Taha Akyol

Tarih: 12.11.2025 15:34

Yargıda HSK sorunu

Facebook Twitter Linked-in

Türkiye’de yargı sorunlarının başında HSK gelir. Diğer bir deyişle yargı sorunlarının baş sorumlusu HSK’dır.

13 üyeli HSK’ya Partili Cumhurbaşkanı dört üye atamaktadır. Adalet Bakanı ile Yardımcısı (müsteşar) da Cumhurbaşkanı’nca atandığı için, toplam 6 üyeyi partili Cumhurbaşkanı belirliyor.

Diğer 7 üyenin hemen tamamını yine partili Cumhurbaşkanı’nın Meclis grubu belirlemektedir.

Başkanlık sistemi HSK’ya yargı içinden üye seçilmesine son verdi, tamamen siyasi organlarca seçilen bu yapıyı kurdu. Oysa AYM, yargıda hizipleşmeye meydan vermemek için tek kişinin tek adaya oy vermesi usulüyle HSK’ya hakim ve savcıların üye seçmesini tavsiye etmişti.

Hayır, iktidar ‘hepsini ben atayacağım’ hırsıyla CB sitemindeki bu düzenlemeyi getirdi.

CB SİSTEMİNDE HSK

Venedik Komisyonu’nun CB sistemindeki HSK hakkında verdiği kararı görelim. HSK üyelerinden 6’sını partili cumhurbaşkanının, 7’sini Meclis’in belirlediğini anlatan Venedik Komisyonu’nun değerlendirmesi şöyle:

Cumhurbaşkanı tarafından atanan HSK'nın dört üyesi siyasi atama olarak değerlendirilmelidir ve uluslararası standartlar anlamında ‘yargı üyesi’ olarak kabul edilemez. Ayrıca, TBMM tarafından seçilen yedi üyenin çoğunluğunun, Cumhurbaşkanı ile aynı siyasi eğilimde olma olasılığı yüksektir, özellikle de parlamento seçimlerinin cumhurbaşkanlığı seçimleriyle aynı anda yapıldığı göz önüne alındığında. Son olarak, Cumhurbaşkanı aynı zamanda görevi gereği iki üye (Adalet Bakanı ve Yardımcısı) daha atadığı için, yürütme organı fiilen HSK’nın 13 üyesinden en az onunu seçme yetkisine sahip olmakta ve böylece yargı üzerinde güçlü bir siyasi etki sağlamaktadır.” (6 Aralık 2024, prg. 118)

Evet, “yargı üzerindeki güçlü siyasi etkisi” gözler önünde zaten.

Şimdi YSK üye seçiminde siyasetin etkisi biraz daha arttı. Şöyle ki…

ANAYASA’YA RAĞMEN

CB sisteminde, Anayasa’nın 159. maddesine göre, HSK’ya üye seçilme niteliği bulunanlar Meclis Başkalığına başvuruyor. Anayasa ve Adalet Komisyonları birlikte toplanıp adayları güya inceleyerek, oylama yapıyor. İlk turda üçte iki oy alanlar Meclis’e sunulmak üzere aday seçiliyor. İkinci turda üçte iki oy alan çıkmazsa, üçüncü tur oylama yapılmıyor, Anayasa şöyle diyor:

En çok oy alan iki aday arasında ad çekme usulüyle aday belirleme işlemi tamamlanır.”

Çok açık değil mi? Üçüncü tur oyla yapılmaz, “en çok oy alan iki aday arasında ad çekme usulüyle aday belirleme işlemi tamamlanır.

Ama iktidar, İkinci turda üçte iki oy sağlanamadığında “en çok oy alan iki aday arasında ad çekme” işlemi yapmadı, yine baştan oylamaya devam etti. Kendi çoğunluğuna güvenerek tabii.

Geçen sene 2 Mayıs’ta bunu yapmışlardı, eleştiriler olmuş, aldırmamışlardı.

Bu sene 2 Ekim’deki Komisyon toplantısında anayasanın emri olan “ad çekme” işlemini yine yapmadılar, yine çoğunluklarına güvenerek oylamayı sürdürdüler.

Karar-TV’de Elif Çakır’la yaptığımız programda Ali Babacan bunu anlatmış, yargı bağımsızlığının bir darbe daha aldığını söylemişti; kamuoyunun yeterli tepki göstermemesine de hayret etmişti haklı olarak.

HSK üyelerinin tamamını veya tamamına yakın kısmını iktidar kendisi seçiyor, Anayasa’nın emri olan “ad çekme” usulünü içine sindiremiyor! Bu nasıl bir güç hırsı?

AYM KARARI

HSK üyelerinin belirlenmesinde “ad çekme” usulünün rafa kaldırılmasını CHP, AYM’ye götürdü. AYM, önceki gün, “üye seçme” konusuna bakmaya yetkisinin olmadığı gerekçesiyle davayı reddetti. (Karar: 2025/159)

İktidara gün doğdu! Bundan sonra Anayasa’nın 159. Maddesindeki “ad çekme” hükmü fiilen ‘mülga’dır.

Konu teknik açıdan çok tartışmalıdır. Kurullara Meclis’te üye seçiminin Anayasa’ya uygun yapılıp yapılmadığını Anayasa Mahkemesi’nin inceleyeceği yolunda Anayasa’da bir hüküm yok. Bu gerekçeyle üye çoğunluğu “yetkisizlik” kararı vermiş bulunuyor.

Oysa Anayasa Mahkemesi, iki yıl önce, Meclis Başkanlık Divanı’na üye seçiminin anayasaya uygun olup olmadığını esastan incelemiş, haklı olarak kendini yetkili görmüştü. (Karar: 2023/127, prg. 4)

HSK’ya üye seçimi temel bir anayasal kavram olan “yargı bağımsızlığını” etkileyebilecek bir “değer ve işlev”e sahip olduğu için AYM incelemeliydi. Maalesef kendisini yetkisiz saydı.

https://www.karar.com/yazarlar/taha-akyol/yargida-hsk-sorunu-1605845


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —
G-DT9JLG88B3