CHP lideri Özgür Özel’in bir süredir hedefinde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan var.
Meydanlarda Erdoğan ve Başsavcı Gürlek dışında en sert sözlerle eleştirdiği kişi Hakan Fidan olabilir. Hiçbir bakan, AK Partili siyasetçi onun öfkesini bu kadar çekmedi.
Fidan’a “TikTokçu” diyor, Kurtlar Vadisi gibi poz kesmekle suçluyor. En son şöyle dedi.
“Öyle kameralara kaş göz işareti yaparak, Kurtlar Vadisi temalarıyla TikTok’ta videolar paylaştırarak, kendini “gizemli derin devlet adamı” gibi şekillere sokarak bakanlık yapılmaz. Bunların hiçbirine tık yok, varsa yoksa TikTok”
Fidan, MİT Başkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı kariyeri boyunca kimseden böyle laflar duymamıştır.
Tam olarak nasıl başladığı meçhul.
Özel’in Türkiye’nin Filistin konulu Bogota Bildirisi’ne Türkiye’nin Yunanistan’la kıta sahanlığı meselesini kesen bir BM hükmüne atıf olduğu için şerh koymasını eleştirmesi sonrası Fidan’ın verdiği “mevzuları bilmiyorlar” diye özetlenecek cevap sonrası başlamış görünüyor.
Türkiye standartları için bayağı kibar ve entelektüel bir polemik bu.
Ama Özel’in buna cevabı, tiyatral taklitlerle “Tiktokçu” diye dalga geçmek oldu.
Muhtemelen Fidan’ın karşısında ne diyeceğimi bilemediği türden alaycı taarruzlar başladı.
Sonra Namık Tan’ın Fidan’ın ABD’deki lisans diplomasının denkliğine dönük taarruzları geldi.
Bu TikTokçuluk lafı, Fidan adına açılan bir TikTok hesabından geliyor. Ama o hesabın resmi ya da Fidan tarafından yönlendirildiğine dair elde bir bilgi yok.
Herhalde 16 yıl MİT Başkanlığı yapmış, yeterince gizem biriktirmiş Hakan Fidan’ın görüntülerinin arkasına Kurtlar Vadisi müzikleri koyup kendisini derin devletin adamı gibi göstermeye ya da o Tiktok hesaplarının yaydığı gibi yüz ameliyatı olmuş Abdullah Çatlı olduğu gibi kanzilere dönük PR’a ihtiyacı yoktur.
Fakat bu ani ve sert taarruzun başka bir sebebi olmalı.
En komplovari olan teori; CHP’nin bu taarruzlarıyla AK Parti içindeki Erdoğan sonrası liderlik mücadelesi arasında paralellik kuranlarınki. Son olarak Fidan hakkında bir de biyografi çıktı.
Eğer iktidar söylendiği gibi iç hesaplaşmaları için anamuhalefeti kullanabiliyorsa geçmiş olsun zaten. Bu iktidara havada karada ölüm yok.
Daha ayakları yere basan açıklama ise CHP’nin bu sert ve alaycı taarruzlarla Hakan Fidan’ın halkta karşılık bulan “işi bilen ciddi devlet adamı” karizmasını çizmeye çalışması ve onu siyaset meydanına çekmek istemesi.
Bir nevi onu devletin Tanrılar katından faniler arasındaki siyasi çamur güreşine indirmeye çalışıyor CHP.
Siyaseten bu mantıklı. Çünkü bir süredir Hakan Fidan’ın adı çeşitli anketlerde beklenmedik derecede yukarlarda çıkıyor.
AK Parti içinde en sevilen siyasetçi, en beğenilen bakan, hatta seçenekler arasında adının verilmediği bazı anketlerde Cumhurbaşkanı adaylığı için bile pek çok parti liderini geride bırakmış durumda.
Üstelik Fidan bu puanları, hiç siyaset yapmadan alıyor.
Yani polemiklere girmiyor, kimseye cevap vermiyor hatta Cumhurbaşkanı’na yönelik bir sözlü saldırıya cevap verdiği birkaç mesajı dışında CHP, İmamoğlu, Türkiye’de olan biten hiçbir konuda konuşmuyor. Polemik yaptığı tek parti PYD. Suriye’deki siyasi meselelerle Türkiye’deki siyasi meselelerden daha fazla ilgileniyor.
Dışişleri Bakanlığı’nı bile hala MİT’ten gelen ketumluğuyla sürdürüyor, kendi meseleleri hakkında bile az konuşuyor. Erdoğan’ın açtığı alanda Putin gibi liderlerle görüşecek kadar Türkiye’nin dış politikasına yön veriyor.
Ve bütün bunlara rağmen Türkiye siyasetinde kendinden bir alternatif olarak bahsettiriyor.
İşte Özel de onu bu ayrıcalıklı konumundan, faniler arasına indirmeye, onunla polemik yapmaya çalışıyor.
Çünkü polemikte çok başarılı değil. Hele de Özgür Özel gibi bir sözel performans ustasının karşısında bir şansı yok. O yüzden de her insanı rencide edecek türden alaycı eleştirilere karşı bile sessizliğini koruyor.
Ama Özel’in ve CHP’nin Fidan’a yüklenmeye başlamasının başka bir sebebi daha olabilir.
Anketlere göre hala AK Parti’nin seçmenini tutan en güçlü kası dış politika ve güvenlik meseleleri.
Doğal olarak bu iki alan CHP’nin de en zayıf olduğu yerler.
Sadece AK Partililer değil daha geniş bir seçmen kitlesi iktidarın dış politika, güvenlik ve savunmada muhalefetten iyi olduğunu söylüyor. Bu kaotik dünyada ve savaşlarla çevirili bölgede Türkiye’nin menfaatlerini kim daha iyi korur sorularının cevabı hala CHP değil.
Bu karnedeki yüksek notların sebeplerinden biri de Hakan Fidan’ın profili ve performansı.
MİT’ten gelmesi, devlet kariyeri tabii ki bu beğenilmede önemli bir etken.
CHP ise dış politika dümenine en az 30 yıldır uzak.
Ve dış politikadaki düşük notlarını, Dışişleri Bakanı’nın itibarını sarsmaya çalışarak yükseltmeyi deniyor.
Pek işe yarayacak bir taktiğe benzemiyor.
Çünkü AK Parti’nin dış politikada iyi görünmesinin tek sebebi Fidan değil.
Zamanın ruhu, dış konjonktür, uluslararası dengeler ve bölgesel dengeler Türkiye’nin lehine işliyor.
Fidan, Kalın ve tabii ki Erdoğan bölgede boşalan bu boşlukları iyi dolduruyor, uzun süredir “Eyy”li dış politikalar yerine, dengeci, moderatör pozisyonunda bir dış politikayla, savunma yatırımlarıyla Türkiye’yi zor cephelerde potada tutuyorlar, Suriye’de Esad’ın devrilmesi gibi güç gösterileri, Ukrayna görüşmeleri gibi iki tarafla konuşabilme kabiliyetleri sadece güçlü lider seven Trump’ın takdirini kazanmıyor. Avrupa da Türkiye ile içeride olup bitene takılmadan ilişkiler kuruyor.
Bütün bunların yanında CHP ise devrilmekte olan Esad’la acil temas kurulmasını önererek, Zengizur Koridoru’na Deyrezzor Koridoru diyerek, Suriye’de Türkiye lehine bir politika izleyen ABD Büyükelçisi ile önyargılı polemiklere girerek ya da Türkiye’nin bizzat Karabağ’da yanında savaştığı Azerbaycan ile sınırı 30 yıldır kapalı olan Ermenistan arasındaki barışı niye Türkiye değil de Trump yaptı gibi eleştiriler yaparak hiç de göz doldurmuyor.
Hele mevcut dış politikaya alternatifi; eski dış politikaya dönüş, “monşerler” ve sihirli formül Yurtta Sulh Cihanda Sulh olduğunda, karmaşık, kaotik, güvensiz ama aynı zamanda fırsatlarla dolu bu dünyada Türkiye’nin çıkarlarını nasıl koruyacağı ve artıracağıyla ilgili bir güven vermiyor.
CHP dış politikada hiçbir şey demeyen bir Dışişleri Sözcüsü gibi kalıyor. Zaten dış politikasını eski elçilere emanet ederek bu gereksiz diplomatik ketumluk ve risksizliği bir politika olarak benimsemiş gözüküyor.
Halbuki CHP’nin Türkiye’yi bu değişen güç dengelerinde nasıl büyük ve güçlü bir ülke yapacağını halka sadece anlatması değil bizzat göstermesi de gerekir.
Tam bu noktada CHP’nin eksiği; kadrolar ya da raporlar değil.
Halledilmesi daha güç olan mesele dünya ve Türkiye ile ilgili bir zihniyet sorununa tekabül ediyor.
Bu toplum, artık içine kapanmış, ABD ve Avrupa ile birlikte el kaldırıp, indiren, etliye sütlüye karışmayan bir dış politikayla tatmin edilemez.
Türkiye’nin doğal büyüme ve etkili olma sahası da eski imparatorluk sahası.
Bu sahada aktif olmak için ilk şart bu sahayı bilmek ve tabii ki sevmekten geçiyor.
Bunun için de bu coğrafyada yaşayan halkları sevmek, onlarla ortak bir kültürü paylaşmak gerek.
Ülkedeki Kürtlerle, göçmen olarak gelmiş Araplarla bile problemi olan, her türlü güç mücadelesini risk ve macera olarak gören bir anlayışın bu coğrafyadaki ülkelerle ilişkileri ileriye taşıması çok kolay değil.
Üstelik, kitabına uygun, risksiz bir dış politikaya dönen Türkiye’yi kollarını açmış bekleyen bir Batı da artık yok.
Kendi hinterlandında güçlü ve aktif olmayan bir Türkiye’nin artık eski NATO antagonizmasının anlamsız hale geldiği Batı’da pek itibarı olmayacaktır.
Türkiye’den bu saatten sonra Rusya’ya karşı elçiliklerine Ukrayna bayrağı asan, Gazze için hem İsrail hem de Hamas’ı kınayan bir ülke de çıkmaz. Avrupa da Türkiye’yi laik ve demokratik diye biraz büyükçe bir Avrupalı Balkan ülkesi varsayıp bağrına basamaz.
Türkiye’nin alameti farikası laikliği ve Batıcılığı değil. İstanbul’un temsil ettiği bir coğrafyanın merkezi olması, Müslümanlığı ve becerebilirse demokratik olması.
CHP’nin dış politikada bir türlü göz doldurmamasının sebebi, bu yerli elbisenin bir türlü içine girememesi ve dış politikada üzerine tam oturmayan eski smokinde ısrar etmesi.
Belki de CHP’nin dış politikada ihtiyacı olan fazla formatlı emekli büyükelçiler değil de yeni bir Turan Güneş ya da İsmail Cem’dir.
Ama açık ki CHP dış politikadaki yapısal açığını, Fidan’a Tiktokçu diyerek kapatamayacak.
https://www.karar.com/yazarlar/yildiray-ogur/fidana-tiktokcu-diyerek-dis-politika-acigi-kapanir-mi-1604911