ cesaret meselesi. Muhafazakâr ailelerde evlâtlarla anne – babaların bu gerilimleri yaşadığını biliyorum.

Ak Parti’nin 24 yılının 23’ünü iktidarda geçirdiği sürede, pek çok insana “statü” kazandırdığı bir gerçek. Statülerin insanlara başka şeyler kazandırdığı da bir gerçek. Partinin başlangıçta “Misyon – dâvâ” diye bir kaygısı olduğu doğru. Son zamanlarda statü kazananlar arasında derin ayrışmalar yaşanıyor. Parti iktidarda olmasa statü kazandırılanlardan kim nerede bulunur, belki oraları da biraz düşünmek lazım şu yıldönümü günlerinde, şaşalı törenler arasında… Hele şu parti medyasının elemanları nerede durur düşünmek lâzım.

https://www.karar.com/yazarlar/ahmet-tasgetiren/24uncu-yil-farklar-1604866


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —
G-DT9JLG88B3